Esme Choonara, China Miéville’in Ekim: Rus Devriminin Hikayesi başlıklı kitabının eleştirisini yapıyor. Kitabın Türkçesi Ayrıntı yayınları tarafından basılmıştır.
Rusya’da Şubat 1917'de özgürlükçü bir devrim ile demokrasi ihtimalini yok eden ve Stalinizmin dehşetine götüren otoriter bir Bolşevik darbesinin tezatlığı üzerine liberal ve liberal olmayan yorumcular arasında uzun zamandır devam eden bir anlatı vardır.
China Miéville’in Ekim: Rus Devriminin Hikayesi, bu nedenle, Ekim Devrimi hakkında doğru bir hattı izleyen önemli bir katkıdır. Açıkça devrimin ve devrimcilerin yanında taraf tutan Miéville’in 1917’nin dramatik olaylarının hesabını bu devrimci yıldaki ilerlemeler ve geri çekilişler, entrikalar, tartışmalar ve mücadeler üzerinden ay be ay tutuşu okuyucuyu sarsıyor.
Ekim kitabında tavsiye edilecek çok şey var. Tutku, drama ve çok önemli olaylara cuk oturan bir mizah ile yazılmış bu kitap meraklıları için olağanüstü bir hikaye. Kitapta Miéville'in kurgusuyla birlikte mekan hissi de ilgi çekiyor. Kitabın başında, iktidar mücadelesinin merkez üssü olan St Petersburg'un tarihi açıklanıyor. Ancak coğrafi kapsam başkentin ötesine de uzanıyor, Moskova'da, köylerde, siperlerde ve Rusya imparatorluğu genelinde gerçekleşen olayları gösteriyor. Miéville’in açıklayıcı anekdotlara ve değişimin kültürel ifadelerinin anlık görüntülerine yer verişinden iyi bir göze sahip olduğu görülebiliyor.
Ekim, devrimin Bolşevikler tarafından değil, savaşın, yoksulluğun ve otokratik yönetimin ağır sertliği tarafından yaratılmış olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Yazar kitlelerin siyasi partilerle nasıl etkileşime girdiğini, ancak onların kontrolünde de olmadığını gösteriyor. Binlerce işçi, köylü ve asker siyasi argümanların, tartışmaların ve eylemlerin içine çekiliyordu. Miéville, mücadelenin merkezinde yer alan tartışmaları, ortaya çıkan kurumları ve kuruluşları ısrarcı bir şekilde izliyor; siyasi partilerin, işçi ve asker örgütlerinin birçok yayınında yer alan heyecanlı tartışmaları takiben, argümanları açıklıyor, önemli kişileri ve partileri genel hatlarıyla ortaya koyuyor.
Miéville, Ekim Devrimi’ne parlamenter demokratik bir alternatif olmadığını gösteriyor. Şubat Devrimi, kitleleri başta isyan etmeye iten ekmek, barış ve toprak sorunlarını çözemeyen oldukça istikrarsız bir rejim yarattı. Ekim ayında yapılacak tercih, sağcı generallerin ve saldırgan karşı devrimcilerin hayaletine teslim olmak veya işçi iktidarına doğru itmek arasındaydı. Miéville 1917 Ağustosunda General Kornilov'un yenilen darbe girişimi hakkında ayrıntılı bilgi veriyor, aynı zamanda Kara Yüzlerin “sadist infazcıları” ile devrimin kendi menfaatleri ve yetkilerine meydan okumasına tahammül etme niyeti olmayan diğer sağcı güçlerden gelen tehditleri de ortaya koyuyor.
Ekim, kadınların devrime katılımını anlamamıza, yalnızca tanınmış figürleri değil, devrimin her aşamasında yer almış birçok kadını anlatarak önemli katkı sağlıyor. Miéville, Nisan 1917'de Tataristan'da bir araya gelen "Tüm Rusya Müslüman Kadınlar Kongresi" gibi ilerici Müslüman örgütlerin önemli toplantılarını da belgeliyor. Çarpıcı bir pasajda, Müslüman Sovyetler Birliği temsilcilerinin, Ağustos ayında Petrograd'ın dışındaki karşı devrimci birliklere karşı oynadıkları önemli rolü anlatıyor.
