‘’Kavramların eksik olduğu yerlerde, sözcükler tam zamanında yetişir…’’ - Goethe
Afrika atasözü şunu söyler: “Aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar avcılık hikayeleri anlatılmaya devam edecektir.” Egemenlerin tarih yazımı bireyin, halkların, geniş kitlelerin, yeryüzünün lanetlilerinin sofrasından çaldıklarının üzerini örtmek için uydurulan, yazılan bir tarihtir. Bu tarihte tarihi yapan, gerçek anlamda tarihi yazan ve tarihin esas konusu olması gereken ezilenlerin hikayesi yoktur. Dolayısıyla Türkiye’deki tarih yazımı ve tarih okuması da buradan doğru yapılmakta, yazılmaktadır. Egemenlerinin hikayesinin anlatıldığı, rasyonaliteden uzak, irrasyonel tarih yazımında en çok içi boşaltılan, en fazla manipüle edilen kavram ise Cumhuriyet’tir.
Bir kere Cumhuriyet denilen olgu, halkın belirlediği bir sistemdir. Halk belirler, sistemi kurgular ve bu Cumhuriyet içinde her şeyi kapsayan bir durumdur. Her türlü sistemi de kapsayacak bir mideye sahiptir Cumhuriyet dediğimiz şey. Fakat Türkiye’de durum böyle midir? Hayır, böyle değildir. Çünkü Türkiye’deki rejim, her ne kadar kendisini Cumhuriyet olarak tanımlasa da, esasında Cumhuriyet değildir. Türkiye’deki sistemdeki Cumhuriyet’in bir tane kompartımanı var. Başka bölümlerden, başka kompartımanlardan oluşan bir Cumhuriyet yok. Problem bu, niye yok? Çünkü korkuluyor, biraz daha açılırsam ülke bölünür korkusu var. Tabii bu korkunun kendi açısından haklılık payı var. Kendi tarihini biliyor Cumhuriyet’i yöneten egemen elit; Türkiye’de adına ‘’Cumhuriyet’’ denilen rejim büyük bir hırsızlık, yalan ve kan üzerine kurulduğu için ve bu kuruluşu da en fazla Türk egemenleri bildiği için bu korkuyu bir nebze anlamak mümkün.
Peki buradaki isim niye Cumhuriyet? İçerideki karışık kitleye baktığın zaman, karışık kitle diyor ki: Tek bir etnisite üzerinden hareket etmemek lazım. Ama bir taraftan da Türk’ün her şeyiyle önde olması lazım, sorun da buradan çıkıyor. Esasında kendini Cumhuriyet olarak tanımlıyorsan, bu tanıma göre Cumhuriyet’in herkesi kapsaması lazım, ama ahali Türkiye, Anadolu değil. Cumhuriyet dediğin şeyin içinde halkının %80’i, 90’ı bir ırktan olduğu zaman adını Türkiye koyabilirsin mantıklı… Almanya, Fransa koyabilirsin. Fakat bu üst kimlikler ile alt kimlikler arasında değişik bir durum var. Yani Cumhuriyet tanımında şu var: Cumhuriyet herkesi kapsar, o ülkede yaşayan herkesi, fakat her ülke toprak parçasından alır ismini, etnisitesinden almaz. Oysa bu topraklarda tam tersi bir durum söz konusudur. Toprak parçasından, ya da üzerinde bulunduğu coğrafyadan değil etnisiteden alır Türkiye.
Diğer bir nokta ise, Cumhuriyet yönetim biçiminde yukarıdaki insanlar "burası Cumhuriyet olsun" diye karar vermezler. Halk buranın Cumhuriyet olmasına karar verir. M. Kemal’in gerçekleştirdiği gizli toplantılarda burası Cumhuriyet ilan edilmiştir. Oysa Fransa’daki Cumhuriyet, İspanya’daki Cumhuriyet, iç savaşlar geçirerek, halk ayaklanması geçirerek Cumhuriyet'e evrilmişler, Cumhuriyet olmuşlardır. Peki soru, hangi halk ayaklanması sonucu, hangi isyan sonucu burası cumhuriyete geçmiştir? Örneğin, fes kaldırılacak, halka soralım fes kaldırılsın mı? Böyle bir şey var mı ortada? Bunu kaldır, şunu kaldır, böyle bir Cumhuriyet olur mu? Bir dikta rejimidir burası.
