İşçi sınıfı içinde liderlere ihtiyacımız var mı?

26.01.2025 - 10:32
Haberi paylaş

İngiltere’deki Socialist Workers Party’den (Sosyalist İşçiler Partisi) Judy Cox, liderliğin yapısını ve toplumsal hareketlerle sınıf hareketi içinde liderliğin nasıl oluştuğunu tartışıyor.

Dünyamız sadece kârlarını düşünen seçilmemiş elitler tarafından harap ediliyor. Siyasetçiler yalnızca vaatlerini yerine getirmemekle ve harcamaları konusunda dalavere yapmakla yetinmiyorlar, Filistin’deki soykırımın gerçekleşmesini de mümkün kılıyorlar.

İnsanların, birilerinin bize nasıl yaşayacağımızı söylemesi fikrini reddetmesine şaşmamalı. Okulda, işte ve sokaklarda otoriteye karşı çıkan herkesle birlikteyiz. İnsanların atanmış liderler konusundaki hayal kırıklığını paylaşıyoruz. 

Radikal hareketlerdeki eylemciler çoğu kez lidersiz örgütlenme şekillerini denerler. Filistin için yapılan öğrenci işgallerinde olduğu gibi bu denemelerin pek çoğu otonomcu fikirlerden etkilenir.

Otonomizm 1960’larda kendine özgü bir Marksist hareket olarak başlasa da etkisi giderek genişledi. Şimdi bu akım, otoriteye ve liderliğe kuşkuyla yaklaşan bir dizi düşünceyi temsil ediyor. Resmi liderlere yönelik bu kuşku tamamen anlaşılabilir. Ama liderlik yalnızca elitler arasında ve parlamentoda bulunmaz. Her direniş hareketinde de bulunur. 

Eylemler kendiliğinden patlak vermiş gibi gözükebilir, ama bu eylemler gerçekleşir çünkü biri veya bir grup başka insanlara harekete geçmesi yönünde ilham verir. İtalyan Marksist Antonio Gramsci şöyle yazmıştı: “‘En kendiliğinden’ harekette bile aslında mesele ‘bilinçli önderlik’ unsurlarının denetlenemiyor oluşuyla, geride bıraktığı güvenilir bir belgenin bulunmamasıyla alakalıdır.” 

Her kampanya ve harekette taktikler konusunda yoğun tartışmalar yaşanır; kimlerin kapsanacağı, basın ile asıl ilişki kurulacağı, kanunlara uyulup uyulmayacağı tartışma konusudur. Her zaman ön plana çıkan bir tartışma, kararlı bir azınlığın daha fazla insanın katılmasını nasıl teşvik edebileceğidir. 

Eylemcilerin bu militan azınlığı liderlerdir. Liderlik her büyük tarihsel anda mevcuttur. Lider, çevik kuvvet polisin oluşturduğu safların karşısında yer alan eylemcilere, “barikatı itelim” diye bağıran kişidir, yerden taş alıp İsrail tanklarına fırlatan insandır. Liderlik greve gitme tartışmalarında veya aynı işyerinde çalışan biri için dayanışma örgütlenmesi gibi işlerde de vardır. 

Bunlardan bazıları deneyimli, bilinçli liderlerdir. Diğerleri ise mücadele içinde yer alırken bilinçli liderler haline gelirler. Sosyalistler değişimin kitle eyleminden geçtiğine ve sıradan insanların dünyayı değiştirme potansiyeli taşıdığına inanırlar. Kitle hareketlerinde öne sürdüğümüz stratejiyi bu siyaset şekillendirir. Tabanı güçlendirmeye ve daha fazla kişiyi dahil etmeye çalışırız. 

Devrimci bir kriz sırasında, en güçlü çekim odağının reformist veya karşı devrimci siyaset değil, devrimci siyaset olmasını sağlamakta, liderlik kritik bir öneme sahiptir.

Bazı eylemciler, siyaseti hareketin dışında bırakmamız gerektiğini anlatarak, liderlik tartışmasından kaçınır. Ama dünyayı değiştirmek için girişilen her eylemde siyaset vardır. Rus devrimci Leon Troçki’nin işaret ettiği gibi, herkes filozoftur çünkü herkesin bir dünya görüşü vardır ve toplum hakkında çıkarımlarda bulunur. 

Gramsci, resmi partilerin olmadığı yerlerde, benzer görüşteki insanların bir araya gelmesiyle gayrı resmi partilerin oluşma eğilimde olduğunu gözlemler.

Bazı partiler tartışmayı boğabilir ve bürokrasiyi eylemin önüne bir engel olarak koyabilirler. Örneğin, İngiltere’deki İşçi Partisi’nin başkanı Keir Starmer’ın partinin sol kanadını zorbalıkla nasıl susturduğuna bakılabilir. Ama bütün partiler böyle değildir, Socialist Workers Party bundan çok farklıdır. 

Onun rolü işçi sınıfı içindeki liderleri bir araya getirmektir. Kapitalizmin devrilmesi gerektiğine ve küresel işçi sınıfının kendi eyleminin kökten bir değişimi getirmenin yolu olduğuna ikna olanları örgütler. 

Devrimci bir örgüt, üyelerinin pasif olmasını istemez. Eylemle, grevleri ve direnişi örgütlemekle gelişir. Başarılı olması için son derece demokratik olması, eylem konusunda gelişkin olması ve deneyimlerden öğrenebilmek için tartışma yürütmesi gerekir. Eylemde birleşik ve “merkeziyetçi”dir. 

Devrimci partide fikirler ve eylem bütünleşmiştir. Herkes her şeyi yapamaz ama parti her harekette gereken teori ve pratiği bünyesinde toplar. Devrimci partide hepimiz “lider”izdir.

Çeviri: Onur Devrim

(Socialist Worker)

Bültene kayıt ol