Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart seçimlerinden sonra İstanbul’da Çamlıca Camii’nin çıkışında, Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kabul ederek, “Topal ördek” tabirini kullanmıştı. “Çoğunluğu bizde. Bunlar neye dönmüş biliyor musun, bunlar topal ördek” demişti tamı tamına. Büyükşehir’i İmamoğlu alsa da ilçeler bazında AKP-MHP koalisyonunun önde olduğunu ve bu durumda İmamoğlu’nun çalışamaz durumda kalacağını ima ediyordu.
Biliyoruz daha sonra seçim sonuçlarına itiraz ettiler.
Sonuç öylesine şok edici oldu ki AKP açısından, şimdi birilerine “Topal ördek” denecekse, akla sadece AKP’liler geliyor. İmamoğlu, yenilenen seçimlerde sadece 800 bin gibi devasa bir fark atmadı AKP-MHP ittifakına, aynı zamanda geride olduğu ilçelerde de öne geçti.
“Topal ördek” yönetme beceresini yitirmek, yönetme koşullarını kaybetmek anlamına geliyorsa eğer, şu anda rejim kelimenin tam anlamıyla bir yönetme krizi yaşıyor. Bunun ilginç bir örneği var. 15 Mayıs 2019’da Cumhurbaşkanlığı kararıyla kambiyo muamelelerinde satış tutarı üzerinde binde 1 vergi alınarak döviz hareketlenmesine müdahale etmeyi amaçladılar. Döviz talebini azaltmaya yönelik bu müdahale, bir ay sonra yine Cumhurbaşkanlığı kararıyla ortadan kaldırıldı. Yaklaşık bir ay sonra Türkiye İhracatçılar Meclisi Olağan Genel Kurulun’da konuşan Erdoğan şunları söyledi: “Bugün imzaladığım Cumhurbaşkanlığı Kararıyla, sanayi sicil belgesi sahipleri ve ihracatçı birlikleri üyelerine yapılan döviz satımlarına muafiyet getiriyoruz. Artık ihracatçılarımız döviz alırken binde 1’lik kambiyo vergisi ödemeyecekler. Böylece döviz spekülasyonlarını önlemek için aldığımız tedbirlerin ihracatçılarımızı etkilemesinin de önüne geçiyoruz.”
Bu ikinci kararı savunan AKP’liler, eğer partili cumhurbaşkanlığı rejimi olmasa, bu tip kararlar Meclis’ten çıkmak zorunda olsa bu kadar hızlı hareket edilemeyeceğini ileri sürerek bu tuhaf başkanlık sistemini övmeyi de başardılar üstelik. Bir ay önce hızla alınan kararın yanlışlığı ortadayken, karar üstüne karar alan ama aldığı kararların hatalı ve sistemi daha da işlemez hale getirdiği gün gibi ortada olan mekanizmayı savunmak için bir ay içinde hatadan dönme hızlarını örnek gösterebiliyorlar.
Duruma değil de sürece bakıyorsak, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adı verilen sistem, işlemez haldedir.
Yargı, emniyet, ordu, güvenlik, medya, üniversiteler, ekonomi, ticaret, kurumlar arası ilişki gibi her bir alanda keskin bir yönetim sorunu vardır. Görevden alma, Cumhurbaşkanlığı kararı alma, göreve atama gibi bir kısır döngü devlet işleyişinde hakim eğilim haline geldi. İçeriği kof da olsa yargı reformu gibi kavramların gündeme gelmesi, AKP liderliği içinden hükümet sisteminin rehabilite edilmesinin gerekebileceğinin söylenmesi bu durumun göstergesidir.
23 Haziran seçimleri AKP açısından yenilgiden çözülmeye giden sürecin görünür olmasının miladıdır.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kamuoyunun ve bir çok kurumun, hatta devlet bürokrasisinin yaygın kesimlerinin bile farkına varamadığı, kavrayamadığı işleyiş yapısı, tepede bir yönetim elitinin kendi koyduğu kuralları kendi bozup sonra bir kez daha bozduğu bir duruma işaret ediyor. Çözülme sürecine cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi rejiminin gizlenemez çelişkileri eşlik ediyor.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, bu sistemi önerenlere ayak bağı olmaya başladı bile.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)