İrlanda’nın mücadele tarihi hakkında geçen hafta ilk bölümünü yayınladığımız yazı dizisinin ikincisinde, emperyalizme karşı aşağıdan mücadele konu ediliyor.
James Connolly, 7 yıl ABD’de bir devrimci olarak çalıştıktan sonra,1910’da İrlanda’ya döndü. Dönüşü, en önemli çalışması olan İrlanda Tarihinde Emek’in basımına denk gelmişti.
Bu çalışmasında İrlanda’nın bağımsızlığının milliyetçilerin tekelinde olduğuna dair yaygın görüşe karşı çıkıyordu.
İkinci Enternasyonal’in liderleri, ‘geri kalmış’ ülkelerde sosyalizmin, kapitalizmin gelişmesini takip edeceğini tartışmaktaydılar.
Sosyalist bir hükümeti ortaya çıkarmak için işçi sınıfının yeterince ‘olgunlaşması’ gerektiğinden, sömürgecilerin bağımsızlığını ve bu ülkelerde kapitalizmin gelişmesini destekliyorlardı.
Connolly, bu mekanik yaklaşımı reddetti.
İrlanda işçilerinin yalnızca baskı altında olduğunu değil, aynı zamanda değişim gücü de taşıdığını görüyordu. İrlanda’nın bağımsızlığını kazanmasının tek yolunun, bir işçi cumhuriyeti kurulması için mücadele etmek olduğunu öne süren ilk kişiydi. İrlanda’da sosyalist bir hareket inşa etmek için işe başladı.
1903’te İrlanda’dan ayrıldığında, işçi sendikaları zayıftı ve meslek sendikaları tarafından sınırlandırılıyorlardı.
Çok fazla sayıda vasıfsız işçi, ancak çok yüksek oranda da işsizlik vardı ve uygulanan günlük işçi modeli, işçilerin örgütlenmesine engel oluyordu.
Dublin yoksulların sefalet içinde yaşadığı bir şehirdi. Ama işçi sınıfı hareketleniyordu.
1907’de Belfast’ta yapılan liman grevi, tüm İrlanda’yı sarsan bir işçi militanlığı döneminin açılmasına neden oldu.
Bu greve, Britanya merkezli liman işçileri sendikası örgütçülerinden James Larkin liderlik etti ve şehrin en yoksul işçileri greve katıldı.
Günlük kiralanan liman işçileri, çok düşük bir maaşa karşılık, hava koşulları nasıl olursa olsun, uzun saatler boyunca çalışmak zorunda kalıyorlardı.
Belfast’a gelişini takip eden birkaç ay içinde, Larkin yaklaşık beş bin liman işçisini sendikaya örgütledi. Patronlar buna sendika üyelerini işten atarak yanıt verdi.
Larkin tüm liman işçilerini ve kamyon şoförlerini bir araya getirdi. İlk kez Katolik ve Protestan işçiler patronlara karşı birlikte mücadele ediyordu.
Grev, İngiltere'yle birlik taraftarı patronlar, Katolik kilisesi ve özerk yönetimin politikacıları tarafından kınandı.
Britanya ve güney İrlanda’dan grev kırıcı işçiler getirildi. Savaş gemileri Belfast körfezine gönderildi ve isyanı bastırmak için süvariler kullanıldı.
Larkin, İskoçyalı devrimci John Maclean’ı greve yardımcı olması için Belfast’a davet etti. Maclean atmosferi şöyle anlatıyordu:
“İşçiler sendikaya katılmak konusunda aşırı istekliydiler. On binlercesi, pazar sabahları sosyalizmin devrimci ‘müjdesini’ dinlemek için rıhtımdaki gümrük müdürlüğünün önünde toplanıyordu.”
Yaklaşık yüz bin kişi, dayanışmalarını göstermek üzere Protestan Skankhill Yolu’nda yürüyüş gerçekleştirdi.
İngiltee'yle birlik yanlısı basın, olayları bir ‘millyetçi başkaldırı’, Protestanlara yapılacak saldırılarla ilgili bir uyarı olarak gösterdi. Ancak Larkin ve grevin diğer liderleri, birleşik mücadeleye vurgu yaparak bölünmeyi engellediler.
Grev, liman işçileri sendikasının İngiliz başkanının müdahalesiyle kırıldı. Grev nedeniyle etekleri tutuşan başkan, Larkin ve grevcilerin arkasından patronlarla görüşerek sefil bir anlaşmaya varmıştı.
Yenilgiye rağmen bu grev, yeni bir işçi militanlığı döneminin habercisi oldu. 1908’de Larkin, Dublin taşımacıları ve Cork liman işçileri grevlerine liderlik etti.
1910’da İrlanda Taşımacılar ve Genel İşçiler Sendikası’nı kurdu. Sendikanın üye sayısı, üç yılda dört katına çıkarak on bin kişiye ulaştı. Sendika, İrlanda’nın bağımsızlığını destekliyordu.
Connolly 1910’da sendikanın Belfast’taki örgütçüsü oldu. 1911’de İrlanda işçi gazetesini çıkarmaya başladılar ve 95 bine varan etkili bir satış rakamına ulaştılar.
Connolly yeni sendika ile ‘tek büyük sendika’ yaratmanın mümkün olduğunu gördü. 1910’dan 1916’daki idamına kadar, en önemli çalışmalarını bu sendikada yaptı. Liderliğini yaptığı Sosyalist Parti’ye ise zamanının ve enerjisinin daha azını harcadı.
Connolly, İkinci Enternasyonal’in bir partinin ne yapması gerektiğiyle ilgili konseptini kabul ederek, parti faaliyetlerinin eğitim, propaganda ve seçimlerle sınırlandırdı.
Ancak İrlanda işçi sınıfının yükselmesiyle Connolly’nin iyi hazırlanmamış olduğu politik karmaşa süreci aynı döneme rastladı.
Yenilenmiş bir özerklik talebi ve milliyetçiliğin daha militan bir biçimi ortaya çıkmaktaydı. Birlik yanlısı gericilik ve savaş nedeniyle İkinci Enternasyonal’in dramatik çöküşü, diğer önemli sorunlardı.
Gelecek hafta yayınlayacağımız serinin üçüncü ve son yazısı, Connolly’nin bu zorluklarla nasıl yüzleştiğini ele alıyor.
Dave Sherry
(Sosyalist İşçi)