Kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin ortak açıklaması:
Biz aşağıda imzası bulunan kadın ve LGBTİ+ örgütleri, Anayasa’nın eşitlik ve laiklik ilkelerine açıkça aykırı ve ayrımcı Anayasa değişikliği teklifini reddediyor ve tüm muhalefet partilerini bu teklife karşı durmaya ve HAYIR demeye çağırıyoruz.
9.12.2022 tarihinde AKP; MHP, BBP’den 336 milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığı’na Anayasa’nın “din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24’üncü ve “ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41’inci maddelerine ilişkin bir anayasa değişikliği teklifi sunmuştur. Önerilen haliyle değişiklik teklifi anayasanın ruhuna ve evrensel insan hakları normlarına açıkça aykırı ve ayrımcıdır. Ayrıca teklif anayasa yapım tekniği ve kamuoyunun gündemine getirilme biçimi bakımından da kabul edilemez niteliktedir.
Anayasalar, bir toplumu toplum yapan, kapsayıcı, çoğulcu ve kurucu temel metinlerdir. Anayasalar, hak ve özgürlükleri en üst düzeyde güvence altına alır ve herkesin doğuştan sahip olduğu evrensel insan haklarından eksiksiz ve eşit bir şekilde yararlanmasının teminatıdır. Bu nedenle insan haklarına saygılı demokratik hukuk devletlerinde anayasalar bir kişiye, gruba ya da zümreye imtiyaz tanıyamayacağı gibi yurttaşlar arasında ayrımcılık yaratan hükümler de içeremez. Türkiye Anayasası da, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmanın gereği olarak “kanun önünde eşitlik” başlıklı 10’uncu maddesinde “herkesin kanun önünde eşit olduğunu” ve “devletin bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda olduğunu” garanti altına almaktadır.
Anayasa’da Yapılması Teklif Edilen Değişiklikler Anayasa’nın Eşitlik, Laiklik ve İnsan Haklarına Saygılı Olma İlkeleriyle Temelden Çelişmektedir.
1. Madde 24 bakımından: Değişiklik teklifi ile “din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24’üncü maddeye “temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılmasının, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamayacağı” ve “hiçbir kadının dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamayacağı ve bu nedenle kınanamayacağı, suçlanamayacağı ve herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulamayacağı” hükmünün eklenmesi öngörülmektedir.
Söz konusu değişiklik teklifiyle 24’üncü maddeye eklenmek istenen ilk fıkra bakımından değerlendirilmesi gereken, Türkiye’nin gerek Anayasası gerekse taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri doğrultusunda kimseye din ve inanç temelli ayrımcılık yapmama ilkesi ile hali hazırda zaten yükümlü olduğu gerçeğidir. Öyle ki:
24’üncü maddeye eklenmek istenen her iki fıkra birlikte değerlendirildiğinde, değişikliğin din ve vicdan hürriyeti açısından hak alanını genişletici değil, tam tersine, hak alanını daraltıcı, ayrımcı ve laiklik ilkesiyle çelişkili nitelikte olduğu görülmektedir. Öyle ki:
2. Madde 41 bakımından: Gündemdeki teklif ile değişiklik yapılması öngörülen maddelerden diğeri ise Anayasanın “Ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41’inci maddesine yöneliktir. Değişiklik ile maddeye “evlilik birliğinin ancak kadın ile erkeğin evlenmesi ile kurulabileceği” ifadesinin eklenmesi önerilmektedir.
Madde gerekçesinde yer alan “sapkın akımlar” kısaca aileyi koruma altında bu yasa ile lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve intersekslerin kastedildiği, son 2 senedir iktidarın en üst kademeden yürüttüğü açık hedef gösterme ve nefret siyasetinden dolayı tüm kamuoyunun malumudur. Anayasa’nın 10’uncu maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes kanun önünde eşittir” ve devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmekle yükümlüdür. Anayasa’da güvence altına alınan eşitlik ilkesi gereği, bu yükümlülük lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks kişiler için de aynen geçerlidir. Her ne kadar, maddede “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” birer ayrımcılık temeli olarak sayılmamışsa da, maddede yer bulan “ve benzeri sebeplerle” ifadesi gereği, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılık da eşitlik ilkesi kapsamında yasaklanmaktadır.
Türkiye’nin taraf olduğu gerek Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal Kültürel Haklar Sözleşmeleri başta olmak üzere Birleşmiş Milletler insan hakları sözleşmeleri, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca, insan haklarından yararlanmada cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılık yapılamayacağı son derece açık bir şekilde ortaya konulmaktadır. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılık ve bu temelde yaşanan hak ihlallerine ilişkin külliyat sayılabilecek kadar gelişmiş bir içtihadı bulunmaktadır.
3. Söz konusu değişiklik teklifi sadece anayasanın ruhuna ve evrensel insan hakları normlarına açıkça aykırı ve ayrımcı olmakla kalmayıp, anayasa yapım tekniği ve kamuoyunun gündemine getiriliş biçimi dolayısıyla da da kabul edilemez niteliktedir.
Demokratik hukuk devletlerinde anayasa değişiklikleri toplumun tüm kesimlerinin aktif katılımı ile, ve son derece özenle yürütülmesi gereken yasa yapım süreçleridir. Söz konusu anayasa değişikliği teklifinin hazırlanmasında hiçbir kadın, örgütüne danışılmamış, tasarı toplumla hiçbir şekilde paylaşılmamıştır.
Söz konusu anayasa değişikliği, sıklıkla referandum ihtimali ile birlikte anılmaktadır. Demokratik bir hukuk devletinde temel hak ve özgürlükler hiçbir surette referandum konusu yapılamaz.
Konu kadınların, çocukların ve LGBTİ+ların hakları başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlere geldiğinde Anayasayı uygulamayan, ihlal eden, Anayasaya aykırı bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek kadınların en temel haklarını yok sayanların Anayasa değişiklik teklifini reddediyoruz. “Erken evlilik” ya da “küçüğün rızası” adı altında çocuk istismarının yıllardır yasal olarak önünü açmaya çalışan, her fırsatta toplumsal cinsiyet eşitliğine ve kadınların kazanılmış haklarına saldıran, LGBTİ+’lara yönelik her gün nefret suçu işlenen bu siyasi ortamda anayasa değişikliği yapılamaz. Kadınların bedenleri, LGBTİ+ların onurları, insan hak ve hürriyetleri siyasi malzeme yapılamaz. Devletin görevi, İstanbul Sözleşmesi’nin de vurguladığı üzere, bütünlüklü politikalar geliştirip uygulayarak şiddete maruz kalan kadın, çocuk ve LGBTİ+ları şiddetten uzaklaştırmak ve şiddet dolu ailelere hapsetmemektir Bu anayasa değişikliği teklifini temelden reddediyor, tüm kamuoyu ve muhalefeti bu teklife karşı durmaya ve hayır demeye çağırıyoruz.