Üniversiteli Kuir Araştırmaları ve LGBTİ+ Dayanışma Derneği'nin açıklaması:
7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Filistin topraklarında onlarca yıldır süren etnik temizlik ve soykırımın devamı niteliğindeki bir savaşı korku ve dehşet duygularıyla izliyoruz. İzliyoruz çünkü elimizden başka bir şey gelmiyor. İzliyoruz çünkü işgali kınamanın ve ardından hayatımıza hiçbir şey olmamış gibi devam etmenin üstümüze düşeni yapmak manasına gelmediğini biliyoruz. İşgalci ve sömürgeci İsrail rejimi; işgal edilmiş Filistin topraklarında onlarca yıldır sürdürdüğü etnik temizlikle ve bugün hâlâ kurulmaya devam eden kolonyal yerleşimlerle sınırlarını durmadan genişletiyor, Filistinlileri Filistin toprakları içinde ve komşu ülkelerdeki mülteci kamplarında doğumlarından ölümlerine kadar mahkûm hayatı yaşamaya zorluyor. İşgal, soykırım, sömürgecilik kavramlarını daha çok tarih kitaplarında görmüş olmak, bize bunların geçmişe dair kavramlar olduğu kanısını çağrıştırabilir; ancak işgal, soykırım ve sömürgecilik tam olarak şu anda, gözlerimizin önünde gerçekleşiyor.
İşgalci İsrail rejimi bir yandan işgal edilmiş Filistin topraklarında soykırım suçu işlerken bir yandan da hakikati gölgelemek ve soykırımı meşrulaştırmak adına dezenformasyon yöntemlerine başvuruyor. Filistin halkını gözü dönmüş, barbar; kendilerini ise Orta Doğu’nun tek demokrasisi, insan haklarının yılmaz savunucusu, LGBTİ+ dostu, dünyanın en çevreci ve vegan dostu ordusuna sahip ülkesi diye yansıtmaya çalışan işgal rejimi, istihbarat teşkilatı ile hem Gazze’deki hem Batı Şeria’daki hem de işgal edilmiş Filistin topraklarının tamamındaki Filistinli LGBTİ+’ların kişisel bilgilerine ulaşıyor, Filistinli LGBTİ+’lara ajanlık dayatarak cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlerini ailelerine ifşa etmekle tehdit ediyor. Aynı rejim; Filistinlileri duvarların içinde açık hava hapishanelerinde hapsetmek için ağaçları katlediyor, bölgenin ekosistemini geri dönülmez biçimde harap ediyor, savaş sırasında sayısını bilmediğimiz kadar hayvanın yaşamını elinden alıyor, insanlara ağır işkenceler uyguluyor, öldürüyor, yerinden ediyor.
Dünyada LGBTİ+’ların görece daha rahat yaşadığı hiçbir coğrafyada bu tablonun tek boyutlu olmadığını, başka azınlık kimliklere de sahip LGBTİ+’lar için hiç de öyle toz pembe bir tablo bulunmadığını, LGBTİ+’ların haklarını kazandıkları coğrafyalarda da kazanımlarının devletler eliyle bahşedilmediğini ve mücadeleler sonucu elde edildiğini hatırlatıyoruz. Dünyanın gözü önünde işlenen bir soykırımı meşrulaştırmak amacıyla tüm dünyada LGBTİ+’ların muhafazakâr baskılara karşın uzun yıllar süren mücadeleler sonucu elde ettikleri ve demokrasinin olmazsa olmazı kıldıkları kazanımların üzerine çökülmesini reddediyoruz. LGBTİ+’lar için gerçek bir cennet vaat edilseydi bile bir şehri haritadan silerek, bir halkı yok ederek özgürlüğün sağlanabileceği yalanına inanmıyoruz. Filistin halkının fıtraten LGBTİ+ düşmanı olduğu mitine karşı LGBTİ+fobinin tüm dünyada yaygın olduğunu ve bu fobinin ancak LGBTİ+’ların mücadelesiyle alt edilebileceğini hatırlatıyoruz. İşgalci İsrail rejiminin önce Filistinli LGBTİ+’ların hakları için mücadele edecekleri ülkelerini ellerinden alıp, sonra onları radikal İslamcıların elinden kurtardığı yalanını yemiyoruz.
Bu süreçte LGBTİ+ örgütlerinin bu konuya beklenenden daha az tepki verdiğine dair hareket içinden yol arkadaşlarımızın çağrılarını görüyor, eleştirilerini anlamak için zaman ayırıyoruz. Bir yandan LGBTİ+ alanında mücadele eden bir sivil toplum örgütü olarak dünyada ve Türkiye’de yaşanan hak ihlallerine dair politika üretmeyi temel sorumluluklarımızdan biri görüyoruz. Öte yandan onlarca yıldır devam eden bir soykırıma ve etnik temizliğe dair bugün refleksif bir basın açıklaması yazmanın politikasını, basın açıklaması kavramının işlevselliğini devamlı tartışıyoruz. Bu da beraberinde hem kendi vicdanımızdaki içsel tartışmalarımızı hem de ÜniKuir olarak örgüt içinde yürüttüğümüz tartışmaları getiriyor çünkü ses çıkarmanın kendisi kadar, ses çıkarmaya karar verilen anın zamanı ve hedeflenen etki alanı da politik. Üstümüzdeki baskıdan kurtulmak için ya da elimizden geleni yapmış gibi hissedelim diye söylem üretmemek ise ÜniKuir olarak baştan beri esnemediğimiz bugünden sonra da değiştirmeyeceğimiz politik pozisyonumuzdur.
Buradan hareketle, basın açıklamalarını hangi durumlarda neyi hedefleyerek kaleme aldığımız, iki yıldır gündemimizde olan bir konu ve tam olarak bu açıklamanın kendisi de dahil olmak üzere her basın açıklamamızda bunu tekrar tekrar tartışıyoruz. Başvurduğumuz bu yöntemi olağan bulmanın yanı sıra hareketten aldığımız bu mirasla övünüyoruz. Çünkü LGBTİ+ hareketi içinde örgütlü mücadele sürdüren yoldaşlarımızın da bileceği üzere Türkiye’deki LGBTİ+ hareketine dair en temel dinamiklerden biri, ürettiğimiz söylem ve politikaların sahiciliğini ve işlevselliğini devamlı tartışarak bugünlere gelmiş olmamızdır. ÜniKuir olarak, basın açıklamalarımız hakkında örgüt içinde yürüttüğümüz teorik ve pratik tartışmaları sürdürürken basın açıklaması yazıp yazmamaya dair dernek çalışanlarının, Yönetim Kurulunun, üyelerinin ve gönüllülerinin can güvenliğini ve anayasal haklarının ihlal edilmesine dair riskleri gözetmek dışında örgüt dışı hiçbir kişi, kurum ya da olgunun baskısı olmadan, yukarıda saydığımız ilkeler ve sorular çerçevesinde politikalarımızı geliştirdiğimizin altını çizmek isteriz.
LGBTİ+ hareketi içinden yol arkadaşlarımızın eleştirilerine kulak verip anlamaya çalışmamız bir yana, asla kulak asmayacağımız LGBTİ+ düşmanı, ırkçı ve antisemitist söylemler de var. Bilgisayar oyunu izler gibi savaş izleyenlerin Türkiyeli LGBTİ+’ları ya Hamas destekçisi ya da İsrail'in savaş suçlarına ortak olmakla itham ettiğine tanık oluyoruz. Bir yanımız Dürzî bayrağını gökkuşağı bayrağı zanneden ve bunun üzerinden LGBTİ+’lara nefretini kusan A Haber’le, diğer yanımız LGBTİ+'lara “Hamas size neler neler yapardı” diye had bildirmeye kalkan hadsizlerle çevrili. Hayatı din temelli baskılarla mücadele etmekle geçmiş LGBTİ+ aktivistlerine radikal İslam’ı işaret ederek politika dersi vermeye kalkma hadsizliğinize destur verecek yolumuz yok. Aynı şekilde Filistin halkının uğradığı zulmü kendi antisemitist ve LGBTİ+fobik ajandalarına yamamaya çalışan siyasi odaklar bilmelidir ki işgalci İsrail rejiminin işlediği suçlara soykırım demekten geri durmayan mücadelemiz, taraftar toplamaya çalıştığınız ırkçı ve antisemitist hezeyanlarınıza hiçbir koşulda selam dahi vermeyecektir.
ÜniKuir Derneği olarak bu bildiriyle, Türkiye’deki ve dünyadaki LGBTİ+ kamuoyunu 7 Ekim 2023’ten onlarca yıl önce başlayan ve sosyal medyada tekrar görünmez olduktan sonra da devam etmesi muhtemel bu soykırıma ve etnik temizliğe dair işgal rejiminin propagandasına şüphe ile yaklaşmaya, ortada eşitler arasında bir savaş varmış gibi yürütülen analizlere, dünyanın her yerinde bulunan gericilik ve LGBTİ+fobiye karşı olan mücadelemizi ve meşru korkularımızı araçsallaştırma politikası güden işgalci İsrail rejiminin dezenformasyonuna karşı dikkatli olmaya davet ediyoruz.
Filistin halkının işgale ve soykırıma karşı meşru direnişini selamlıyoruz.
Nehirden denize özgür Filistin!