Füze çılgınlığına kesin çözüm

28.06.2019 - 11:12
Volkan Akyıldırım
Haberi paylaş

S-400 krizi, ekonomik durgunluğun üzerinde adeta bir kılıç gibi sallanıyor.

İstanbul seçimleri sonuçlandıktan sonra, politik belirsizliğin ortadan kalkmasıyla, Türk Lirası Dolar karşısında yüzde 1.64 değer kazandı. Ancak 24 saat geçmeden Dolar kayıplarını topladı ve yeniden TL karşısında yükselişe geçti.

Bunun sebebi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun S-400 almaktan vazgeçmeyeceklerini duyurması ve Rusya Sanayi ve Ticaret Bakanı'nın "S-400'ler en kısa zamanda teslim edilecek" açıklaması. Yılın ilk beş ayında olduğu gibi Türk Lirası'nın kaderini S-400 krizi, yani ABD-Türkiye gerginliği belirliyor.

Merkez Bankası verilerine göre özel sektörün kısa vadeli dış borcu Nisan'da 120.6 milyar dolara yükseldi. Şirketlerin Ekim ayına kadar ödemesi gereken bu kredi borcu, Dolarda her kuruş artışla katlanıyor. 

2018 Ağustos ayının ilk haftasında 1 Dolar 5 TL iken, 10 Ağustos'ta 6,87 TL oldu. 13 Ağustos'ta ise 7 Liraya ulaştı. Rahip Brunson'un tutukluluğuna karşı iki bakana getirilen ABD yaptırımları, borç kriziyle birleşti ve Türkiye kapitalizmi tarihinin en büyük krizine girdi.

Halkın gelirinin yüzde 40'ının buharlaşması ve 1.5 milyon kişinin işini kaybetmesine yol açan krizle birlikte durgunluğa giren ekonomi, S-400 yaptırımlarıyla bir çöküş yaşayabilir. 

Ankara, olası yaptırımlara hazırlandığını bir ay önce duyurdu. İstanbul seçimlerinin ardından MHP, İP ve CHP'yi ziyaret eden Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, S-400 yaptırımlarına karşı "milli mutabakat" oluşturmaya çalışıyor.

Yaptırımlar

Türkiye'yi yönetenlerin bütün beklentisi, G-20 zirvesindeki görüşmede Trump'ın Erdoğan'ı kollaması ve Türkiye'ye zaman kazandırması.

Trump'la Erdoğan arasındaki yakınlık biliniyor. Birden fazla kez birbirlerine yardım ettiler. Ancak 2017'de ABD Kongresi'nin Rusya'nın savunma şirketlerine karşı çıkardığı yaptırım yasasından kaçabilmek mümkün değil ve İstanbul yenilgisinin ardından Erdoğan eli zayıflamış durumda.

Erdoğan yönetiminin S-400 almakla yetinmeyeceği, Rusya ile birlikte S-500 füze kalkanı üreticisi olacağını açıklaması ise durumu daha da kronikleştirdi. Bir çok ülke, Rusya'dan S-400 almayı planlıyor. Bunları engellemek isteyen Washington'un önündeki en somut hedef, Temmuz ayında ilk teslimatını alacak Türkiye.

ABD Savunma Bakanlığı, Türkiye'nin S-400 alımından vazgeçmesi için 31 Temmuz'a kadar süre tanımıştı. Yaptırımların, Ankara'nın ortağı olduğu F-35 savaş uçakları projesinden çıkarılmasıyla sınırlı kalmayacağı da duyuruldu.

Adım adım uygulanacak ekonomik yaptırımların ilkinin F-35 savaş uçağı parçaları üreten Türk silah şirketlerine getirileceği duyuruldu. Ancak ekonomi için çok daha yıkıcı olacak yaptırımların da görüşüldüğünü tehditvari bir şekilde dile getirdiler.

Brunson krizinde iki bakana getirilen yaptırım diplomatik ve yumuşaktı. Buna rağmen sonuçları yıkıcı oldu. İster yumuşak ister sert olsun, olası ABD yaptırımları durgunluk ve yüksek enflasyon üzerinden daha şiddetli bir kriz yaratabilir. 

Bağımsızlık sorunu mu?

Dünyanın en büyük askeri gücü ve silah tekeli ABD, kendinden hayli zayıf ve fakat tepeden tırnağa da silahlı Türkiye'ye dayatmalarda bulunuyor. 

İki tarihi müttefik arasındaki gerginlik iki yönetimin de olacakları öngörmeyen politikaları yüzünden bu hale geldi. Sorun sadece ABD-Türkiye arasında değil. Türkiye'nin bir parçası olduğu NATO, yani küresel kapitalizmin silahlı güçleri açısından da bir kriz konusu.

Durgunluktaki Türkiye kapitalizmi üzerinde yıkıcı olabilecek bir silah anlaşmasından neden vazgeçmiyorlar? Vazgeçemiyorlar, çünkü anlaşmanın devam etmesi için baskı yapan Rusya'nın elinde İdlib kozu var.

Bir bölümü Türkiye'nin askeri denetimi altında olan İdlib'de rejimin ve Rusya'nın, cihatçı muhalifleri hedef alan saldırıları, şehirde yaşayan 3 milyon insanı göçe zorlayabilir. Suriye ordusunun saldırıları sebebiyle şimdiden 300 bin Suriyeli, Türkiye sınırındaki kamplara sığınmış durumda. İdlib'e askeri müdahale büyük bir insani trajediye sebep olacak. Sınırlarını kapatmış durumdaki Ankara, Suriye'deki askeri denetimini kaybetmekten ve yeni bir göç dalgasından korkuyor. 

Kaldı ki Türkiye, Fırat Kalkanı bölgesi ve Afrin'deki askeri varlığını, Suriye'deki belirleyici güç Rusya ile anlaşmasına bağlı olarak sürdürüyor.

Yerli-milli ittifakı, S-400 krizini "egemenlik hakkı", "bağımsızlık meselesi" olarak koyuyor. 

Yanıbaşında süren ABD ve Rusya gerginliğinden faydalanarak, iki taraf arasında gidip gelerek "bağımsız" tutumlar almaya çalışan Ankara, görülüyor ki iki büyük güce fena halde bağımlı durumda.

Füze çılgınlığı

Rusya'dan 2,5 milyar dolar karşılığında iki S-400 alımı, tıpkı Akkuyu nükleer santral inşası gibi, halka sorulmadı. Olası yaptırımların ağır bedelini ödeyecek olanlar yine emekçi sınıflar.

Ortadoğu'daki balistik füze ve silahlanma çılgınlığı gibi savunmaya devasa paralar harcanması da işçilerin aleyhinedir. Şahin politikalar, komşu devletlerle savaş hali ve sınırötesi operasyonlar ekonomiyi cendereye sokuyor. İşçilerin çıkarı Ortadoğu'da kalıcı barışta, çatışmada değil diplomatik ve müzakereci siyasi çözümlerde.

ABD'nin Ortadoğu'daki askerlerini çekmesi, tüm dış güçlerin Suriye'den çekilmesi, Ortadoğu halklarına demokrasi ve kendi kaderlerin tayin hakkının tanınması, bölgesel bir barış ve silahlanmayı durdurma anlaşması, balistik füze çılgınlığına karşı kesin çözüm.

Volkan Akyıldırım

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol