Seçimlere doğru göçmenlerin tedirginliği, sıkıntıları giderek artıyor. Muhalefet, özellikle Millet İttifakı Esed rejimi ile anlaşıp, göçmenleri geri göndermekten bahsediyor. İktidar ise her gün yüzlerce Suriyeliyi, hukuksuz bir şekilde sınır dışı ediyor. Bütün bu konuları, Suriyeli aktivist Taha El Gazi ile konuştuk.
Seçimlere doğru siyasi partilerin göçmenlere dönük politikaları konusunda olumlu veya olumsuz gelişmeler var mı, neler?
Taha El Gazi: Maalesef seçim öncesi, iktidar olsun, muhalefet partileri olsun göçmenlere yönelik olumsuz politikalar izlemeye devam ediyorlar. Özellikle muhalefet partilerinin çoğu, “iktidara gelirsek mültecileri hemen bir iki yıl içinde geri göndereceğiz” söylemlerine hız verdiler.
Bunun yanı sıra iktidar da olumsuz politikalarına hız verdi. Şubat 2022’den bugüne kadar (niye Şubat 2022, çünkü o tarihte İçişleri Bakanlığı seyreltme politikasını açıkladı) 1169 mahalle mülteci ikametine kapatıldı. İktidar o tarihten itibaren mültecilere yönelik olumsuz bir tutuma girdi. Mahalleler, ilçeler ikamete kapatıldı, seyreltme politikası uygulanmaya başlandı. Geçici koruma kimliklerinin güncellenmesinde, çalışma konusunda çok zorluklar çıkarılmaya başlandı. Polis çevirmeleri arttı, polis ve göç idaresinde keyfi uygulamalar başladı. Okullarda ayrımcılık ve nefret dili arttı. Yabancı şubelerde memurlar artık mültecilere çok zorluk çıkarıyorlar. Evrak istiyorlar, götürüyorsunuz, önceden istemediği başka evrakları istiyor, sanki burada bilinçli bir zorluk çıkarma var. Sonunda da geçici koruma kimliğini güncellememeye kadar iş varıyor. Bütün bu gelişmeler sadece bireylerin hataları değil, çünkü birden bire her yerde başladı. Bütün bunlar iktidarın olumsuz politikaları.
Olası bir iktidar değişikliğinde (6’lı masa adayının kazanması durumunda) göçmenler için ne gibi sonuçlar ortaya çıkar (olumlu, olumsuz), bu konuda tahminleriniz neler?
Göçmenler 6’lı masadan korkuyor. Çünkü bu masadaki bazı partiler; mesela CHP ve İYİ Parti yıllardır seçim meydanlarında mültecileri seçim malzemesi olarak kullandılar, kullanmaya devam ediyorlar. Partilerin mültecilere yönelik söylem analizini yapsak, elbette Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi hariç, mültecileri göndermekten en çok bahseden, mültecilere dönük ayrımcı ve nefret dilini en çok kullanan partiler, CHP ve İYİ Parti. Bu partiler mültecilerin gözünde çok olumsuz durumdalar. Mültecilerin bize dediği şu: Hocam Allah korusun, 6’lı masa iktidara gelirse bizler perişan oluruz. Bizi bir gün sonra Esed rejimine teslim ederler, çünkü Kemal Kılıçdaroğlu bu konuyu dile getirdi, İYİP’li İlay Aksoy bu konuyu dile getirdi. Meral Hanım bu konularda konuşuyor, “Esad’la bağlantı kurup mültecileri göndereceğiz” diyor.
Mülteciler muhalefetten korkuyor. Bu korkunun bir sebebi de, iktidar medyası. İktidar, özellikle Ak Parti, yıllardır medyası aracılığı ile muhalefeti şeytanlaştırdı, mültecilere “bunlar gelirse sizi mahvederler, Esed’e gönderirler, Suriye’ye gönderirler” dedi.
Bana kalırsa muhalefet iktidara gelirse bu böyle olmaz. Çünkü Türkiye’deki mülteci konusu sadece bir partinin kararı, bir partinin meselesi değil. Suriyeli mültecilerin Türkiye’de kalması konusu uluslararası bir karara bağlı. Yarın muhalefet iktidara geldiğinde mültecileri geri gönderemezler. Bunu Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu da söyledi. “Ortada bir uluslararası anlaşma var, mülteciler geri gönderilemez” dediler. AB’nin, BM’nin kararları, anlaşmalar var. Herkes bunu biliyor. Muhalefet yetkilileriyle, milletvekilleri ile görüşmelerimizde bize şunu söylüyorlar: “Taha Hoca biz sizi gönderemeyiz, bu çok açık. Ama önümüzde seçim var, oy kazanmak için mültecileri geri göndereceğizi söylemek zorundayız. Bu konu kadar oy kazandıracak başka bir konu yok.”