Fesin kaldırılmasının diğer bir nedeni ise Ankara ve İstanbul hükümetleri arasında olan çekişmeden dolayıdır. Çünkü fes, payitahtın başkentin simgesi ve şapkasıdır. İnsanların nasıl giyinmesi gerektiğine karar veren sistemlerin hiçbirisi Cumhuriyet olamaz. Bir krallık, bir imparatorluk olabilir. Ama bir Cumhuriyet nasıl karar verebilir? Cumhuriyet, herkesi kapsarsa isteyen istediğini giyebilir. Hem Türkiye hem Cumhuriyet kurmuşsun, Türkiye etnisiteye gönderme yapar, Cumhuriyet ise halka. Cumhuriyet daha kapsayıcıdır. Bu iki olgunun, kelimenin yan yana gelmesi saçma bir şeydir. Yan yana gelmelerinin bilimsel bir altyapısı yoktur. Biz hâlâ AKP’nin yönettiği, CHP’nin ülkesinde yaşıyoruz. CHP siyasetinin AKP eliyle topluma aktarıldığı bir ülkedir burası. Soma maden faciası ve diğer Roboski başta olmak üzere halklara ve işçi sınıfına uygulanan devlet terörü bunun en bariz göstergeleridir.
Meclisteki 158 kişi buranın Cumhuriyet olacağını ilan etmiştir. Meclisteki bu 158 milletvekili de halkın seçip parlamentoya yolladığı insanlar değildir. M. Kemal tarafından atanmış insanlardır. Al sana demokrasi. Cumhuriyet’in olup olmayacağına meclis karar vermez, halk karar verir. Halkın karar vermediği rejimler ismi Cumhuriyet de olsa cumhuriyet değildir. Bu 158 kişi, M. Kemal’i Cumhurbaşkanı seçenlerdir. Yani bu 158 kişinin önüne hangi öneriyi de götürsen, mesela "M. Kemal Allahtır", "peygamberdir" diye bu 158 kişi ona da evet diyecek. M. Kemal güçlü olduğu bir dönemde Cumhuriyet'i ilan ediyor. Ve kendisini demin de yazdığım gibi Cumhurbaşkanı seçtiriyor. Burası bir Cumhuriyet değildir, etno dikta bir rejimdir. Bitirirken diğer Cumhuriyet ile yönetilen ve bir devrim sonucu kendi yeni rejimini kuran ülkelerden kısa örnekler vererek durumun daha bir açık ve anlaşılır hâle geleceğini umuyorum. Örneğin, Cumhuriyet Fransa’da bir ayaklanma sonucu, sarayın Fransa’da işgal edilip halk tarafından basılması sonucu ortaya çıkmıştır. Yine Rusya'da Rus çarlığının merkezi olan Kışlık Saray işgal ediliyor halk tarafından, Sovyet kurulmadan önce. Burada peki ne baskını var? Hiçbir şey. Cumhuriyet’e uyacak hiçbir argüman tutmuyor. Fransa da bir geçiş hükümetleri, geçiş Cumhuriyetleri vardır. Fransa'da bir Napolyon olayı vardır. Fransa'da bir yukarıda da yazdığım gibi halk ayaklanması sonucu bir baskın olmuştur. Bunların hiçbirisi yok olmamıştır bu topraklarda. Dünyada etno devlet mi kaldı TC'den başka? Burası özetlemek gerekirse batı ile doğu arasında kalmış suni bir etno dikta rejim ile yönetilen bir devlettir.
Mehmet Can