“Açık havada bir balkondaysanız, bir an için çiçek kokularının, gevezeliklerin ve müziğin başınızı döndürdüğü o odayı unutuyorsunuz. Bir yaz gecesi, o kadar yumuşak ve hareketsizdir ki âşık olmuş gibisinizdir." P. Modiano 1969.
Umberto Boccioni 1911’de Sokağın Bütün Gürültüsü içinde (The Street Enters The Window) adlı bir resim yapması tesadüf değil. Balkonun korkuluklarına rastlanan bir kadının sırtını gösteriyor ama tasvirde içerisi ve dışarısı tek bir varlıkta birleşiyor. Gözlenen ve yaşanan hayat arasındaki boşluğu kırabilecek duygusal bir boşluğu açığa çıkartıyor. Sanayi devrimiyle birlikte yeni tarihsel ve toplumsal bağlamda artık kaçınmanın mümkün olmadığı müdahil olmaya davettir bu.
Karantina döneminde oldukça renkli gösterilere sahne olan balkon, sadece temiz hava solunan ve şehrin (dünyanın!) gözlendiği bir yer değil “gözlem”in bir anda tılsımlı bir biçimde “katılım”a dönüştüğü bir yer oldu ve biz de buna canlı bir şekilde şahit olduk.
Balkon evin dış kısmında kalan ama evin parçası olan bir çıkıntı; dışarısıyla içerisi arasında bir yer. Kentsel kolektif içinde bireyin katılımı için bir platform. Aynı zamanda göbeğin üstüyle göğüsün altı arasında kalan çıkıntı (şişkin göbeklilerde, kül tablası ya da çerez koyma yeri) anlamına da gelmekte. Ontolojik bir yanı da var gibi.
Ayrıca balkonlar, ani geçişler ve yeni bir mekâna giriş için yol gösteren – kademeli geçiş kavramını akla getiren – bu nedenle “sanal geçiş” alanı olarak adlandırılabiliyor.
Pencereye benzer şekilde balkon, iç mekânı ayıran ve iç mekânın termal durumunu değiştirmede çok önemli bir rolü olan bir “tampon bölge” olarak çalışır. Ek olarak, belirli bir şekil, form, renk veya boyuta bağlı değildirler, çünkü tüm özellikleri bir araya gelerek canlı bir yaşam alanı rolünü tanımlar.
Mimar, Mok Chia Wei "Ancak balkon, bir binanın cephesindeki bir uzantıdan daha fazlasıdır. Yaşam alanıdır. Akrabası pencere gibi balkon bir binanın içini dışarıya bağlar. Ama burada benzerlik sona eriyor. Balkon bir bağlantıdan veya ara yüzden daha fazlasıdır. Bir ara boşluktur, boğucu muhafazaya bir rahatlama sağlar ve ona ferahlık hissi veren ışık ve havalandırma için bir açıklık sağlar.” demiş.
İlk kez İran ve Mısır’da tasarlanan balkon, minberinkine benzer kendine has törensel ve aynı zamanda hiyerarşik bir işleve sahipmiş: balkonun altında kalan kitleler üzerindeki bir kimsenin hâkim mevcudiyetini göstermek. Hıristiyanlıkta imparator ve imparatoriçenin katedrallerdeki dinî ayinleri halktan uzak, onlarla bağlantısı olmayan bir yerden izleme ihtiyacından çıkmış.
Sibel Erduman
Sonraki Bölümlerde:
► Sanat ve Edebiyatta
► Sosyal ve Politik alan olarak Balkon