Türkiye’de iç siyaseti izleyen herkes biliyor. Ne muhalefeti, ne de iktidarı mültecileri toplu bir şekilde gönderemez. Ama şunu yapabilirler. Şimdi iktidarın da yaptığı gibi, idari makamlarda zorluklar çıkarabilirler. Belediyelerden olumsuz kararlar çıkabilir, mahalleler kapatılabilir. Ama mültecilerin geri gönderilmesini, uluslararası hukuka uymayı kabul eden hiçbir parti yapamaz.
Seçimlere doğru göçmenlerle dayanışmaya çalışan kurumlar neler yapmalı, hangi söylemleri öne çıkarmak gerekir?
Kurumların mültecilere daha yakın olması gerekiyor. Dil çok önemli, mültecilerin yanında olmak, onlara destek olmak çok önemli. Son bir yıl içerisinde, mülteci toplumuna yönelik ırkçı, ayrımcı söylemler, nefret dili nedeniyle bazı vakalar yaşandı, bazı insanlar hayatını kaybetti. Güzelbahçe’de 3 Suriyelinin yakılarak öldürülmesi var, Naif Elnaif’in öldürülmesi var, başka olaylar var. Bu olaylar mülteci toplumunda şu hissi uyandırdı: Bu toplumda bizim kimsemiz yok. Biz öldürülsek de, dövülsek de, hakarete uğrasak da kimse bizim sesimiz duymaz, kimse dertlerimize destek olmaz. Bu nedenle kurumların mültecilerin yanında durması çok önemli. Ayrıca muhalif çizgideki kurumların, mültecilerin haklarına, mültecilerin yaşam koşullarına, yaşama şartlarına, insani şartlarına yaklaşmaları çok önemli.
Türkiye’de şöyle bir önyargı var: Bu önyargı, hem halkta, hem de siyasi parti yöneticilerinde var. Türkiye’deki mülteci düşmanlığının bir kısmı, mültecileri Ak Parti’ye bağlama nedeniyle oluyor. Ak Partiyi sevmeyen muhalifler, mültecileri de sevmiyorlar.
Bu sorun mültecilerden kaynaklanmıyor. Mülteciler 2011’den itibaren gelirken, iktidarda hangi partinin olduğuna bakmadılar. Mülteciler ölümden kaçmak için geldiler, iktidarda kimin olduğunu sormadılar. Bugün mülteciler geleli 11 yıl oldu. Muhalefet yanlısı STK’lar hala daha mültecilerden çok uzaklar.
Bizim için bu büyük bir sorundur. Muhalefet partileri ve onlara yakın STK’lar mültecilere yaklaşmadılar, uzak durmaya devam ediyorlar. Neden, çünkü bu kurumlar mültecileri Ak Partiye bağlı zannediyorlar. İktidar da mültecileri kimseye bırakmıyor. Mülteci dosyasını AB’ye karşı kullanıyor. Muhalefet partileri de mülteci dosyasını iktidara karşı kullanıyor. Biz diyoruz ki, bütün kurumlar mültecilere daha yakın olmalıdır. Özellikle muhalif kurumlar böyle olmalıdır.
Geri göndermeler giderek yoğunlaşıyor, hükümet ne yapmaya çalışıyor?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Mayıs 2022’de “1 milyon Suriyeliyi gönüllü geri gönderme” programını başlattı. Bu doğrultuda mülteciler, daha doğrusu sığınmacılar, çünkü mülteci statüsü verilmiyor, yollardan toplanmaya, Geri Gönderme Merkezlerine toplanmaya başlandı. Gaziantep Oğuzeli olsun, ya da Geçici Barınma Merkezleri, Aydın, Osmaniye, Maraş, bunlar son dönemde hızlandı. Ben şunu düşünüyorum: Cumhurbaşkanı 1 milyon kişiyi göndereceğiz, dedi. O halde seçimlerden önce bu sayıya, en azından yaklaşan bir sayıya ulaşılmaya çalışılıyor.
Bugüne kadar geri gönderilen Suriyeli sayısı 600 bini buldu. Bu sayı seçimlere kadar 800 bini bulur. Bu insanların yüzde 90’ı gönüllü geri dönmediler, zorla geri gönderildiler. Zorla gönderilenler ikiye ayrılabilir. Bir kısmı Geri Gönderme Merkezlerinde şiddete, fiziksel ve psikolojik baskıya maruz kaldılar, dövüldüler, evraklara zorla imza attırıldılar. Bunlar açık şekilde zorla geri gönderildiler. Bir kısmı ise burada yaşadıkları zorluklar nedeniyle döndüler. Onlarla konuştuğumuzda bize şunu söylediler: “Burada kimlik çıkaramıyoruz, geçici koruma kimlikleri güncellenmiyor, kimlik olmayınca çocuklar okula gidemiyor, çalışmak çok sıkıntılı hale geliyor. Kimliği başka ilde olanlar hastaneye bile gidemiyorlar. Ayrıca ırkçılık var, ayrımcılık var. Bu durumda artık buradan gideyim, Suriye’de çadırda yaşayayım, o yaşam benim için buradan daha iyi, bu baskılardan kurtulurum”.
Suriyeli göçmenler bu gelişmeler konusunda neler düşünüyor?
Geri göndermeler hızlandıkça ve iktidarın Esed rejimi ile anlaşma haberleri arttıkça, Suriyeli toplumu içinde bir korku yayıldı. Bu korku şu düşünceyi ortaya çıkardı: Avrupa’ya, ya da başka bir ülkeye kaçmalıyım. Çünkü Türkiye güvensiz bölge görülüyor. Seçimden sonra iktidar Esed rejimi ile anlaştığında, bu anlaşmanın ilk maddesi mültecilerin Suriye’ye dönüşü olacak. Yani insanlar Esed rejim bölgesine gönderilecekler. Bu durumda Esed rejimi bu insanları tutuklar, hapseder, öldürür. Zaten şimdi de zaman zaman Esed bölgesine dönenler oluyor. Çeşitli insan hakları örgütlerinin raporlarında yazıyor. Dönen bu insanlar Esed rejimi tarafından tutuklanıyor, hapsediliyor. Aralarından öldürülenler var. Bu yüzden mülteci toplumunda şu düşünce yaygın: Bizi yarın Suriye’ye, Esed rejiminin bölgesine gönderirlerse aynı şeyler bizim de başımıza gelir.
Bazı kimseler şöyle diyor, “tamam dönün, ama Esed bölgesine gitmeyin Kuzey Suriye’de güvenli bölgeye dönün.” Ama güvenli bölgede şimdi bile çok fazla nüfus var. İşsizlik çok artmış durumda, ayrıca Esed rejim uçakları bu bölgeyi sürekli bombalıyor. Milyonlarca insanı bu bölgeye sığdıramazsınız. Çoğu insan Esed bölgesine gitmek zorunda kalacak. Oraya gittiğinde hapishanede hayatını kaybedecek. O yüzden şimdi herkes korku içinde. Herkes başka bir ülkeye kaçmayı düşünüyor. Neler olacağını bilmiyor. Seçimler Türkiye halkı için önemli olduğu gibi, mülteciler için de çok önemli.
Ne yazık ki, Türkiye’de iktidar olsun, muhalefet olsun mültecileri kullanıyorlar. İktidar AB’ye karşı kullanıyor, muhalefet iktidara karşı kullanıyor. Hala daha toplumun büyük bir kısmı, Türkiye’nin sorunlarının, ekonomik, sosyal sorunlarının kaynağı olarak mültecileri görüyorlar.
Mülteciler sorunun kaynağı değil, sorunun mağdurudur. Muhalefet 11 yıldır mültecileri hedef alıyor. Ama muhalif parti liderleri mültecileri buraya getiren politikaları eleştirmiyorlar, Esed rejimini eleştirmiyorlar.
Mülteciler ülkeler arasındaki savaşlarda silah olarak kullanılıyor. Mesela Rusya, Şam’dan topladığı Suriyelileri Belarus’a gönderdi, mülteci olarak Avrupa’ya sokmaya çalıştı.
Ülkeler, (buna Türkiye de dahil) mültecileri sürekli mülteci durumunda tutuyorlar, böyle bir politika uyguluyorlar. 11 yıl geçti, Türkiye’deki insanlar hala sığınmacı konumunda. Mültecilerin bu durumundan yararlananlar var, fonları elde etmede kullanıyorlar, ucuz işçilikte kullanıyorlar, politikada kullanıyorlar. Ama tek faydalanamayanlar, mültecilerin kendileri.