25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Gün vesilesiyle yaklaşık 20 ilde eylem çağrısı vardı. Kayseri, Trabzon, Zonguldak, Mersin, Adana, Bodrum, Ankara gibi şehirler kadına şiddete karşı eylem çağrısının olduğu illerden sadece birkaçıydı ve gün boyunca irili ufaklı bir dizi eylem gerçekleşti.
Son yıllarda olduğu gibi yine eylemlerin merkezi İstanbul’du. 25 Kasım ve 8 Mart tarihlerindeki kadın eylemleri, yürüyüş yasağının sürdüğü İstiklal Caddesi’nde son yıllarda gerçekleşebilen nadir kitlesel eylemler. Hem kadınların biriken öfkesini yansıtması hem de genel olarak muhalefet üzerindeki otoriter baskıyı aşabilmesi nedeniyle son yıllarda kadın eylemleri birçok açıdan önemli.
Bu sene de binlerce kadın Tünel Meydanı’nda bir araya geldi. Geçen sene yürüyüş engellenmeye çalışılmış ancak kadınların ısrarıyla barikatlar aşılmıştı. Bu sene yine devletin güvenlik güçleri kadınların karşısına dikildi. Önceki deneyimlerden farklı olarak kitleyi dağıtmak üzere kalkanlarla zorlamaya, itmeye ve gaz atmaya başladılar. Ancak son dönemdeki eylemlerde görmeye pek alışık olmadığımız bir şekilde, binlerce kadın polis müdahalesine rağmen dağılmadı. Üstelik daha da kararlı bir şekilde “susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganını dakikalarca haykırmaya devam etti. Kadınlar Tünel’den Galatasaray’a yürüme amaçlarını gerçekleştiremedi ama polis müdahalesiyle dağılmadı da. Yaklaşık iki saat boyunca barikatın aşılabilmesi için danslarla, sloganlarla buluşma noktasında beklendi. Ardından eylemin çağrıcısı olan Kadınlar Birlikte Güçlü kampanyası aktivistlerinin önerisiyle Taksim’in ara sokaklarında eş zamanlı olarak basın açıklamasını okumak üzere dağılındı. İstiklal Caddesi boyunca ve birçok ara sokakta farklı kadın grupları “jin jiyan azadi”, “susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” gibi sloganlarla yürüdü. Birçok farklı noktada basın açıklaması okundu.
25 Kasım eylemleri genelde 8 Mart gece yürüyüşlerinden daha az kitlesel geçen eylemler. Buna rağmen meydanı dolduran kadınlar, yürüyüşünü yapamamış demoralize bir kitle olmaktan çok kararlı, ısrarcı ve çok mücadeleci bir kalabalığı oluşturdu. Baba, koca, sevgili, partner, abi şiddeti dursun diye sokağa çıkan kadınlar bir de devlet şiddetiyle karşılaştı. Devletin en tepesinden 25 Kasım’dan birkaç gün önce kadınla erkeğin eşit olamayacağı tezlerinin tekrarlanıp “kadın kadınla koşar, erkek erkekle, ötekisi yaratılışa, fıtrata aykırı” laflarının sarf edildiği bir durumda, söz konusu şiddet şaşırtıcı değil.
Şimdi önümüzde 8 Mart’ta daha kitlesel bir şekilde sokağa çıkmaya ve barikatları aşmaya hazırlanmak için üç ayımız var. Sadece şiddeti, tacizi ve tecavüzü durdurmak için değil, eşit işe eşit ücretten kreşe haklarımızı, taleplerimizi kazanmak için de mücadeleyi her gün örgütlemeliyiz.
Meltem Oral
(Sosyalist İşçi)