Devlet, derin devlet ve darbe

06.03.2015 - 13:20
Roni Margulies
Haberi paylaş

“Derin devlet” ifadesi Latin Amerika’da, Yunanistan’da, bir de bizde var. Bildiğim kadarıyla başka ülkelerin siyasî söyleminde böyle bir ifade yok. İhtiyaç duyulmamış.

Niye duyulmamış? Bizim “derin devlet” dediğimiz yapının kendisi mi yok dünyanın geri kalanında? Olmayan bir şeye isim takmak gerekmediği için mi ihtiyaç duyulmamış?

Hayır, öyle değil? Devletin gizli kolları, yasal yollarla yapılamayan işleri yapmak için yaratılmış kurumları, “iç güvenlik” tehditlerini çaktırmadan ortadan kaldırmayı görev edinmiş silahlı “büroları” her yerde var.

Doğu Avrupa ülkelerinde, Ortadoğu’da, egemen sınıfın istikrarsız ve kendine güvensiz olduğu ülkelerde zaten var, ama İngiltere, Fransa gibi “hukuk devletleri”nde de var.

İngiltere’de 1960’larda İrlanda sorununu çözmeye yeltenen İşçi Partili Başbakan Harold Wilson’u devirmek için gizli servisin darbe planları yaptığı biliniyor örneğin. (Düşünün, Wilson alt tarafı Tony Blair’den azıcık daha radikal bir Başbakan’dı!)

Fransa’da, Cezayir’deki kurtuluş mücadelesine verilen destek özellikle aydınlar arasında büyüdükçe, gizli devlet örgütlerinin yaptıkları biliniyor.

İngiltere’nin sömürge İrlanda’yla, Fransa’nın sömürge Cezayir’le ilişkileri “devlet meselesi” olarak görülüyor, gelip geçici hükümetlerin bu meselelere el atması devlet aygıtı tarafından hoş karşılanmıyordu.

Ama İngiltere ve Fransa’da “derin” denmiyor, çünkü biri derin, biri de sığ olmak üzere iki ayrı devlet olmadığı, sadece tek bir devlet olduğu biliniyor.

Türkiye’de (ve dünyanın bütün ülkelerinde) de durum aynı.

Deriniyle sığıyla tek bir devlet var.

Ve bu devlet başka bir şey, hükümet başka.

Devlet aygıtı kalıcıdır, değişmez, seçilmemiştir. Albay ve generallerden hakimlere, emniyet müdürlerinden valilere, kaymakamlardan rektörlere, müsteşarlardan büyükelçilere, aynı ideolojik eğitimi görmüş, aynı “yüce devlet” anlayışıyla yoğurulmuş dev bir kadrodan oluşur. Personel değişir, ama yapı değişmez.

Bu devlet aygıtı, gerekli gördüğünde, “devletin âli çıkarları” için, “devletin bekası” için hükümetlerden habersiz işler yapar, hükümetlere müdahale eder.

Bu yapının en üstünden birkaç önemli ismin değiştirilmesi, örneğin MİT’in başına Hakan Fidan’ın getirilmesi, HSYK’nın başkanlığına Rezalettin Asarkeser’in atanması hiçbir şeyi değiştirmez.

AK Parti artık devleti kontrol ettiğini sanıyor galiba. Sanıyorsa yanılıyor.

Başka herkes AK Parti’nin devletleştiğini sanıyor. Yanılıyorlar.

AK Parti belki de devleti kontrol etmediğini biliyor, ama Ergenekoncuları, Balyozcuları salıvererek devletle bir anlaşmaya vardığını sanıyor. Öyleyse, yine yanılıyor. AK Parti devletle barışabilir, ama Kemalist devlet aygıtı AK Parti ile hiçbir koşulda barışmaz.

Bu nedenledir ki, darbe tehlikesi hiçbir zaman gündemden düşmüş değildir, olamaz.

Ve bu nedenledir ki, AK Parti’ye karşı mücadelede darbeciler, Silivriciler, Cumhuriyet mitingcileri, CHP gibileri hiçbir zaman müttefiğimiz değildir, olamaz.

Roni Margulies

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol