Budapeşte’de popülizm savaşları

12.04.2017 - 13:05
Sezin Öney
Haberi paylaş

CEU’nun kapatılması, 2017 boyunca Budapeşte’de daha çok gösterilere ve siyasi çekişmelere yol açacak.

Macaristan’da, Central European University’nin (Orta Avrupa Üniversitesi) kapatılma noktasına geldiği haberini detaylı bir şekilde aktaran bir yazı kaleme almıştım.  Geçen Pazar, başkent Budapeşte’de, yaklaşık 70 bin kişinin katıldığı bir gösteri düzenlendi. Yaklaşık iki milyonluk nüfusu olan bir şehir için çok çok büyük bir kalabalık bu.

Göstericiler, herhangi bir engelle de karşılaşmadan gerçekleştirdiler gösteriyi; üstelik de, Macaristan parlamentosunun önünde... Ardından da, Eğitim Bakanlığının ve iktidardaki parti Fidesz’in merkezine yürüdüler. “Szabad Orzág” (Özgür Ülke), “Szabad Egyetem” (Özgür Üniversite) gibi sloganlar atan protestocular, ülkenin Cumhurbaşkanı János Áder’e de bu üniversiteyi kapatacak yasayı onaylamaması için çağrıda bulundu.

Ancak, Áder yasayı 11 Nisan günü imzaladı. Bu da, beklenen bir durumdu; zira, Áder’in bu göreve gelmesini sağlayan, Başbakan Viktor Orbán. “Lex CEU” diye anılan yasanın çıkmasına ön ayak olan da Orbán.

Nisan başında Macaristan parlamentosunda onaylanan ve CEU’yu ülkede çalışamaz hale getirecek yasanın oluşma sürecine bir bakalım.

Her şey geçen Aralık’ta başladı.

Aralık 2016’da, Macar tarihçi Mária Schmidt, ülkenin en saygın ekonomik dergilerinden Figyelő’yü (Gözlemci), satın almaya karar verdi. Figyelő, zaten maddi zorluklar yaşayan, darboğaz içinde bir durumdaydı. Belki de, burada sorgulanması gereken daha ziyade, bir tarihçinin neden bir ekonomi dergisi almaya karar verdiği.

Schmidt, “herhangi bir tarihçi” değil. Siyaseten ilk yükseldiği, ilk kez başbakan olduğu dönemlerde Viktor Orbán’ın danışmanlığını yapmıştı. Schmidt’in uzmanlık alanı, “diktatörlükler”. Orbán’ı da, “diktatörleşmek” ile suçlayan çok malum. Hattâ ona takılan bir takma isim de “Viktatör”...

Ne var ki, Schmidt’e göre, Macaristan’da diktatörlük, İkinci Dünya Savaşı ve ertesindeki Komünist dönemde yaşanıp bitmiş bir durum. Hattâ bu dönemlerin kalıntısı “vesayetlere” de Orbán ve Fidesz tarafından son verilmiş, veriliyor. 

Bu nedenle de, vesayet sürecini geri getirmek isteyenlerle savaşılması gerekiyor.

Savaşmak gerekince de, safları sıkılaştırmak lazım...

Figyelő, Schmidt tarafından satın alındıktan sonra, editoryal kadrosu tamamen değişti ve Fidesz’e yakın isimler, dergiyi yönetir oldu. Oysa Schmidt dergiyi satın alırken, yayın politikasına hiçbir müdahalede bulunmayacağını açıklamıştı. Yeni kadro işbaşı yaptıktan sonra, dergide ilk çıkan haberlerden bir tanesi, CEU ile ilgiliydi. “CEU, burada kalabilir mi” başlıklı haberde, Orbán ve Soros’un 2016 yazında, CEU ile ilgili olarak görüştükleri ve Soros’un, kurucusu olduğu üniversiteye dokunulmayacağı garantisini istediği belirtiliyordu. Ancak, Orbán’ın, Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinden sonra fikrini değiştirdiği ve CEU’yu kapatmaya karar verdiği de ifade ediliyordu. Hatta Fidesz kabinesinden ismi verilmeyen bir bakanın ifadesiyle, “2017’de, hükümetin başlıca hedefi CEU ve üniversitenin Macaristan’dan uzaklaştırılması” olacaktı. Figyelő’nün haberin genelinde satır aralarından vurguladığı da, CEU’nun “Macarların çıkarlarına aykırı” bir kurum olduğu idi.  
Bu haber yayınlandıktan sonra, CEU’nun rektörü Michael Ignatieff, Figyelő’’nün “yöneticisine” hitaben bir açık mektup yazdı ve haberdeki suçlamalara karşılık verdi. Mektup, ayrıca, üniversitenin bir “Macar vatanseveri” olarak nitelediği George Soros’la gurur duysalar da, kurumun “onun etkisinden uzak” olduğunu vurguluyordu. 

Bu mektuba yanıt ise, Scmidt’ten geldi. Schmidt, hem üniversiteyi Macaristan’ın içişlerine karışan ve ülkenin politikasını dizayn etmeye çalışan bir kurum olmakla suçluyor, hem de bir ideoloji olarak liberalizme ve liberallere, “halkın iradesine karşı çıktıkları” gerekçesiyle ağır eleştiriler getiriyordu. Bu “karşı mektupla” da, CEU’ya karşı bir ideolojik savaş ilan edilmiş oldu denebiliriz. Schmidt’in mektubunu takiben, sadece birkaç hafta içinde, CEU’yu kapatacak yasa hazırlandı, parlamentoda onaylandı.
Şimdi gerek Orbán’ın kendisi, gerekse de Fidesz’in geneli, peşpeşe CEU’ya karşı açıklamalar yapıyorlar. 2018’in ülkede genel seçimlerin yapılacağı sene olduğunu da hatırlatalım. Fidesz, çeşitli güncel kamuoyu araştırmalarına göre, yüzde 53 ila 47 arası seçmen desteğine sahip. Mart-Nisan döneminde yapılan araştırmalara baktığımızda, Fidesz’in oy oranını en düşük gösteren kamuoyu araştırmasında yüzde 44’lük bir destek söz konusu. Araştırmalar, ülkenin en fazla desteğe sahip ikinci partisinin Jobbik olduğunu ortaya koyuyor; o da aşırı sağ bir parti. Jobbik, “kara gömlekli milis güçleri” örgütlemekle gündeme gelmiş bir hareket; bunu da hatırlatalım. Her ne kadar Jobbik’in şu aşamada, Fidesz’i oy potansiyeli olarak geçme şansı olmasa da, son yıllarda giderek profilini yükselten ve güçlenen bir siyasi parti olduğunu da belirtelim. Üstelik Jobbik’in lideri Gábor Vona da, 1978 doğumlu; Orbán’dan 15 yaş küçük, genç ve dinamik bir isim. Siyasi çizgi bakımından Jobbik, milliyetçi sağ popülizm söylemlerinde de, çok daha sertleşebiliyor. 

CEU’nun kapatılması konusu, 2017 boyunca sürüp gideceğe benziyor; bu da demektir ki, Budapeşte, daha çok gösterilere ve siyasi çekişmelere sahne olacak. Şimdiye kadar göstericilere karşı emniyet güçleri hiç kullanılmadı; tüm gösterilerde, yoğun polis varlığı söz konusuydu ama herhangi bir müdahalede bulunmadılar. Ama bu durum böyle mi kalacak, daha tahmin etmek için çok erken; tek söyleyebileceğim, Orbán ve Fidesz için konunun hayat memat meselesine dönüştüğü.

Sezin Öney 

[email protected]

(P24)

Bültene kayıt ol