İş güvenliği, işçi sağlığı ve patronların kâr hırsı üzerine bir dizi. Bekir Ersin tanıtıyor.
İçinden geçtiğimiz dönemde çok sayıda işçi Covid-19 salgınına rağmen zorla çalıştırılıyor. Yeterince güvenlik önlemi alınmadığından 10 Mayıs’a kadar 204 iş yerinde 13 binden fazla işçide Covid-19 tespit edilirken, en az 128’i hayatını kaybetti. Bir çok çalışan kendi güvenlik önlemlerini kendileri almaya çalıştılar. Özel ya da kamu iş vereni güvenlik önlemlerini almak konusunda her zamanki gibi çok yavaş ve isteksiz davrandı.
Bu durum Türkiye’ye has değil. Sadece ABD’de gerekli önlemler 1 hafta erken alınsaydı 36 bin kişinin hayatta kalabileceği tahmin ediliyor.
Güvenlik önlemleri maliyetlidir!
Salgın zamanı haricinde de iş kazaları çok can alıyor. Sadece Nisan ayında iş kazalarında en az 220 işçi öldü. Soma’da kömür madeninde alınması gereken önlemler alınmadığı için 301 madenci bir anda ölmüştü. Ölümlerden, yaralanmalardan haberdar olsak bile meslek hastalıklarından yani iş yerinde gerekli tedbirler alınmadığı için ortaya çıkan hastalıkların durumundan maalesef bihaberiz. Çünkü Türkiye’de bu konudaki çalışmalar çok yetersiz. Yetersiz olmasının elbette basit bir sebebi var. Şirketlerin kâr hırsı. Güvenlik önlemleri maliyet demektir. Yeterince güvenlik önlemi alırsanız iş kazalarını, meslek hastalıklarını önemli ölçüde azaltırsınız. Ancak bunun maliyetine katlanmalısınız. Bunun yerine iş kazalarını örtbas etmek, açığa çıksa bile sorumluluğu işçinin sırtına yüklemek, ya da sorumluluğu bir başkasına atmak tercih ediliyor.
Güney Kore’de 1987 yılında askeri diktatörlüğe karşı halk direnişinin devam ettiği sırada bir doktorun öncülüğünde işçi sağlığı çalışmaları başlıyor. Bu doktorun işçi ölümleri veya hastalıklarının sebeplerini bulmak için bir dedektif gibi çalışması sebebiyle bu işi yapan kişilere verilen bir ad doktor dedektif.
“İş kazalarını” yakından tanımak
Dizi büyük bir holding (TL) ve onun taşeronları ile işçi sağlığı ve iş güvenliğinden sorumlu devlet kurumu (UDC) arasında geçiyor. Bu holdingin bünyesinde iş kazalarını azaltmak, iş güvenliğini sağlamak, üretilen ürünlerin güvenliğini denetlemek üzere kurulan bir şirketi de var; Oshem. Oshem kurulduktan sonra TL’nin iş kazalarında belirgin bir azalma sağlanıyor. Ancak rakamlarda ortaya çıkan bu azalma gerçekleri ne kadar yansıtıyor?
Oshem’in öncelikli amacı TL’de iş güvenliğini sağlamak yerine iş kazalarındaki sorumluluğunu azaltmak haline dönüşüyor. Esasında oldukça fazla yetkiye sahip olan UDC’nin gelişen olaylar karşısında zaman zaman yetkileri dahi elinden alınıyor, yasalar esnetiliyor, bakanlıklar devreye giriyor.
TL yöneticilerinin yaptığı bir konuşmada “işçilere rağmen kâr aramalı ve ekonomiyi canlandırmalıyız. Ülkemiz işçileri fazla çalıştırmamıza izin verdi. İşçiler ölse bile sorumluluk almamız gerekmiyor. Ülkemiz bizim için herşeyi yasalaştırdı. Bunları kullanarak en üste çıkmalıyız” diyor. Bu kadar pervasız konuşabilenlere karşı işçilerin ve UDC’nin hak arama mücadelesini anlatan Doktor Dedektif dizisi gerçek bazı olaylarla bağ kurması ile de etkileyiciliğini arttırıyor.
Özellikle 9-11-14-15. bölümlerin son yazılarından sonrasını da izlemeyi ihmal etmeyin. Yaşananlar karşısında rahatsızlık hissetseniz de bir çırpıda izleyebileceğiniz bir dizi Doktor Dedektif.
Bekir Ersin