CHP’li Özgür Özel’in yer yerinden oynayacak diyerek yaptığı basın toplantısında söylediği yalanlar ve özelikle bir gazetenin DSİP’le ilgili kara çalmaları hakkında Şenol Karakaş’la konuştuk.
Özgür Özel’in Süleyman Soylu’nun trol ağını ifşa ediyorum diyerek yaptığı basın toplantısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şenol Karakaş: O basın toplantısı Süleyman Soylu’nun trol ağını teşhir etmedi, insanlar hakkında kara çalan değil Özgür Özel’in kendisinin de bir trol olduğunu gösterdi. Özellikle son yıllarda insanları canından bezdiren linç kampanyaları örgütleyen trol ağının İçişleri Bakanı’yla bağını açıklamak için 2010 referandumuna dönmesi ve o referandumda yetmez ama evet kampanyasına katılan bazı kurumları “FETÖ organizasyonu” olarak suçlaması birkaç şeyi birden gösteriyor. Öncelikle, Özgür Özel’in tam bir ulusalcı trol olduğu ortada. Darbecilerin yargılanmasının önünü açan ve ezici bir evet oyuyla kabul edilen bir referandumda kampanya yapan insanları 13 sene sonra unutamamış olması. Milyonlarca insanın Fethullahçı darbecilerce yönlendirildiğini iddia eden bir yalancı olması. O referandum sonucunu bünyeleri kaldıramayan insanların esas çoğunluğu ulusalcılar. Bu yüzden, milyonlarca insanın, işçinin, emekçinin askeri vesayetten kurtulmak ve demokrasi yönünde yaptıkları seçimleri ve kampanyaları damgalamaya çalışıyorlar. Bunlar, paşalarının muhalifi olan insanlar ve son altı yedi yıldır devletin kullandığı FETÖ’cü suçlamasını, bir ihbarcı olarak dile getiriyorlar. Oysa o suçlama, bugün artık herkesin başına bir bela gelmesini istediği herkes hakkında kullandığı bir suçlama. Binlerce sosyalistin KHK’yla mağdur edilmesinde kullanılan bir suçlama Fetöcülük meselesi.
15 Temmuz darbesine katılan ve planlayanlar dışındakilere yönelik bu suçlama, yani bu yapının zaman zaman yaptığı siyasal tercihler bambaşka politik saiklerle sadece biçimde benzeyen tutumları alanları özdeşleştirecekse, 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarını kullanan, yayınlayan, bu dosyalardan ve tapelerden yola çıkarak hükümetin istifasını isteyen herkes en istekli Fethullahçı darbeci olarak yaftalanmalıdır.
Siz böyle önünüze geleni Fetöcü olmakla suçlarsanız, birileri de sizi Fetöcü olmakla suçlar!
Bu Türk siyaseti ve basınının, üstelik kendisini solcu gören basın da dahil, ne kadar sığ ve sağcı bir zeminde debelendiğini de göstermektedir.
Örneğin, Özel’in heyecanlı yalanlarını ele alan Nedim Şener CHP’li vekilin basın açıklamasının ardından yazdığı seri yazıda bu adamın nasıl bir Fetö yalancısı olduğunu anlattı memleketin en çok satan gazetesindeki köşesinde.
Ya da Özel sağa sola bu suçlamayı yaparken, bir başka gazete “CHP’li Özel’i Manisa’da FETÖ parlatmış” diye haber yapıyor.
Dolayısıyla, CHP içindeki helalleşme çabalarına karşı çıkışından ulusalcı, asker seven bir figür olduğu belli olan Özel’in İçişleri Bakanlığı’na bağlı güncel bir trol ordusunu, 2010’a, referanduma, yetmez ama evet kampanyası yapanlara bağlama çabası, güncel trol ordusunun da işine en gelen en akıl dışı tartışma ve suçlama yöntemi oldu. Kırk yıl düşünseler, böyle bir sağcı suçlamayı akıl edemezlerdi. Özel gibi fikir yürütmek gerekirse, belki bu trol ordusu bu CHP’li vekile böyle bir sulandırma yapması yönünde fikir vermiş olabilir.
Bunun yanında, bir sol gazete olmak yerine içinde yalanların yazıldığı sıradan kağıt toplamı olmyı tercih eden bir gazete, zamanında Fethullahçılıktan tutuklanan bir kişinin DSİP üyesi olduğunu yazıyor. Amaçları ihbarcılık, habercilik değil. Bu kişi çeşitli kampanyalarda kısa bir süre yanımızda yer aldı. Resmen parti üyesi de olmadı. Böyle haberler, bu türden yayın organlarının iktidar blokunun peşinden sağcı zemine ne kadar rahat gidebildiğini gösteriyor. Kaldı ki aynı gazetenin editörlerinden birisinin 2017 yılında "FETÖ'nün şifreli mesajlaşma programı olarak adlandırılan ByLock'u kullandıkları" gerekçesiyle tutuklanması etrafında analiz yapılacak bir nokta mıdır?
Bu gazete görünümlü ulusalcı odak, bir de partimize AKP’ye “soldan destek verme operasyonunun önemli aparatlarından biri olan” suçlamasını yöneltiyor. 2010’da referandumda evet diyenler, AKP’ye soldan destek vermenin aparatı olarak görülecekse, bu yazıyı yazanlara şunu hatırlatmak lazım, bu mantık, o referandumda “hayır” diyenlerin de faşist parti MHP’nin sol içinde meşrulaşmasının aparatı olmuştur o vakit sonucuna ulaşır. Arkasından gelen Ekmeleddin İhsanoğlu etrafındaki “görkemli” cumhurbaşkanlığı kampanyası ve bu adamın seçimi kaybedince döndüğü partinin hangi parti olduğu da açık üstelik.
Bugün HDP’den uzak durup, 6’lı Masa’nın adayına oy vereceği açık olanların, sol içinde hem CHP’cilik hem de İYİP’çilik yaptığını söylemek de bu akıl yürütmenin mantıksal sonucudur.
(Sosyalist İşçi)