Aşkın ve özgürlüğün gücü adına yeniden direniş!

08.06.2022 - 11:53
Haberi paylaş

Onur ayı, devletin bir dizi LGBTİ+ gösterisine, basın açıklamasına saldırısıyla başladı. Önce Kadıköy Yeldeğirmeni’nde Onur Ayı açıklaması yapmak isteyen LGBTİ+lar polis şiddetine maruz kaldı. Ondan önce Boğaziçi Üniversitesi’nde bir arada duran öğrencilere polis saldırmıştı. ODTÜ’de ise rektörlük sadece Onur Yürüyüşü’nü engellemekle kalmadı, ODTÜ öğrencileri ve mezunlarına Rektörlük’ten iletilen e-posta Onur Yürüyüşü’nün okul imajına zarar vereceği ileri sürerek “hep birlikte engelleyebiliriz” mesajıyla yürüyüşte yer almak isteyen LGBTİ+ hakları savunucularını hedef gösterdi.

2017 yılının Haziran ayında hazırlanan Onur Haftası dosyasında LGBTİ+ların mücadelesinin dayandığı geleneği anlatan yazıyı yeniden yayınlıyoruz.

1969 yılının 27 Haziran’ı 28 Haziran’a bağlayan gecesi Greenwich’teki Stonewall Inn adlı bar LGBTİ Hareketi için simgesel bir ayaklanmaya sahne oldu.

LGBTİ’lerin gettolarındaki barlar, “kurtarılmış bölgelerdeki” polis ve çeteler arasındaki pazarlığın izin verdiği ölçüde özgürdü. O geceye kadar belli aralıklarla polis baskınlarına uğrayıp ertesi gün açılan eğlence mekânlarından biri olan Stonewall Inn’in tamamen yanmasıyla sonuçlanan gece, hareketin alevlendiği, radikalleştiği gündü aslında. 

27 Haziran gecesini diğer baskınlardan ayıran şey, günlerce barda ve o bölgede yaşayan LGBTİ’lerin, bar çalışanlarının, öğrencilerin ve aktivistlerin birikmiş öfkesinin anlık patlaması değil, bunun radikal örgütlü bir mücadelenin başlangıcı olmasıydı. Günler ve geceler süren çatışmaların ardından o zamana kadar orta üst sınıf, beyaz erkeklere hitap eden LGBTİ örgütlenmesi artık kadınları, çevrecileri, Siyah Panterleri, işçileri de içine alan yirminci yüzyılın en önemli örgütlü güçlerinden birine dönüşmüştü.

Özgürlük için yürüyüş

Stonewall kurbanlarını ve isyanlarını anmak üzere 28 Haziran 1970’ten bu yana yapılmakta olan Onur Yürüyüşleri bugün de dünyanın her yerindeki LGBTİ aktivistleri ve dostları tarafından sürdürülüyor. 

LGBTİ Hareketinin Türkiye’deki örgütlü mücadelesi, 1970’li yıllarda ortaya çıkan bir arada yaşama ve çalışma pratiği ile yavaş yavaş şekillenmiş, 1980 askeri darbesi ile toplumun tüm muhalif unsurları gibi “yeraltına” itilmiş, 1990’lı yıllarda ise bu kez daha güçlü bir şekilde mücadele sahnesine çıkmıştı. 

Türkiye’deki ilk Onur yürüyüşünü organize etmek için 11 Nisan 1993’te Beyoğlu BİLSAK Kültürevi’nde yapılan ve Lambdaistanbul’un kurulmasıyla sonuçlanan toplantının ardından aktivistler, Cinsel Özgürlük Etkinlikleri adı altında bir etkinlik düzenlemeye karar verdi. Bu etkinlik, gelen tepkiler üzerine, başta yürüyüşe izin veren İstanbul Valiliği tarafından “toplumun örf ve adetlerine ters düştüğü” gerekçesiyle yasaklanmış ve yürüyüşü organize eden aktivistler yürüyüş tarihinden bir gece önce gözaltına alınmıştı.

