(Video) Çağdaş Felsefe Tartışmaları'nda mekânın yeniden üretimi ve kentsel adalet tartışıldı

13.06.2022 - 09:37
Haberi paylaş

Antikapitalist Öğrencilerin düzenlediği Çağdaş Felsefe Tartışmaları'nın 2. gün ikinci oturumunun konusu “Mekânın yeniden üretimi ve kentsel adalet”ti.

Aysim Türkmen’in moderatörlüğünü yaptığı oturumda Ataberk Bağcı, Işık Tütüncü ve Umut Mahir Özen sunum yaptı. 

Aysim Türkmen açılışta şunları söyledi:

Dünyanın farklı yerlerinden mekân örneklerini anlatacağız. Açık Radyo’da yaptığım Metropolitika programından doğru buraya geldik. Geniş bir alanda bu tartışmayı yapacağız. Ben olimpiyatlar ve kent konusunu inceledim. Kentlerde yapılan olimpiyatlar sonucu hep o kentlerde isyanlar oluyor. Çünkü neoliberalizm döneminde, olimpiyat benzeri büyük organizasyonlarda kentler alt üst ediliyor, yoksullar yerlerinden ediliyor.

Sosyal bilimci Mark Davis, örnek neoliberal kent Los Angeles’ta yaşıyor. 1984’teki olimpiyatta neoliberal gelişmenin nasıl olduğunu, özelleştirmenin nasıl öne çıktığını anlatıyor. Mark Davis, 1992’deki büyük ayaklanmanın köklerini, 1984 Olimpiyatlarında bulur.

Bütün metropollerdeki ayaklanmaların, kent düzenlemeleri ile ilgisi çok fazla. Paris’te banliyöler var, İstanbul’da varoşlar var. Bu yerlerin nasıl direniş mekanizmalarına dönüştüğünü anlamaya çalıştık. Gecekonduların varoşlara dönüşümünü, işçi sınıfındaki değişimle birlikte inceledik.

Filmlerde gecekondular eskiden daha sevimli olarak gösterilirdi, giderek kentin ötekileri haline geldiler, çünkü inşaat sektörü artık gecekonduları yıkmak istiyor ve film sektörü de buna hizmet ediyor.

Gecekondu mahallesi suç mahalli olarak gösteriliyor. İşçi sınıfının politizasyonu, kolektif eylemi yok ediliyor, sokak yok ediliyor. Bütün bunları konuşacağız.

Işık Tütüncü:

Bedeni mekân ve kent ilişkisini anlatmaya çalışacağım. Lefebvre’ye göre, kent hakkı, kentin kendisini dönüştürme ve kenti yaratma özgürlüğüdür. 

Özgürlüğümüz kısıtlandığında bedenimiz kısıtlanmış olur, kentte bununla sürekli karşılaşırız. Mekânların yapılanması hep güç ilişkisi içerir. Otonom mekana sahip olmak önemlidir. 

Baron Hausman, Komün’den sonra Paris’i yeniden dönüştürmek için görevlendirilir. O zamana kadar Paris yolları dar ve dolambaçlıdır. Hausman, ayaklanmaları bastırmak ve hızlı müdahale amacı ile kenti yeniden dizayn eder. 

Günümüzde kent içi siteler, aynı zamanda diğer insanlara kapalı mekânlardır. Kafede yoksullarla karşılaşan birisi kendisinden utanabilir, işte neoliberal kapitalizmin bir amacı da bu tip karşılaşmaları azaltmak, insanları yalıtmaktır. Bu da politikanın özelleşmesine, sokakların apolitikleşmesine yol açar. Mekânların politikaya etkisi çok doğrudandır.

Eğitim sistemi yaratıcı bireyler yetiştirmeyi hedefler, ama eğitim mekânları bunu engeller. Aynı sınıfta bütün derslerin eğitimi uygun olmayabilir. Farklı derslerin farklı sınıflarda öğrenilmesi gerekir. Ayrıca bahçenin boyutları ve diğer mekânlar eğitimin kalitesini belirler. 

Bugün okullar daha çok çocukların muhafaza edildiği alanlardır. Var olan toplumsal düzenin sorgulanmadan kabulü amaçlanmaktadır. Okul mekânları itibarı ile bedensel özgürlük sağlanamaz.

Öğrenciler bu sınırlayıcı ortamları aşmak için çok çeşitli taktikler geliştirirler. Dersi dinler gibi yapıp, dinlemezler. 

İstiklalde sokakta dans edenler kentin dönüşümüne yaşayarak müdahale etmiş olurlar. Politik yürüyüş günlerinde sokakta yürümek bile polis tarafından engellenebilir. Bu da karşı taktikler geliştirmeyi gerektirir. Strateji ile kurulmuş mekânların egemenliğinden sıyrılmak için eyleme geçmemiz gerekir.

Ataberk Bağcı:

Kapitalizm her yanımızı sardı, alım gücümüz düştü. Enflasyon her yerde yükseliyor. Özellikle kâğıtsız işçi sınıfı çok zor durumda. Fransa Covid’den iyi çıktı denir, ama iyi çıkanlar cebinde parası olanlar. 

İstanbul’da kentsel dönüşüm, yoksulları yerlerinden çıkarıp zenginleri yerlerine koyuyor. Kapitalizm kentlerde sınıfsal alanlar yaratıyor. Fikirtepe’de bunu açıkça görüyoruz. 

Fransa’da ise bu durum çok daha eskiden beri var. Biraz daha belirsiz de olsa sınırlar hep var. Kenar mahallelerde yoksullar, Afrika’dan gelen insanlar yaşıyor. Devlet yine de ABD’de olduğu gibi bu mahallelerden çekilmiş değil.

Fransa devleti göçmen işçiler üzerinde hâkimiyet kurmak istiyor, gettolaşmanın yaşanmasından korkuyor. Ama yine de bu mahallelerde bir kimlik oluşuyor. Mesela Fransızca konuşma buralarda azalıyor. Aynı zamanda Fransa politikasında bu yerler önemli oluyorlar. Mesela Eric Zemmur isimli aşırı sağcı ortaya çıktı, Trump benzeri bir politikacı. Bu kişi suç işlemenin Araplar ve siyahlar için genetik olduğunu söyledi, buraların tecavüz yuvaları olduğunu söyledi. Le Pen de buraların tembellik yuvası olduğunu, Fransa’nın paralarını yediklerini iddia etti. 

Bu yerlerin kendi mekânsal kuralları var, ama ABD’de olduğu kadar devletten kopmuş değiller, devletin egemenliği sürüyor.

Bu yerlerde yaşayanları tembel olarak nitelemek çok hatalı. Göçmen işçiler kapitalizmin bu döneminde bulabildikleri tüm işleri yapmaya çalışıyorlar. 

İşçi sınıfının örgütlenmesi yok olmuş değil, tembellik de etmiyorlar, sürekli çalışıyorlar. Ama iş bulmaları çok kolay olmuyor. Kapitalizmle mücadele, aynı zamanda mekânsal bir mücadele. Fiziksel değişimler mücadeleyi etkiliyor. 

Antikapitalist mücadele, mekânsal soylulaşmayı da hedef almalı, şehir projelerine karşı çıkmalıdır. Kentsel dönüşüm adı altında insanların yaşadıkları yerlerden çıkarılmasına karşı mücadele edilmelidir.

Umut Mahir Özen:

Fransa’daki neoliberal dönüşümde, yukardan büyük projelerle insanların hayatı etkilendi. Krizin ne olduğunu tespit edebiliyoruz, ama karşısına nasıl bir mücadele ve örgütlenme hattı koymalıyız, bu konuda tam bir konsensüs yok.

Büyük kent projelerini Fransa’da sosyalistler de yürüttüler. Banliyöleri asalak olarak gördüler ve bu yerlere karşı büyük saldırılar meydana geldi. Sosyalistler şehirlerin etrafına daha fazla sosyal konut yaptı. 2000’lerden sonra ise farklı sınıfların barınacağı mekânlar oluşturuldu.

Ama son 20 yılda polisin bu bölgelerde hâkimiyet kurmak için baskısını artırması, banliyö isyanlarına yol açtı.

İtalya’da mekanın dönüşümü ile ilgili bir örnek var: Riace isimli bir kasaba var. Nüfusu 30 yıl önce 2 bin 500 iken 2000’lerin başında 500’lere düşmüş. Bu bölgeye 90’lı yılların sonunda göçmenlerin gelmesi ile yeni bir dönem başlıyor. İtalya’nın güneyindeki bu bölgede devletin etkisi az, mafyatik örgütlenmeler söz konusu. 

Ama Mimmo Lukano isimli bir vatandaş ortaya çıkıyor, siyasete atılıyor, 2002 yılında belediye başkanı oluyor. Mimmo göçmenlerin entegrasyonu için projeler geliştiriyor. Boş evleri sahiplerinden gönüllü olarak toplayıp, göçmenlere veriyor. Citta Futura isimli bir kurum oluşturuyor. Kurum, ortak mülkiyeti esas alıyor, insanlara ihtiyaçlarına göre destek oluyor. Bu kurumun öncülüğünde göçmenlerin entegrasyonu için gerekli tüm girişimler gerçekleştiriliyor. AB fon veriyor. Ama 2010 sonrası merkezi hükümet buraya engel olmaya başlıyor, paralarını kesiyor. 

Yine de kasabadaki dayanışma ve göçmen entegrasyon projeleri devam ediyor. Göçmenlerin iş sahibi olabilmesi için çok çeşitli atölyeler oluşturuluyor. Buralardan yerli işçiler de yararlanıyor. 2016 yılında bölge nüfusu tekrar 2 bin 500’e çıkıyor. Kasabanın tüm çehresi değişiyor, ölmüş bir şehir canlandırılıyor. Mimmo’nun antikapitalist vurgusu çok güçlü ve önemli. 

Bu örnek dünyada çok bilinmiyor, ama İtalya’daki antikapitalist örgütler biliyor. Bu model İtalya’da diğer kentlerde de örnek alınıyor. Bu model bize de çok önemli fikirler verebilir.

En önemli fikirlerinden birisi dayanışma turizmi örgütlemeleri. Böylece hem yaptıklarını dünyaya tanıtıyorlar, hem de kazanç sağlıyorlar.

Ancak 2016’dan sonra aşırı sağın yükselmesi ile göçmen karşıtı politikalar güçlenir. Irkçı söylemler her yerde öne çıkar. Güçlü İtalyan sol hareketi, Mimmo’yu savundu, ama sonuçta devlet göçmenleri bölgeden göndermeye başladı, buna direnen Mimmo 13 yıl hapse mahkûm edildi. Mimmo görevden alınınca göçmenler kasabayı terk etmek zorunda kaldılar, kasabanın nüfusu tekrar 500’lere indi.

Mimmo’nun öncülüğünde gerçekleşen bu örnek, mücadelenin kendisi ile mücadelenin araçlarını birlikte düşünmemiz gerektiğini bize gösteriyor.

Bültene kayıt ol