Rus Devrimi'nin her anlatımı mutlaka siyasi bir yorum içermektedir. Bu nedenle, kaçınılmaz olarak, bu derginin bazı okuyucularının Miéville'in anlatımındaki vurgu veya yorumları ile çatışma içinde bulabilecekleri noktalar vardır. Örneğin, Temmuz Günlerinde, Bolşevik liderlik, gösterilerin patladığı ve en alt kademelerdeki askerler ve işçilerde oluşan hoşnutsuzluk karşısında kararsız ve ilgisiz olarak gösteriliyor. Bolşeviklerin başlangıç pozisyonunu "biçimlendirilmiş bocalama" (s. 171) olarak tanımlıyor ve önde gelen Bolşeviklerin kontrol edemedikleri protesto gösterilerinde dehşete düştüğünü ileri sürüyor. Bununla birlikte, Temmuz gösterileri kesinlikle aşağıdan gelir ve Bolşevik Partisi’nin uyarılarına rağmen ortaya çıkarken, Bolşeviklerin bunu erken bir kalkışma olarak görmeleri konusunda kaygılı olmaları için sağlam nedenleri vardı. Miéville'in de belirttiği gibi Rusya'nın geri kalan kısmı Petrograd'daki mücadelenin ve Rusya'nın ikinci kenti olan Moskova'nın çok gerisindeydi. Temmuz Günleri sadece "dağınık, biraz da acıklı bir gösteri” üretti (s. 184).
Rus Devrimi'ne dair tüm anlatılar Lenin hakkında bir konum almak zorundadır. Miéville'in anlatımı bir hagiografi [azizlerin hayatını inceleyen bilim dalı] olmamakla birlikte, Lenin'in devrimin iki ana anında oynadığı önemli rolü net bir şekilde ortaya koyuyor; ilki Bolşeviklerin Nisan ayında siyasi olarak yeniden düzenlenmesi ve ikincisi Ekim isyanı için ısrar etmesi.
Miéville, Lenin’in Nisan Tezleri’nde emperyalist savaş ve geçici hükümeti uzlaşmaz bir şekilde reddetmesinin ortaya çıkardığı şok dalgalarını kayda geçerken, Kanadlı Marksist Lars Lih’in, Lenin’in Uzaktan Mektuplar’I hakkındaki açıklamalarından yararlandığını söylemesi ilginç. Bunlar Lenin’in Şubat’taki olaylardan sonra politik strateji üzerine Rusya’daki Bolşeviklere gönderdiği söylenen açıklamalardı ve Nisan Tezleri’nin habercisiydi. Miéville, Lih’e yaslanarak, Lenin’In mesajına karşı çıkan “eski Bolşevikler”in bu mektupları sansürlediği yönündeki yerleşik anlayışa meydan okuyor. Ancak, Lih’in tersine Miéville, bunun Nisan Tezleri’nin “eski Bolşevizm” ile br kopuş olduğu yönündeki anlayışa dönük daha geniş bir meydan okumanın alanına taşımıyor.
Lih, son derece yardımcı olacak biçimde, Lenin’in ilk Uzaktan Mektuplar’ında (Rusya’ya dönüşünden önce basılmış olan tek baskıda) nelerin kesilmiş olduğunun detaylarını yayınladı.ve mektuplarda yerinden edilen pasajların, Lenin’in Menşeviklerle ve onların Geçici Hükümet’e olan nitelikli destekleri ile uzlaşma önerenlere saldırıları içerdiğini ortaya koydu. Bu müdahalelerin Miéville’in öne sürdüğü gibi dili biraz yumuşatma veya eski referansların kaldırılması ile ilgili olduğu fikri makul görünmüyor. Aslında, Lih’in kendisi de yakınlarda, Lenin’in yazdıkları mektuplara yapılan müdahalelerin politik önemi olduğunu ve bu müdahalelerle mektupların “eski Bolşevizm’in siyasetine “dönüştürüldüğünü” söyledi. Lih’in perspektifini kısmen sahiplenmesi Miéville’I bazen biraz çelişkili konumlara sokuyor ancak aynı zamanda düşünmeye zorlayan bir okumayı da ortaya koymuş oluyor.
Elbette bunların hiçbiri bu çalışmanın karşı konulamaz değerini azaltmamalı. Ekim, hiç şüphesiz,100 yıl öncesinin parmak ısırtıcı ve iilham verici olaylarını yeni bir okur kuşağının dikkatine sunuyor. Bunun da ötesinde bu olaylar, sadece tarihsel bir merak veya tarihi geçmiş bir idealizm olarak sunulmuyor. Miéville’in kitabın girişinde söylediği gibi: “Bu, kesinlikle Rusya’nın devrimiydi ama başkalarına da aitti ve hâlâ da ait. Bizim olabilir. Eğer cümleleri hâlâ tamamlanmamışsa, o cümleleri bitirmek bize kalmış”.
Esme Choonara
(International Socialism Journal’dan çeviren Özdeş Özbay ve Can Irmak Özinanır)