117 kişi ve utangaç ırkçılık

24.01.2019 - 08:49
Şenol Karakaş
Haberi paylaş

Yılbaşında Suriyelilerin Taksim Meydanı’nda bayrak açarak eğlenmesi, sağından “soluna” birçok “kanaat önderi”nde infiale neden oldu. Dertleri birbirinden çok farklı görünse de, bu bambaşka gibi görünen dertleri Suriyeli göçmenlere ve göçmenlerle dayanışmak isteyenlere nefret kusarak dile getirmeleri çok ilginç bir durumdu.

Neler söylenmedi ki?

Taksim Meydanı’nda ÖSO bayrağı açmanın provokasyon olduğundan tutalım da "Selahattin Demirtaş’la dayanışma işini hallettik mi de Suriyeli göçmenlerle dayanışmayı öncelik öncelik hâline getiriyorsunuz?" diyenlere kadar aşırı sağcı ve aşırı solcu görünen suçlamalar ortalığı kapladı.

“Kulaklarından tutup yollarız” diyerek Suriyelilere bakışını açıkça ortaya seren Binali Yıldırım ya da her Suriyeliyi doğal AKP seçmeni olarak gören ulusalcı göçmen düşmanları veya Türkiye’yi Suriyelilere mezar yapmak isteyen faşistlerin iddiaları, politik görüşleriyle çok uyumlu. Bu yüzden üzerinde durmaya gerek yok. Göçmenleri “geçici misafir” ve Avrupa Birliği liderleriyle Türkiye arasındaki pazarlıkta ellerinde tuttukları güçlü bir koz olarak görenlere ne diyeceğimiz belli. Göçmenlerle dayanışma kampanyasının asli muhatapları bu siyasi çevre, karar alıcı konumunda bulunanlar.

Ama kampanyaların, göçmenlerle dayanışanların hükümete taleplerini güçlü bir şekilde iletmelerinin önünde engel olan sorun, solcu, demokrat, insan hakları savunucusu olarak görünüp de göçmenlere nefretini “çaktırmadan” ifade edenler! Göçmenlerle dayanışmanın önüne set çeken en çok yalanı da bu solcu gibi görünenler üretiyor.

Tüm göçmenler AKP’li!

Tüm göçmenler AKP’ye oy verecek!

Tüm göçmenler oy kullanacak!

Tüm göçmenler ÖSO’cu!

Tüm göçmenler cihatçı!

Tüm göçmenler devletten para alıyor!

Bizim işçilerimiz açken göçmenlerin rahatı yerinde! Doğru ya, rahatı yerinde olmasa nasıl yılbaşı kutlaması gibi etkinliklere katılabilir!

Bu göçmenlerle dayanışmanın önüne dikilen iddialar silsilesinin en sonuncusu ise “memlekette bu kadar mağduriyet varken, Suriyelilerle dayanışmaya mı geldi sıra?” sorusu.

Bu sorunun ima ettiği başka bir politik eleştiri daha var: Bu cin fikirli insanlar, demek istiyorlar ki, siz izin verilen sınırlar içinde muhalefet ediyorsunuz!

Evet, göçmenlerle dayanışmak, göçmenlerin hepsi doğal AKP seçmeni ve önemli bir bölümü de cihatçı-gerici görüldüğü için, hükümet iznine bağlı bir eylem olarak görülüyor.

Bu suçlama, ırkçılığa karşı mücadelenin ancak hükümet iznine bağlı olarak yapılabileceğini düşünen, hükümeti ırkçılık karşıtı bir konuma farkında olmadan yerleştiren ve kendi muhalefet anlayışını hükümet izni çerçevesinin içinde konumlandıran bir yaklaşımın ürünü. Üstelik bu suçlamayı dile getirenlerin unuttuğu kesin gerçek ise ırkçılıkla mücadelenin, kapitalizm, neoliberalizm, savaş ve iklim değişikliğiyle mücadeleden, kadınların özgürlüğü mücadelesinden ayrılamayacak olması.

Kürtlerle dayanışmayı milletvekili sıralamasında öne çıkma vakti geldiğinde ya da son bir iki senede hatırlayanlara, Kürt halkının özgürlüğü için verilen mücadeleyle ırkçılığa karşı, göçmenlerle dayanışma mücadelesinin bir ve aynı şey olduğunu söylemek bile ne kadar geri bir noktadan tartışmak zorunda olduğumuzu gösteriyor.

“Demirtaş serbest bırakılsın” sözüyle, “Göçmenlere özgürlük” sözünü aynı anda söyleyemeyenlerin sol kanaat önderi sayılmasına daha fazla izin vermemek gerekir. Bu gibiler, göçmenlerin Türkiye işçi sınıfının kopmaz bir parçası olduğu gerçeğini gölgeliyorlar.

Bu gibiler, göçmenleri yardıma muhtaç insanlar olarak kodlayan sağcılığa hizmet ediyorlar.

Bu gibiler, OHAL başladığından beri Türkiye’yi terk edip başka ülkelerde yaşamak zorunda kalan arkadaşlarımızın yüzüne nasıl bakabiliyorlar?

Bu gibilerin hiç mi göçmen olmak zorunda kalan arkadaşları yok!

Başka ülkelerde yaşayan Kürtler ve Türkler o ülkelerde eğlendiklerinde, onlarla dayanışanlara önce kendi devletinizle uğraşın diyen aklı evvel Alman, Fransız ya da İngiliz solcusu, demokratı var mıdır?

117 kişinin Akdeniz’de göç etmeye çalışırken boğulduğu günlerde, göçmenliğin bir zorunluluğun ürünü olduğunu anlayamayanlara sorulabilecek esas şey, aynaya baktıklarında gördükleri vicdansızlıkla nasıl baş ettikleridir.

Şenol Karakaş

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol