Bülent Somay, 22 Ocak'ta yitirdiğimiz edebiyatçı Ursula Le Guin'i yazdı.
Ursula Le Guin’in ölümüyle edebiyat dünyası ve feminist hareket önemli bir mensubunu kaybetti. Le Guin, bilimkurgunun, fantezinin, feminizmin en önemli yazarlarından biriydi.
Le Guin bilimkurgu, fantezi, deneme, şiir, gerçekçi kurgu alanlarında pek çok eser yazdı. Çok yönlü bir yazardı. Ölümü ile özellikle en çok boşluğu bilimkurgu alanında yaşayacağız. 2008’de tamamladığı Marifetler, Sesler, Güçler üçlemesinden sonra bir şey yazmadı. Bu nedenle aslında bir süredir zaten bu boşluğu yaşıyorduk.
Le Guin 1960’larda bilimkurgu yazmaya başladı, bilimkurgu yazan ilk kadın yazar değildir, ama ilk defa erkekler gibi yazmayan bir kadın yazardır. 1929 doğumludur, ilk öyküsü 1962 yılında yayınlanır. İlk romanı Rocannon’nun Dünyası 1966 yılında basılır. 1968’de Paris’te, 68 hareketinin içinde yer alır, politik kimliği bu dönemde şekillenir.
Le Guin ajitatif bir radikal değildir, söylediklerini belli bir yumuşaklıkla söyler. 1968’de yazdığı Yerdeniz Büyücüsü bir fantezi yazarı olarak tanındığı ilk eseridir. Bu eseri çocuk öyküleri olarak yayınlanır. Bilimkurgu alanında tanınmasını sağlayan ilk eser ise 1969’da yazdığı Karanlığın Sol Eli kitabıdır. Bu eser ilk anda çok sofistike bulunduğu için yayınevleri tarafından basılmak istenmez. Basıldıktan sonra ise çeşitli ödüller alır. Edebiyat dünyası o dönemde Le Guin’i nereye koyacağını bilemez. Çocuk kitapları yazarı mıdır, bilimkurgu yazarı mıdır?
1980’lerde feminist yönü ortaya çıkar, feminist bilimkurgu yazmaya başlar. Aynı zamanda Kropotkinci, dayanışmacı anarşisttir. Tao’cudur, Tao’nun düşüncelerinden etkilenir. Psikanalizle ilgilenir, özellikle Yung’un düşüncelerini kendisine yakın hisseder. Edebiyattan psikanalize yönelen herkes gibi Yung’un temel kavramlarını kullanır. Bu özellikleri yani anarşist, feminist, Tao’cu olması ve Yung düşüncesine yakınlığı başlıca dört özelliğidir. Babasının antropolog olması da düşüncelerini etkilemiştir.
Mülksüzler kitabı, bir nevi manifestosudur. Bugün 1968’in 50. yılını kutluyoruz, her ne kadar dünya daha geri bir noktada olsa da yine de bazı uyanışlar var, Le Guin bunun yol göstericilerindendir. 68 hareketi, geleneksel sosyalizm, geleneksel anarşizm, geleneksel Marksizm akımları ile arasına mesafe koydu. 68 hareketi sonuçta kalıcı yapılara evrilemedi, ama yine de bizlere yeni yollar gösterdi. 68 geri çekilirken yerine yeni muhafazakârlık, sonrasında da neoliberalizm geldi.
Mülksüzler 1974’te yazılmıştır, 1968’in sistem karşıtı birikimlerini içerir. Mülksüzler kitabında 68 hareketinin kazanımları derlenir, sistemli bir dünya görüşüne çevrilir. Kitaptaki anarşist gezegen Anarres’teki sistem Le Guin’in Kropotkinci düşüncelerinin yansımasıdır. Ama aynı zamanda Anarres’tekiler çaresizdir, kıtlık vardır. Bütün devrimlerin başına gelenler Anarres’in de başına gelmiştir. Le Guin bu problemleri anlatır.
Le Guin, Anarres’te“hepimiz kardeşiz, hepimiz anarşistiz, dayanışma içindeyiz, ama yine de belli bir sistem, gizli de kalsa bir hiyerarşi içindeyiz” der. Çünkü paylaşılacak şeyler azdır, bunu da birilerinin paylaştırması gerekir, kim paylaştıracak, bir anlamda çaresizdirler. Mülksüzler kitabının öne çıkan ismi Shevek, “çözüm” için eski kapitalist dünyaya, Urras’a gider, ama onun da çözüm olmadığını anlar. Anarres-Urras dışında başka dünyalar olduğunu öğrenir, Arz ve Hain’i tanır. O dünyaların da başka alanlarda başarılı olduğunu görür. Aslında hepsi, Anarres, Urras, Arz ve Hain bir araya gelmeli, hep birlikte konuşup bir yol aramalıdırlar. Ama yine de eksik kalan şeyler hep olacaktır.
Sonuçta evrende sonsuz yaşamlar, sonsuz sistemler ve sonsuz çözümler vardır. Le Guin “kurtuluş sistemde değil, yolun kendisinde, mücadelededir” der. Le Guin bir hakikat anlatıcısıdır. “Hakikate en çok yaklaştığımız yer, hayal kurduğumuz zamanlardır” der.
Le Guin bilimkurgu ile fantastik edebiyatı kolay kolay birbirinden ayırmaz. Kendisine hayali yerler, adalar, dünyalar yaratır, başka bir dünyanın hayalini kurar, onu yazar. Bu dünyayı başka türlü hayal etmesi, aslında şu sloganı başka bir şekilde söyleyişidir: Başka bir dünya mümkün, o dünya sadece bizim hayalimizde olsa da.
Bugün neoliberaller “hani nerede bu dünya” diye soruyorlar, onlara cevap vermek zorunda değiliz. Bu hatayı Sovyet devrimi sonrası yaptık, başka bir dünya olarak Sovyetler Birliği’ni gösterdik, sonra o başımıza çöktü. Neoliberaller alsınlar o sorularını ve gitsinler, kendi dünyalarının haline baksınlar.
Biz başka bir dünya istiyorsak, ancak o dünyanın hayalini kurarak bunu yapabiliriz. Le Guin işte bunu yaptı, sürekli yeni dünyalar, yeni yaşamlar hayal etti. Her zaman önemli olan yol’dur, hedef değil. Elbette hedef ne olursa olsun fark etmez, diyemeyiz, hedefimizi çok dikkatli bir şekilde belirlemeliyiz, ama hedefimiz çok ulaşılabilir olmak zorunda değil. Hedefimiz ufuk gibidir, sürekli ona gideriz, ama biz gittikçe o da bizden uzaklaşır. Bu da Le Guin’in Tao’cu yönüdür. Tao’da da önemli olan yol’dur.
Bülent Somay
(Sosyalist İşçi)