Gösterime 2017 yılında giren ve Türkiye’de de 36. İstanbul Film Festivali kapsamında seyirci ile buluşan Genç Karl Marx filmi üzerine bir şeyler söylemek istiyorum. Dönemin koşullarına ilişkin bu filmde göze çarpan birçok nokta var. Fakat en önemlisi şuydu ki; Marx’ın sıradan bir insan olarak başladığı yolun sonunda, başta bütün bir işçi sınıfı olmak üzere kitleleri etkileyen önemli bir figüre dönüşmesinin öyküsü var. Tarihte çoğu zaman görüldüğü üzere, gerçekten de mesele ormanlık bir alanda ağaçlardan koparılan dalların kuru ya da ıslak olmasının mülkiyet açısından değerlendirilip bir hırsızlık olayına dönüşmesi gibi teknik herhangi bir konudan başlayabilir.
Bu filmin anlatımı Sanayi Devriminin merkezi İngiltere üzerinedir. Makineleşmenin işçi sınıfı ile burjuva sınıfı arasında ördüğü duvar, Marx ve Engels’in gözlemlediği bir olgu olmuştur. Bu olgunun fabrikalarda çalışan işçiler açısından zamanla işlerini kaybedecek duruma gelmeleri bir isyan dalgasına dönüşmektedir. Ancak bu isyanın önlenmesi ve örgütlü bir karşı duruşa dönüşmesi çok uzun sürmemiş, 1847 yılında Londra’da Red Lions Hotel’de bir toplantı örgütlenmiştir. Bu toplantıda mevcut krizlere yönelik ivedilikle kararlar alınması planlanmıştır. Adiller Birliği Kongresi (Congres de la Ligue des Justes) adındaki kongrenin girişinde dağıtımı yapılan yayın, Marx’ın Felsefenin Sefaleti başlıklı eseridir. Bu eser Joseph Proudhon tarafından 1846’da yazılan Sefaletin Felsefesi eserine bir cevap niteliğindedir.
Filme göre, otelde gerçekleşen kongrede kalabalık karşısında Engels ilk olarak bir engelleme ile karşılaşsa da başta yoldaşı Marx olmak üzere çoğunluğun "evet" oyuyla Brüksel Delegesi seçilir ve bir konuşma yapmak üzere sahneye çıkar. İşte bu konuşma filmin en etkileyici sahnesidir. Filmi izlemek isteyenler için bu kadar spoiler yeterli diye düşünerek yukarıda bahsi geçen Birlik üzerine marxists.org sitesinde yayınlanan bir yazının çevirisini aktaracağım:
“Adiller Birliği Kongresi'nin başlangıç tarihi 2 Haziran 1847’dir. Engels, Birliğin Paris delegesi olarak katılmıştır. Marx ise mali sebeplerden ötürü katılamamıştır. (Filmde bu ayrıntı yer almamakta) Adiller Birliği'nin önemi ilk uluslararası proleter örgüt olmasıdır ve bunda Engels’in önemli bir katkısı bulunmaktadır. Çünkü Marx ve Engels, sosyalizimin bir ütopya olarak gösterilmesine karşıdır. Birliğin temel mottosu “Bütün İnsanlar Kardeştir” (All Men are Brothers) ve “Bütün Ülkelerdeki Emekçiler, Birleşin” (Working Men of All Countries, Unite) idi. (Ancak filmde de yer aldığı üzere Engels yaptığı konuşmada “Bütün İnsanlar Kardeştir” söylemine karşı çıkmıştır. Ona göre; burjuva ve işçiler kardeş olamaz.) Birinci Kongre öncesinde Marx ve Engels tarafından Birliğe ilişkin bir tüzük hazırlanmış ve Adiller Birliği olan isim Komünist Birliği olarak değiştirilerek İkinci kongrede, Aralık 1847’de onaylanmıştır. Komünist Birlik Tüzüğünün ilk maddesi birliğin amacına ilişkindir;
Burjuvazinin yıkılması, proletaryanın egemenliği, sınıflar karşıtlığına dayanan eski burjuva toplumunun ortadan kaldırılması ve yeni bir toplumun kurulmasıdır. Toplum sınıfsız ve özel mülkiyetsiz olmalıdır.
Birliğin resmi gazetesi Karl Schapper editörlüğündeki Kommunistische Zeitschrift olarak belirlenmiştir. Schapper, İkinci Kongre’de başkan, Engels ise sekreter olarak seçilmiştir. [Filmde yer alan bir ayrıntı olarak, delegeler ve Engels arasındaki temel çelişki: devrim için şiddet bir yöntem olarak düşünülebilir mi?]
Komünist İşçi Eğitim Derneği’nden Friedrich Lessner isimli bir üyenin tanıklığına göre; tüm delegeler Kasım ve Aralık ayı boyunca Red Lion Hotel’de akşamları yapılan uzun tartışmalar sonunda Marx (Paris Delegesi) ve Engels’in ilkelerini desteklediler. 8 Aralık 1847’de resmi olarak kurallar belirlenmiştir.
Son olarak, bu toplantıların sonucunda Marx ve Engels, oybirliği ile, bir manifesto hazırlamakla görevlendirildiler. Bu manifestonun ismi, bugün tüm dünyanın ilgi ile okuduğu Komunist Manifesto’dur.”
Firdevs Güreşçi