Emek örgütleri, sendikalar hızla birleşik 1 Mayıs kutlaması için çaba göstermelidir. Tek bir saniye bile kaybetmemeliyiz. Salgın koşullarında, salgınla mücadele kurallarına uygun bir açık alan gösterisi yapabiliriz ve on binlerce işçi miting alanında bir araya gelebilir. Hele, AKP kongrelerindeki salgın tedbirlerini hiçe sayan kapalı alanlarda lebalep toplaşmalarına göz yuman hükümetin, açık alanlarda kutlanacak 1 Mayıs’ı yasaklamasına izin vermemeliyiz.
İzin vermemeliyiz çünkü yoksulların, ezilenlerin, adaletsizlikten bunalanların öfkesini haykıracağı eylemlere ihtiyacı olduğu çok açık.
Derin bir ekonomik kriz yaşanıyor. Krizin tüm faturası yoksullara çıkartılıyor.
Salgın giderek daha derin bir krize dönüşüyor. Salgından en çok, en kötü etkilenenler yine yoksullar, “evde kal” çağrıları yapılırken çalışmak zorunda olduğu için kalabalık işyerlerinde bir araya gelen emekçiler.
Derin bir iklim krizi var. Kuraklık, aşırı hava olayları, gıda krizini, yaşam alanlarını dağıtarak gelişiyor ve iklim krizinin faturası da köylülere, yoksullara çıkartılıyor. Egemen sınıfların enerji ihtiyacının karşılanmasının bedelini bir bütün olarak çalışanlar, işsizler ödüyor.
Kadın cinayetlerine, LGBTİ+’ların nefret söylemiyle hedef tahtasına oturtulmasına, hukuk alanının herkesi bağlayan kurallar bütünü olmaktan çıkartılmasına, derelerin, göllerin kurutulmasına, her yerin betona ve inşaata boğulmasına, antidemokratik rektör atamalarına, halkın seçtiği Kürt belediye başkanlarının görevden alınmasına, özgürlüklerin kısıtlanmasına, halkın bir kesiminin sürekli aşağılanması, dövülmesi ve haksızlığa maruz kalmasına, grevlerin yasaklanmasına, kadın cinayeti işleyen ve aynı zamanda ırkçı olan tiplerin ellerinde tabancalarla pozlar vermelerine rağmen tutuklanmamalarına, tutuklanmaları için özel bir çaba gösterilmek zorunda olunmasına, geçim derdinin her geçen gün büyümesine, milyonlarca insanın bir sonraki ay yeterli beslenip beslenemeyeceği kaygısı yaşamasına karşı büyüyen bir öfke var. Bu öfke, AKP-MHP koalisyonunun oy kaybının temel nedeni.
İşte 1 Mayıs, bütün öfkeli, kaygılı, ezilen, hakir görülen kesimlerin birleşik mücadele günü olmalı. 1 Mayıs ezilenlerin birleşeceği temel bir zemin olmalı. İşçi sınıfının örgütlerinin mücadele eden tüm kesimleri kapsayacağı bir örgütlenmeyle yasal-şimdiden belli olan bir yerde-Mart ve Nisan ayı boyunca duyurarak örgütlenen bir miting, ardından yaşanacak sınıf mücadelesinde herkese büyük bir moral verecektir.
8 Mart eylemleri 1 Mayıs için ilham verici olabilir.
Sık sık vurguladığımız gibi Türkiye’de tüm kriz başlıklarına, hükümet sisteminin yapısından ve iktidarın siyasal tercihlerinden kaynaklanan siyasal krizler ekleniyor. Bu yüzden, kötülere karşı iyilerin mücadelesine değil, sorunların bütününe birden meydan okuyan bir harekete ihtiyacımız var. İşçi sınıfının eylem kapasitesine katkı yapacak, cesaret kazanmasına yardımcı olacak bir mücadeleye ihtiyacımız var.
1 Mayıs bu hareketin inşa edilmesine yardımcı olacak bir gün olabilir.
Birleşen işçiler yenilmez!
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)