Yeraltı Demiryolu
Colson Whitehead
Siren Yayınları, 2017
Matar ve Ali, Suriye’nin Hama kentinin Salamiyah kasabasında silahlanarak devrime katılmış, radikal İslamcıların bölgede hegemonyasını kurmasının ardından farklı zamanlarda İstanbul’a gelmişlerdi. Bu yolculukları sınırların nispeten gevşek olduğu bir döneme denk geldiği için zor olmamıştı. Fakat Türkiye’de hiçbir gelecek garantisi göremediklerinden Avrupa’ya gitmeye karar verdiler. Yine farklı zamanlarda, İzmir’den Yunanistan’a, ardından yolun büyük çoğunluğunu yürüyerek İsveç ve Avusturya’ya iltica ettiler. O dönemde, Yunanistan’dan Almanya’ya giden koridor boyunca devletlerin çok sıkı güvenlik tedbirlerinin yanı sıra, mülteciler sivillerin de saldırılarına maruz kalmaktaydı. Matar ve Ali, hiçbir saldırıya ve gözaltına maruz kalmadan gitmek istedikleri yerlere vardılar. Bu güvenli güzergâhı, mülteci dostu aktivistler ve yolları tecrübe eden on binlerce mülteci kolektif bir şekilde hazırlamıştı. Kendiliğinden oluşan devasa bir istihbarat ağı, devletlerin istihbaratını yenmişti.
Benzer bir güzergâh 19. yüzyılda, daha kıt imkânlarla, kölelik koşullarında yaşayan siyahlar ve onlara yardım eden kölelik karşıtı müttefikler tarafından da oluşturulmuştu; köleci eyaletlerden özgür eyaletlere kaçmayı sağlıyordu bu güzergâh: Yeraltı demiryolları.
Yeraltı demiryolu bir metafor. Bu yolculuk ne yerin altından gerçekleşmekteydi ne de bir demiryoluna sahipti. Yeraltıydı, çünkü azami bir gizlilik içerisinde gerçekleşiyordu. Bir siyahın, tüm siyahların köle olduğu topraklarda elini kolunu sallaya sallaya gezmesi imkânsızdı. Plantasyondan kaçmak, bir hapishaneden kaçmak kadar zordu, köle sahipleri rutin içtimalarda kaçtığı anlaşılan kölelerin peşine düşüyordu, genellikle çok uzaklaşmadan yakalanıyordu köleler. Eğer yakalanmamışsa, para karşılığında kaçak köleleri yakalayan köle avcılarına havale ediliyordu bu görev. Yakalandıklarında ağır işkencelerden geçiyorlar, sakatlanıyorlardı. Kaçışın gizlilik içerisinde gerçekleşmesi için yeraltı demiryolları, ilk akla gelen kestirme yolların aksine, tercih edilmeyen ve yolu uzatan rotalara sahipti. Gece boyunca yapılan uzun yürüyüşleri, daha önceden belirlenmiş güvenli evler, mağaralar, sığınaklardaki molalar takip ediyordu. Bu rotalar, özgürlüğünü kazanmış siyahlar, özgür doğan siyahlar ve kölelik karşıtı beyazlar tarafından belirleniyordu. Ve siyahların özgürlüğü için çabalayan beyazların yakalandıklarında akıbeti ölüm oluyordu.
Demiryoluydu, çünkü tren yollarına ait jargonu taklit etmekteydi. Kaçış yolunda eşlik edenler kondüktör, bu yolculuğa yardım edenler kılavuz, saklanılan evler istasyon, bu evlerin sahipleri istasyon şefi, kaçan köleler kargo, bu yolculuğu finanse edenler ise hissedar olarak tanımlanıyordu.
Colson Whitehead’in yazdığı, Begüm Kovulmaz’ın tercüme ettiği, Siren Yayınları tarafından yayınlanan ve 2017 Pulitzer ve Arthur C. Clarke ödüllü Yeraltı Demiryolu da siyah bir kadın karakterin, Cora’nın gözünden Amerika’nın bu karanlık tarihini anlatıyor. Yeraltı demiryolunu bir metafor olmaktan çıkarıp Cora’nın özgürlüğe yolculuğunu gerçekten yerin altından trenlerle gerçekleştirerek anlatıya fantastik bir hava katıyor. Fakat yeraltı demiryollarını hiç duymamış birisi için, siyahların maruz kaldığı şiddete Amerika kıtası boyunca elleriyle tüneller kazarak cevap vermesi gerçekdışı gözükmüyor.
Zira Whitehead, çocukluğunda demiryolunu gerçek zannedenlerden. Yeraltı demiryolu ile özgürlüğünü kazanan siyahlarla yapılan sözlü tarih çalışmalarını okuyarak kurgulamış romanını. Başka tarihlerde gerçekleşmiş olsa da, frengi hastası siyahların bilerek tedavi edilmeyerek hastalığın seyrini öğrenmeye çalışan devlet destekli deneyleri, siyah kadınların kasten kısırlaştırılma çabalarını, Amerika’nın gerçek yerlilerinin kitlesel katliamlarla imhasını da dahil etmiş bu yolculuğa. Kitap, beyaz üstünlükçülüğün geçmişte yaptıklarını anlatarak mevcut yükselişlerine dikkat çeken bir politik misyon da kazanmış.
Geçtiğimiz hafta, Kentucky’de iki siyah vahşice katledildi. CNN, George Soros, Hillary Clinton ve Barack Obama’ya bombalı paket yollandı. Pittsburgh Hayat Ağacı Sinagogu’na silahlı saldırı gerçekleşti ve ibadet için gelen on bir Yahudi öldürüldü. Bu üç olayın da failleri beyaz üstünlükçüsü ve Trump destekçisiydi.
Amerikan İç Savaşı tarihçisi David Silkenat’ın dediği gibi, “Bir vatandaş olarak Trump’ın başkanlığında Amerika’nın geldiği durumdan nefret ediyorum. Bir tarihçi olarak, Amerika’nın her zaman bu durumda olduğunu biliyorum.”
Yeraltı Demiryolu, Amerika’nın şimdi ve geçmişte ne olduğunu anlatmakla yetinmiyor. Mücadele ve direniş için her zaman bir yol olduğunu, ancak dayanışmayla birbirimizi koruyup kollayabileceğimizi de gösteriyor.
Ozan Ekin Gökşin
(Bu yazı, AltÜst dergisinin 28. sayısından alıntıdır. AltÜst'e ulaşabileceğiniz satış noktaları: http://www.altust.org/satis-noktalari)