90’larda rock müziğe damga vuran gruplardan Pearl Jam, yedi yıl aradan sonra yeni bir albümle karşımıza çıktı.
Dönemin öfkeli gençleri yıllar geçse de sistemle olan dertlerinden bahsetmekten vazgeçmiyor. Müzikal kariyerlerinin dışında aktivist kimlikleriyle de bilinen grup üyeleri, iklim krizinden sağlık politikalarına, eğitim sisteminden ırkçı Trump yönetimine kadar birçok konuda faaliyet göstermekte ve bunu da bazı şarkılarına yansıtmakta. 2017’de Rock’n Roll Onur Listesi’ne dahil edilen grup adına konuşma yapan vokalist Eddie Vedder, sözlerine iklim krizinden bahsederek başlamıştı. Yeni albümleri Gigaton da, öfkeli çığlıklarla, umut veren sözlerle ve Pearl Jam’in eski günlerinden izler taşıyan gitar riff’leriyle hepimize enerji aşılıyor.
Gigaton’u ilk olarak albüm kapağındaki buzul fotoğrafıyla tanıdık. Küresel iklim krizi karşısında dünyanın ne kadar kırılgan olduğunu hissettiren bu buzul şelalesi fotoğrafı 2014 yılında Norveçli fotoğrafçı ve deniz biyoloğu Paul Nicklen tarafından çekilmiş. Svalbard’daki bu buzulların normalden çok daha hızlı ısındığı birçok bilim insanı tarafından söyleniyor. Albüm, bu kapağıyla bizleri çarpıcı bir şekilde karşılıyor ve birazdan bahsedeceği konular hakkında fikir veriyor. Gigaton’un merkezinde sadece iklim krizi olmasa da grup, 12 şarkının hepsi için çeşitli doğa görüntülerinden oluşan videolar yapmayı tercih etmiş.
“Quick Escape”te Trump’ın henüz batırmadığı bir yer arayışından bahseden grup, “Seven O’Clock” şarkısında da Trump ile hesaplaşmaya devam ediyor ve son gülenin kim olacağını soruyor. Kapanış parçası “River Cross”ta daha iyi bir gelecek hayali kurarken yönetenlerin tutumuna vurgu yapılarak albüm tamamlanıyor. Bizleri heyecanlandıran son gelişme ise 14 Mayıs’ta yayınlanan “Retrograde” şarkısının video klibi ve klipte yer alan sürpriz konuk oldu.
Belli ki, 2017’deki konuşmasında “... zamanımızın en büyük krizini çözmek için neden bir şey yapılmıyor” diyen Vedder ve Pearl Jam’in yolları, 2018’de başlattığı grevle yeni bir iklim hareketini körükleyen genç aktivist Greta Thunberg ile Gigaton’da kesişmiş. Grubun yayınladığı son video klipleri “Retrograde”de, iklim krizi karşısında harekete geçilmezse nasıl bir yıkımla karşı karşıya kalacağımızı küresinden gösteren kahin olarak görüyoruz Greta’yı. Tarot kartları olarak imgelenen grup üyeleri ise dünyanın diğer tarot kartlarıyla bir araya gelerek yeni bir dünya inşa etmeye çalışıyor. Klibi izleyen bizler de, krizin ne kadar derin ve hepimizin ortak sorunu olduğunu bir kez daha fark ediyoruz.
Gigaton’daki politik mesajlar Seattle çıkışlı grubun ilk eylemleri değil tabii ki. 1998 tarihli “Do the Evolution” şarkısı sözleri ve video klibiyle eli kanlı kapitalist sistemin yozlaşmış yapısını gözler önüne seriyor. 2002 tarihli “Green Disease” toplumsal eşitsizlikten bahsederken, aynı albümdeki “Bushleaguer” ise açık seçik bir George Bush hicvi olma özelliği taşıyor. Grubun Gigaton’dan önceki hamlesi ise 2018’deki Dünya Kadınlar Günü’nde yayınladıkları “Can’t Deny Me” teklisi oldu. Giderek artan otoriter politikaların karşısına milyonlar olarak çıkan kadın hareketinin isyanına bir ses daha katan grubun hedefinde yine Trump vardı. Grup 2003’den beri de karbon emisyonu konusunda somut adımlar atıyor. Çıktıkları tüm turnelerde karbon ayak izini hesaplayan grubun en fazla faaliyet gösterdiği alan ise şüphesiz ekoloji kampanyaları. Kurucu gitarist Stone Gossard’ı bazen bir sokakta bildiri dağıtırken görmek de mümkün.
2000’den itibaren çıkardığı her albümünde 90’lardaki tarzının dışına taşarak yeni ürünler de ortaya koymayı seven Pearl Jam müzikal olarak günümüzde herkesi etkileyemiyor olabilir ama kapitalist sistemin ırkçı, savaş yanlısı, cinsiyetçi yöneticilerini ve onların dünyayı yok oluşa sürükleyen, iklim krizini daha da büyüten politikalarını açık bir şekilde şarkılarına taşıyarak birçok aktivistle dayanışma içinde olması önümüzdeki sene 30 yaşına girecek grubun neden hala güncelliğini koruduğuna dair önemli bir kanıt.
Anıl Yüksel