(Röportaj) Azmanbüslere karşı direniş: Başka bir ada yaşamı mümkün

26.06.2024 - 08:36
Haberi paylaş

Özdeş Özbay, Sosyalist İşçi için Büyükada'da yaşayan gazeteci, Filistin'e Özgürlük Platformu aktivisti Nevin Sungur ile Adalar'da yaşanan minibüs krizi ve Adalar'ın imara açılması girişimine karşı süren direnişi konuştu.

İstanbul’un Adalar bölgesinde son birkaç yıldır önemli bir değişim yaşanıyor. Dünya Mirası listesine alınması için çalışılan ve yolların “yaya yolu” olarak tanımlanan Adalar’da ilk olarak bazı Ada sakinlerinin faytonlara koşulan atların kötü koşullarına tepki göstermesiyle başlayan süreç faytonların kaldırılması ve yerine elektrikli mini otobüslerin getirilmesiyle sonuçlandı. Ancak Belediye burada durmadı. Naomi Klein’ın felaket kapitalizmi dediği sürece benzer şekilde Adalar’daki elektrikli araçlar hızla arttı ve şimdi de elektrikli büyük minibüsler getiriliyor. Bu süreç nasıl gelişti ve Ada sakinleri neden direniyor anlatabilir misiniz?

Adalar’da 2019’da faytonlar kaldırıldıktan sonra İETT devreye girerek bir ulaşım sistemi getirdi. Elektrikli araçların kullanılacağı bu sistem başlangıçta çok sorunlu gibi gözükmüyordu. O dönemde getirilen (ve bugün tüm itirazlara rağmen kullanılmaya başlanan azmanbüslere oranla çok daha ufak olan) elektrikli araçlar (adabüsler) ve taksiler (adaminiler) genel bir kabul gördü. Son üç yıldır 40 adet 13 kişilik adabüs ve 60 adet 3 kişilik adamini Adalılara hizmet verdi.

Ancak faytonların kaldırılmasından sonraki süreç düzgün yönetilemedi. Yeni araçlar devreye girene kadar binlerce bireysel akülü araç Ada yollarını işgal etti. Bu akülü araçları UKOME yönetmeliğine göre sadece engelli, 65 yaş üstü vatandaşlar ve esnafın kullanması gerekirken, denetleme olmadığı için sayıları hala hızla artmaya devam ediyor. Bu boşluktan yararlanan onlarca insan da bu araçlarla korsan taksicilik yapıyor. Buna kiralık bisikletleri, çöp arabaları, kamyonlar, polis arabaları gibi kamu araçlarını eklediğinizde Adalar’ın yollarında insanı delirtecek bir trafik oluşuyor.  

Azmanbüslerin devreye girmesi ile bütün bu kontrolsüz çılgınlık başka bir evreye taşındı. İlk araçlar 2023’ün ilk aylarında Ada’ya getirilmişti. Adalılara yapılan açıklama “Şehirde kullanılmak üzere Karsan tarafından üretilmiş bu minibüslerin Adalar’a test sürüşü için getirildiği, geri götürüleceği” şeklinde olmuştu. Oluşan tepki üzerine araçları şehre geri gönderdiler. Biz vazgeçtiklerini zannederken 23 Mayıs 2024’te azmanbüsler yine Ada yollarında görüldü. Halk bir kez daha tepki gösterince araçlar garaja çekildi. 

Adalar Belediye Başkanı Ali Ercan Akpolat, bu gelişmeler üzerine İETT Genel Müdürü İrfan Demet ile Ada sakinlerinin de katıldığı bir toplantı düzenledi. Bu toplantı sonunda İrfan Bey, bu araçların Ada trafiğine çıkmayacağını, var olan daha küçük araçların ise kullanım izninin UKOME’de uzatılması için çalışma başlatacaklarını bizzat kendisi söyledi. Açıklamalarına göre onlar açısından temel mesele, halen kullanılan adabüslerin tescil sorunu olması ve bugüne kadar açılan ihalelerde (ki bu ihale sürecinden de hiçbir şekilde haberdar olmadık) sadece Karsan’ın bir teklifte bulunmuş olmasıydı. Onların ürettiği araç da azmanbüs dediğimiz bu minibüslerdi. İrfan Bey yukarıda bahsettiğim sözleri verdi ancak bu sözlerin hiçbiri tutulmadı ve bayram bahane edilerek azmanbüsler tüm itirazlara rağmen kullanıma sokuldu.  

Adalıların itiraz ettiği nokta özetle verilen sözlerin tutulmamış olması, yukarıdan alınan bir kararla Adalar’ın dokusuna asla uymayan azmanbüslerin dayatılması. Temelde ise hiçbir şekilde Adalar’ın özel statüsünün göz önünde bulundurulmayarak bir süreç yönetilmesi bütün bu sorunların kaynağı. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Adalar Belediyesi arasındaki ilişki nedir bu sorun özelinde? İBB neden bu kadar ısrarcı davranıyor? Adalar Belediyesi nasıl bir tavır takınıyor?

İBB’nin neden bu kadar ısrarcı davrandığını biz de anlamıyoruz. Bize sunulan gerekçeler, şu anda var olan toplu ulaşım araçlarının tescilsiz olması ve Adalar’a gelen kitlelerin ulaşım ihtiyacını çözme çabası. Ancak yukarda da anlattığım gibi bu gerekçelerin karşılığı bu tür uygulamalar olamaz. Bu süreç İBB tarafından çok daha uzun bir süre önce ele alınmalı ve çözüm bulunmalıydı. Adalar Belediyesi, İBB’den gelen yaptırımları uygulamak durumunda olduğunu öne sürüyor. Belediye Başkanı Akpolat, Adalı dergisine verdiği bir röportajda kendisinin de azmanbüslere karşı olduğunu ve gerekirse önlerine yatarak onları durduracağını söylemişti. Ancak bugüne kadar kendisinden herhangi bir tepki alamadık. Önümüzdeki süreçte ne yapacağını samimiyetle merak ediyoruz. 

Adalar’da bir de imar meselesi var. Adalar’a dair yeni imar düzenlemeleri neler içeriyor ve bu imar planlarını hangi kurumlar savunuyor?

Ekim 2019’da Koruma Amaçlı Nazım İmar Planları kapsamında katılımcı planlama çalışmaları başladı. Adalıların yüzlerce saatini verdiği toplantılar yapılmaya başlandı. 

Kasım 2021’de Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildi ve imar planları yapma hakkı belediyelerden alınarak Cumhurbaşkanlığına geçti.

Temmuz 2023’te Adalar 1/5000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı uygulama imar planı bir ay süreyle askıya çıktı. Planlarda görüldü ki, Adalar’ın büyük bakir alanları, birçok bağ, bahçe arsaya dönüştürülerek imara açılıyor. Dört tarafı suyla çevrili, denizin ortasındaki Adalar’ın imar planlarında KIYILAR plana katılmamış.

Ağustos 2023’te İBB İmar Müdürü halkı bilgilendirme toplantısında kıyıları dışarıda bırakan bu planlara sahip çıktıklarını belirterek planlarının kendilerine ait olduğu bilgisini verdi. Oysa bizlerin katıldığı, KATILIMCI imar planlarından çıkan sonuç bu değildi. Adalılar olarak birçok dava açtık. Planlara yapılan itiraz sayısı elimizdeki son verilere göre 2824’ü buldu. 

Koruma(ma) amaçlı imar planlarına askı itirazları sonucunda yapılan değişiklikler Mayıs 2024’te Bakanlıkça onaylandı ve bir ay süreyle Adalar 1/5000, 1/1000 Koruma İmar Planları askıya çıktı. 

Adalılar ne istiyor? Mücadele eden platformların talepleri neler?

Adalar’ın kapasitesi belli ve yaz aylarında, özellikle de resmi tatillerde buraya gelen yüz binlerce insanı kaldıramıyor. Bizim talebimiz, Ekrem İmamoğlu’nun bizzat kendisi tarafından İstanbul’un göz bebeği olarak tarif edilen Adalar’ın hak ettiği muameleyi görmesi. Burası kanunlara göre özel koruma bölgesi, bir açık hava müzesi. Bu çerçevede yaşanılması ve yaşatılması gerekiyor. Bizler, şehrin betonunda boğulmuş insanların buraya gelip nefes almalarına karşı değiliz. Böyle bir algı yaratılmaya çalışılıyor ancak bu doğru değil. Talebimiz buraya gelen insanların da Adalar’ın sahip oldukları güzelliğe, yaşam biçimine saygı duymaları ve korunmasına katkıda bulunmaları. Kısaca, ağacıyla, kedisiyle, köpeğiyle, kirpisiyle, martısıyla ve yüzlerce yıllık birikimin yarattığı kültürel dokusuyla Adalar, son İstanbul. Biz de bunu korumak istiyoruz.

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol