Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. Türkiye’nin ilk imzacılarından olduğu sözleşme imzacı ülkelere şiddetin önlenmesi konusunda pek çok yükümlülük getiriyor. Ayrıca bu yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini denetliyor ve önemli yaptırımlar içeriyor.
İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık konularında şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı belge. Sözleşme şiddeti ele alırken, kapsayıcı olacak şekilde şiddeti önleyici ve mağdurların korunması, faillerin cezalandırılması ve konuyla ilgili gerekli politikaların üretilmesi gibi bütüncül bir perspektife sahip. Kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet ayrımcılığının hem sonucu hem de nedeni olarak tanınmasını sağlıyor. Ayrımcılık maddesi altında “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği”ne vurgu yaparak, bu konuda da ayrımcılık yapılmayacağını beyan eden ilk uluslararası sözleşme.
6284 sayılı yasa
İstanbul sözleşmesi iktidar konuyla ilgili somut adım atarsa hayata geçti. Konuyla ilgili atılan en somut adım sözleşmenin ilk imzalandığı dönemde 6284 sayılı şiddet yasasının değiştirilmesi oldu. 6284 sayılı yasa henüz 4-5 maddelik bir tasarı halindeyken, kadınların etkin mücadelesi sayesinde, kadınlar lehine önleyici ve koruyucu tedbirler alınması sağlanarak İstanbul Sözleşmesi’ne uygun bir hale getirildi.
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın içeriği ve kazanımlarının üzerine yeniden vurgulamak önemli. Çünkü geçen hafta Milli İrade Platformu adına düzenlenen iftar programında kadınların haklarını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesi gerektiği üzerine yapılan konuşmalar üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan “İstanbul sözleşmesi nas değildir, feshedilebilir” dedi.
İstanbul sözleşmesi düşmanları
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasaya ilişkin başta Akit gazetesi olmak üzere, iktidar bloğuna yakın muhafazakar çevrelerce itibarsızlaşma kampanyası yürütülmekte. Sözleşmesinin aile yapısını zayıflatarak, ülkenin toplumsal yapısını zayıflatmayı hedefleyen uluslararası bir komplo ürünü olduğunu öne süren bu çevreler, 6284 sayılı yasanın da “toplumumuza uygun hale getirilmesini” değiştirilerek etkisiz hale getirilmesini talep ediyorlar. Uluslararası bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nin düşmanları sadece Türkiye ile sınırlı değil. Dünyada yükselişe geçen otoriter figürler kadınların kazanımlarına karşı savaş açmış durumda.
Dünya Ekonomik Forumu’nun “Cinsiyet Eşitliği Endeksi”nde Türkiye Guatemala, Burkina Faso, Etiyopya, Tacikistan ve Kuzey Kore’nin de arkasında kalarak 149 ülke arasında ancak 131. Sırada yer alabildi. Her yıl rekor sayıda kadın cinayetleri işleniyor. Bu cinayetlerin büyük çoğunluğunu kadınların kocaları gerçekleştiriyor. İstanbul Sözleşmesi karalamaların aksine cinsiyet eşitliğini savunuyor: “Kadınların yaşam hakkını korumak için tüm yasal tedbirleri al, bir kadın zarar gördüğünde, etkin bir kavuşturma gerçekleştir, adaleti sağla” diyor. Keza 6284 sayılı yasa da kadının şiddet görmesini, hayatta kalmasını sağlayan önleyici bir yasa. Bu yasa etkin bir şekilde uygulanmadığı için pek çok kadın bugün hayatta değil. Kadınların mücadelesi sonucunda kazanılan İstanbul Sözleşmesi feshedilemez. İktidar bloğu kadınların yaşam hakkına yönelik kazanımlarını tehdit etmekten vazgeçmeli ve artık sürekli kadınları taciz eden maço korosu susmalıdır.
***
Sözleşme neleri kapsıyor?
İstanbul sözleşmesinin kapsadığı alanlardan bazıları şöyle:
- Kadınların güçlendirilmesi yolu dahil kadın ile erkek arasındaki temel eşitliği teşvik etmek,
- Kadına yönelik şiddetle mücadele kalanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleriyle etkin işbirliği yapmak,
- Özel sektör ve medyanın kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla politika hazırlamalarını teşvik etmek,
- Şiddet eylemlerinin tekrarlanmasından korumak amacıyla gerekli hukuki ve diğer tedbirleri almak,
- Şiddete maruz kalanın şiddet gösterenden tazminat talep etmesini sağlamak.
Ayrıca Sözleşme kadınları koruyacak hukuki tedbirleri alınmasını şart koşan yükümlülükleri içeriyor. Daha da önemlisi sözleşmenin hükümlerinin yerine getirilip getirilmediğini denetlemek üzere, taraf ülkelerin temsilcilerinden oluşan “GREVİO” adı verilen bir denetim komitesi var. Bu komite sözleşmenin etkili bir şekilde uygulanmasını izleyecek, raporlar hazırlayacak, taraf devletin rızası ile soruşturma ve gerekirse onun toprağında ziyaret edebilecek.
***
Kazanımların kalıcı hale gelmesi için
İktidar bloğu sözleşmeye uymamakla kalmıyor, boşanmayı güçleştiren arabuluculuk, nafaka hakkının ve fakirlerin kürtaj hakkının gasp edilmesi gibi sözleşmenin ruhundan uzaklaşan pek çok yasa ve düzenlemeyle kadınların kazanımlarına saldırıyor.
Kadınları güçlendiren mekanizmaları içeren bir sözleşmenin ortadan kaldırılmak istenmesinin ardında ekonomik krizin yükünü kadınların sırtına yıkmak arzusu yatıyor. Ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte cinsiyetçiliğin de yükseldiği, kadınların kazanımlarına yönelik saldırıların arttığı koşullarda kazanımlarının kalıcı bir hale gelmesi için yapılması gerekenleri de tartışmak gerekiyor. Sudan devriminde öne çıkan kadınların “Kadının yeri devrimdir” sözleri önemli bir gerçekliğin altını çiziyor. Kapitalist sistemde pek çok kazanım gibi kadınların kazanımlarını da korumanın yolu, sistemi ortadan kaldırmaktan geçmekte. Bu nedenle kadınların hak mücadelesi de bütünlüklü bir toplumsal değişim mücadelesinin parçası olmak zorunda.
Çağla Oflas
(Sosyalist İşçi)