Marx işçi sınıfını nasıl keşfetti? (II)

24.03.2023 - 07:43
Haberi paylaş

Marx, işçi hareketinden ders almak zorundaydı. Önemli bir olay, Haziran 1844'te Almanya'da yaşandı. Silezya bölgesinde dokumacıların isyanı çıktı. Bu isyanda işçiler, ücretlerinin düşürülmesine neden olan makineleri parçaladılar. Tekstil tüccarlarının merkezlerinden birine doğru yürüyüşe geçen 3.000 kişilik silahsız işçileri durdurmak için askerler çağrıldı; 11 işçi vurularak öldürüldü, 24 işçi ağır şekilde  yaralandı. Başlangıçta işçiler direndi ve askerleri kovaladı, ancak ertesi gün üzerlerine piyade, topçu ve süvari birlikleri gönderilince yenildiler. 

Marx'ın eski radikal arkadaşlarından Arnold Ruge,  işten çıkarılmalarla ilgili bir makale yayınladı  ve “zayıf dokumacılarla başa çıkmak için yalnızca birkaç askere ihtiyaç olduğunu” yazdı. Marx ise tam tersine, demokrasi hareketinin güçsüzlüğüne kıyasla Alman işçilerinin teorik ilerlemeleri ve militanlıklarından bahsederek, işçilerin direnişini övdü. 

İlk kez işçilerin kendi eylemlerine vurgu yaparak şunları söyledi: "Sadece sosyalizm felsefi bir insanın içinde düşüncelerine karşılık gelecek eylemi bulabileceği bir şeydir; bu nedenle proletarya özgürlüğünün etkin unsurunu ancak sosyalizmde bulur...” 

Şimdiye kadar Marx kendini bir komünist olarak tanımlıyordu ve işçi hareketini keşfetmekle uğraşıyordu. Onun 1844 Ekonomik ve Felsefi El Yazmaları, Marx'ın eski yaklaşımlarıyla yeni fikirlerinin kaynaşmış unsurlarını içerir: “Özel mülkiyet fikrinin yerini almak için komünist fikirler yeterlidir, ancak gerçekte özel mülkiyetin yerini almak için gerçek komünist faaliyetler gerekiyor. Fransız sosyalist işçileri bir araya geldiklerinde, insanların kardeşliği boş bir söz değil, bir gerçekliktir ve insanın asaleti, onların emekle yıpranmış bedenlerinden üzerimize parlar.”

İşçiler hala mağdur olarak görülüyordu, ancak aynı zamanda da yoksunluklarına karşı mücadele etmeye yönlendirilen gruplardı. 

Engels’in katkısı

İşçi mücadelelerine verdiği desteğin yanı sıra, ikinci önemli faktör, Marx'ın Ağustos 1844'ten itibaren Engels ile olan dostluğuydu. Engels, tekstil üreticisi babasının Peter Ermen firmasıyla ortaklığa girdiği Manchester'daki fabrikalardan kısa bir süre önce dönmüştü. 

Engels, Marx gibi, Hegel ve demokrasi hareketini iyi tanıyordu, ancak daha çok endüstriyel kapitalizmin gerçekliğiyle ilgiliydi. Manchester'da bulunduğu süre boyunca “Chartist”lerin toplantılarına katıldı ve bölge liderlerinden biri olan James Leach ile yakınlaştı. Onun aracılığıyla da Engels,  satışı on binlerce  olan en yüksek tirajlı  işçi gazetesi  Northern Star'ın arkasındaki itici güç  George Julian Harney ile tanıştı. Ayrıca radikal Alman göçmenlerin oluşturduğu gizli bir topluluk olan “League of the Just” üyeleriyle tanışmak için Londra'ya da gitti. 

Kurtarıcılara ihtiyaç yok

Marx-Engels ortaklığının ilk ürünü olan Kutsal Aile, tam da işçilere karşı kibirli tavırlarıyla bilinen eski felsefi düşünürleri hedef aldı: “Eleştirel Eleştiriye [yani Genç Hegelcilerin çalışmasına] göre, tüm kötülük işçilerin 'düşüncesinde' yatmaktadır. Ancak, örneğin Manchester ya da Lyon’daki atölyelerde çalışan çok sayıdaki komünist işçi, ’saf düşüncenin'  patronlarıyla olan ilişkilerini  ve  pratik aşağılamalarını açıklayabileceğine inanmıyorlar.” 

Başka bir deyişle: "proletarya kendini özgürleştirebilir ve özgürleştirmelidir". Bu aşamada Marx, Parisli otoritelerin dikkatini çekiyordu. Kutsal Aile basılmadan önce Marx, Fransa'dan sürülmüş ve Brüksel'e taşınmıştı. Burada iki devrimci, el yazması bir eser ortaya çıkardılar; “Alman İdeolojisi”. Eser, işçilerin gerçek mücadelesine bağlı bir komünizm vizyonu sunuyordu: “Toplumdan dışlanan, diğer tüm sınıflara karşı en kararlı düşmanlığa zorlanan bir sınıf ortaya çıkıyor; toplumun çoğunluğunu oluşturan bir sınıf ve temel bir devrimin gerekliliği bilincinin, komünist bilincin yeşerdiği bir sınıf.” 

Bu bilincin, "elbette, bu sınıfın durumunun düşünce yoluyla diğer sınıflar arasında da ortaya çıkabileceğini" ekliyor. Brüksel'deyken, Marx tam da bu bakış açısını benimseyecek ve Komünist Yazışma Komitesini, işçilerin kendi özgürleşmesi ilkesini somutlaştırarak inşa edeceği sonraki birkaç siyasi örgütün embriyonik biçimini oluşturacaktı. 

Bu ilke o kadar merkeziydi ki, iki devrimcinin yirmi yıl sonra kurulmasına yardım edeceği Uluslararası Emekçiler Birliği tüzüğünün  başına şöyle yazmıştı: “İşçi sınıfının kurtuluşu, işçi sınıfının kendi eseri olacaktır.”

Joseph Choonara

Socialist Worker’dan Çeviren: TN

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol