Türkiye kapitalizminin krizi, iktidar blokunun yönetememesi yani siyasi krizle birleşirken, dayanılmaz hayat ve çalışma koşullarına karşı işçiler birçok işkolunda birleşiyor. Ortak talepleri kazanmak için mücadele ediyor.
Kapitalizmin tarihi boyunca işçilerin patronlarla mücadelesi hep sürdü. Patronların birden fazla örgütlenmesi, devletin ve hükümetlerin her zaman onları kollamasına karşı işçiler sendikaları kurdu.
Sendikalar işçilerin en geniş kesimlerinin örgütlenmesidir. Ücret başta olmak üzere tüm hakların kazanılması için işçiler birleşmelidir. Tarihte ve bugün işçilerin güçlü sendikalarda bir araya gelmesine ihtiyacımız var. Ve bu sendikaların işyeri örgütlenmelerine dayanmaları, kendilerine aidat verip haklarını savunmasını bekleyen tabanın çıkarları, talepleri ve istekleri doğrultusunda mücadele etmeleri gerekir.
Sendikaların bölünmüşlüğü ve zayıflığı
Türkiye’deki duruma bakıldığında sendikalı işçiler bir azınlık. Üstelik bu azınlık birden fazla konfederasyona ve bağımsız sendikalara bölünmüş durumda. Sendikalı işçiler kamu sektöründe yoğunlaşırken, büyük çoğunluğun çalıştığı özel sektörde sendikal örgütlenme son derece zayıf.
Bunun iki temel nedeni var:
- En önemli neden Türkiye kapitalist sınıfının sendika düşmanlığıdır. 12 Eylül generalleri, İstanbul sermayesinin talepleri doğrultusunda özel sektör örgütlenmesini (DİSK) yok etti ve sonraki onlarca yılda egemen sınıf için sendika karşıtı bir gelenek oluşturdu. Her hükümet gibi AKP iktidarı da antidemokratik iş yasalarını, grev yasaklarını ve işçileri bölmek için türlü taktikleri uyguladı.
- Sanayi işçilerinin örgütlenmesi zorla dağıtılırken, ortaya bugünkü çoğu kamuda azı - ki bunlar Türkiye’nin en büyük sanayi fabrikalarıdır - özelde (Türk Metal) örgütlendi. DİSK yeniden örgütlense de metal iş kolu dışındaki geniş kesimlere ulaşabilmiş değil. En fazla işçinin örgütlendiği sendikalar aralarında bölünmüş, birbiriyle rekabet eden, kendi varlık koşullarını sürdürerek yetinme tavrı içinde.
Bugün şiddetli bir kriz, hayat pahalılığı, eriyen ücretler ve tanınmayan haklar/hakları bastırma girişimlerinin ortasında sendikal örgütlenmedeki mevcut statüko bir dizi sonuca yol açıyor:
- Sendikalı işçilerin çoğu, kendi sendika yönetimlerine kızgın. Haklarını savunmadıklarını düşünüyor. 2022 sözleşmelerinde, enflasyonun altındaki sefalet zamlarına atılan imzalara öfkeli.
- Özel sektörde çalışan sendikasız işçiler ise birleşiyor ve mücadele ediyor. Kendi haklarını savunacak sendikalar arıyor. Bağımsız sendikalar kuruluyor ve işçiler buralarda örgütlenmeye davet ediliyor.
- İnsanca ücret mücadeleleri patronların kırma girişimlerine karşı sürerken, devlet, hükümet ve egemen sınıfa karşı işyerlerinde, iş kollarında baştan aşağı örgütlenmiş güçlü sendikal örgütlenmeler olmadan kazanmayacağımız da görülüyor.
Sendika yönetimlerine karşı nasıl tavır almalı?
Sendikacılar işçiler arasında seçilen kişiler olsa da işyerinden kopup, aidatlarla finans edilen birer profesyonel olduğu andan itibaren tabandan kopuyor. Antidemokratik delegelik sistemi bu kopuşu kalıcı hale getiriyor. İster sağcı ister solcu olsun, her biri sendika bürokratı oluyor. Patronlarla işçiler arasında pazarlıkları yürütürken, eğer işçiler mücadele etmezse her zaman işi masada bitirmek istiyorlar.
Fakat bu tek yönlü bir ilişki değil. Sendika üyesi işçiler olmadan, sendika ve yönetimleri var olamaz. İşçiler işyerinde birleşip mücadeleye atıldığında sendika yöneticisinin karşısında iki tercih vardır: Ya taban inisiyatifini dinleyip mücadele edecek, ya da koltuğunu kaybedecek. Yani çok kızdığımız sendikacıların tepedeki uzlaşmalarını, tabandaki işçiler kararlı bir mücadeleyle engelleyebilir. Sendikayı örgütsüz işyerlerine ve iş kollarına taşıyabilir.
Sosyalistler ne savunuyor?
Sosyalistler, yöneticilerinin görüşlerine bakmaksızın, patronlara karşı tüm sendikaları destekler. Ayrı sendikalar kurmazlar, mevcut sendikaların birleşmesini, en azından bugün gerekli olan ortak platformlar kurarak (sağlık emekçilerinin yaptığı gibi) birlikte mücadele yürütmesini isterler.
Sendika bürokrasisine karşı tek çözüm işyeri örgütlenmelerinin/temsilciliklerinin işletilmesi ve tabandaki işçilerin talepleri konusunda sendika yönetimlerine baskı yapılmasıdır.
Birleşip mücadeleye atılan fakat henüz sendikalı olmayan, birçok farklı sendika ile karşılaşan işçilere önerimiz, bugün birçok fabrikada yapıldığı gibi işçi komiteleri/birlikleri kurmaları. Gerçekten haklarını savunacak, en fazla işçiyi temsil edebilecek sendikalarda örgütlenmeleri. Hiçbir zaman mücadeleyi salt sendika yönetimlerine bırakmamaları.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)