2000’li yıllara kadar basına kapalı olarak gerçekleşen Onur Haftası Etkinlikleri, yasa değişikliğiyle yürüyüş için izin alma zorunluluğunun ortadan kalkması üzerine, 2003 yılında, Lambdaistanbul’un fiili kuruluşunun onuncu yılı etkinlikleriyle birleştirildi, Türkiye tarihinde ilk kez yaklaşık 50 LGBTİ aktivistinin katılımıyla İstiklal Caddesi üzerinde gerçekleştirilen bir yürüyüşle simgeleşti. Her yıl artan sayıda katılımcıyla sürdürülen Onur Haftası Etkinlikleri 2007 yılında uluslararası bir nitelik kazandı. 2015’te tekrar engellenene kadar, öncesinde uzun süren hazırlıklar yapılan; konserler, partiler, atölyeler, performanslar, toplantılar, söyleşiler gibi etkinlikleri de içeren; dünyanın birçok yerinden katılımcıları ve konuşmacıları ağırlayan; Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki irili ufaklı etkinlik ve gösterilerle süren ve İstiklal caddesinde yapılan büyük bir yürüyüşle bitirilen Onur Haftası Etkinlikleri tüm dünya tarafından takip edilmektedir.

“Eşit değiliz, eşitleneceksiniz!”

İstanbul’un 2007 yılındaki Onur Yürüyüşü, eşcinsel hareketin Türkiye’deki gelişimi bakımından bir kırılma anı oldu. O zamana kadarki yürüyüşlerin en büyüğü ve en coşkulusu olan yürüyüş, hareket için önemli bir moral kaynağı olduğu gibi, Türkiye’deki en önemli muhalif hareketlerden birine dönüştüğünü de kanıtlar nitelikteydi. 

2013 yılı Mayıs sonunda başlayan Gezi Parkı protestoları da hareketin önemli dönüm noktalarından biriydi. Gezi’deki örgütlenmeye kendi mücadelelerinden edindikleri deneyimlerle katkıda bulunan LGBTİ+’lar gerektiğinde hızla eyleme geçmek için gereken örgütlenme becerileriyle parktaki mücadelenin daha da güçlenmesini sağladı, bu sırada LGBTİ+ hareketi de güç kazandı. O yılın Haziran ayında gerçekleşen İstanbul Onur Yürüyüşünde 100.000 kişi sokaklardaydı. Katılım, takip eden yıllarda da giderek arttı. Ta ki 2015 yürüyüşüne dek… O yıl yine polis saldırıları başladı, yine plastik mermiler çıktı ortaya. Fakat hareketin umudu da gücü de büyümeye devam etti.

Onur Yürüyüşü son birkaç yıldır sürekli engellenmek, tüm toplumsal hareketlerin önünü tıkayan güvenlik bahanesiyle durdurulmak isteniyor.

Bu yıl ‘Direniş’ temasıyla gerçekleştirilmesi planlanan 30. İstanbul Onur Haftası’nın duyurusunda, “Yıllardır süregelen ve her geçen gün artarak devam eden mücadelemizi hatırlıyoruz” deniyor; “Bu senenin Onur Haftası’nda yeniden bu temayla bir araya geliyoruz: Direniş!”

“2013 yılında Taksim Gezi Parkı eylemleriyle birlikte Onur Haftası için hep birlikte Direniş demiştik. Aradan yıllar geçmesine rağmen, gittikçe artan homofobi, transfobi, ace+fobi, bi+fobiye ve lubunyalığımıza dair her düşmanlığa karşı, erkek egemen devlet politikalarına, heteroseksizme ve şiddete karşı yeniden Direniş demeye karar verdik.”

“Eşit değiliz, eşitleneceksiniz!”

“Ayrımcılığa ve nefrete inat direnerek ve dayanışarak herkes için eşit bir dünyayı mümkün kılacağız!”

Merve Diltemiz Mol

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol