İstismara maruz kalanları susturmanın denenmiş olan ve en çok işe yarayan metodu, küçümsemek ve itibarsızlaştırmaktır.
Geçtiğimiz haftalarda birçok kadın ve erkek, tanınmış kişilerin faili olduğu birçok cinsel şiddet hikâyesini paylaşmaya başladı. Harvey Weinstein'a karşı iddialar taşkının kapısını açtı; şimdi ise oyuncu Kevin Spacey, komedyen Louis C.K., Alabama senatosu adayı Roy Moore ve başka tonla isim bu yüz kızartıcı listeye eklenmiş durumda.
Cumartesi günü Roy Moore, kendisini cinsel istismar suçlamalarına karşı hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde kurbanına saldırarak savundu ve şunları söyledi: “Yetişkin kadınların dava açmak ya da şikâyetçi olmak için 40 yıl boyunca beklemiş olmaları kesinlikle inandırıcı değil.”
Ancak aslında, şikâyette bulunmak için yıllarca beklemek zorunda kalmanın absürt hiçbir tarafı yok. Birçok hayatta kalan gibi benim de çocukken beni istismar eden kişinin adını açıklamam ve işlediği suçun sonucu olarak yargı karşısına çıkmasını sağlamaya çalışmam yıllar aldı. Çoğu hayatta kalan ya asla açılmıyor ya da açılmak için gereken cesareti ancak yıllar sonra bulabiliyor.
Hayatta kalanlar neden cinsel şiddet hikâyelerini anlatmazlar?
- Failler ve onların müttefikleri, bu suça maruz kalanların karakterlerini küçümserler ve itibarsızlaştırırlar. Eğer bir televizyonunuz varsa, gazete okuyorsanız ya da internet erişiminiz varsa hayatta kalanlar hikâyelerini açıkladıklarında medyanın onları nasıl yansıttığı biliyorsunuzdur
- Toplum çoğunlukla failin yanında yer alır ve hayatta kalanı yıpratır. Eğer şimdiye kadar herhangi bir mağdurla, faille ya da failin destekçilerinden biriyle iletişiminiz olduysa zaten bu duruma şahit olmuşsunuzdur.
- Mağdurlar başlarına geleni açıklamak için adım attıkları zaman ihtiyaç duydukları destek ve sempati yerine soru yağmuruna tutulurlar: “Neden daha önce konuşmadın?”, “Neden istismarı kendin durdurmayı denemedin?” vb. Bu soruların tamamı cinsel istismarın sebep olduğu travma ve korkunun katlanarak büyümesine sebep olur.
- Bazı vakalarda ise mağdurlar istismarcının kendisiyle iletişim halinde kalmak zorundadır. Bu; ilişkinin devam ediyor olması, aynı yerde çalışıyor olmak veya aile buluşmalarında kibarca iletişime geçmek zorunda olmaktan kaynaklanabilir. Bahsi geçen faktörler, hayatta kalanı sessizliğin içinde kapana kıstırır.
- Tacizi bildirmemek, mağdurun bu konuda bir şeyler yapabilecek pozisyona olan kişilerin yardım edeceği fantezisini sürdürmesine sebep olabilir. Tacizi bildirmek çoğu zaman bu algıyı yok eder çünkü suçun bildirildiği kişiler hayatta kalanı korumak yerine tacizciyi korumayı tercih eder.
- Hayatta kalanların birçoğu travmayla yüzleşmekten kaçar ve istismarın hiç gerçekleşmediğini düşündükleri alternatif bir gerçeklik yaratır. Bunların dışında mağdur; elde ettiği başarıyı yitireceğinden korkabilir veya rekabet ilişkileri, başarma arzusu gibi motivasyonlardan kaynaklı olan güvenin yıkılacağını bildiği için hikâyesini anlatamayabilir. Çünkü cinsel tacize uğramak toplumda büyük ölçüde küçümsenen ve damgalanmaya sebep olan bir durumdur. Hiçbir kalifiye insan “hasarlı” olarak görülmek istemez.
- İnsanlar cinsel istismarla ve travmayla yüzleşmektense bir yalanı yaşamayı daha kolay bulabilirler.
- Tacize uğrayanlar çoğu zaman tacizciyi ifşa etmenin işlerini, çevrelerindeki insan ağını, barındıkları evi, itibarlarını ve hatta hayatlarını kaybetmelerine sebep olabileceğinden korkmaktadırlar. Örneğin okul dışı ya da atletik faaliyetlerle uğraşan mağdurlar önemli imkanlara ulaşım haklarını yitirebileceklerinden veya spor komplekslerini kullanma saatlerinin kısıtlanabileceğinden korkabilirler.
- Bazı mağdurlar en basit ifadesiyle olayı hatırlamıyor olabilirler. Mesela ben, istismara uğradığımı hatırlatan bütün anıları bastırdım ve şu an hâlâ bu anıları lineer şekilde hatırlayamıyorum.
- Çoğu zaman yetişkin bir tacizcinin olduğu çocuk istismarı vakalarında ise istismarın bildirilmesi mağdur olan çocuk için önemli olan bütün ilişkilerin parçalanması anlamına gelir. Aile üyeleri ve arkadaşlar en kolay senaryoyu seçerler: “Çocuk yalan söylüyor.” Küçük bir çocuğun yalan söylediğine inanmak sevdiğiniz birinin bir çocuğa tecavüz ettiğine inanmaktan daha kolaydır.
- Mağdurlar kime söyleyebileceklerini de bilemiyor olabilirler. Bir arkadaşınıza mı anlatırdınız? Mahalledeki hocaya mı giderdiniz? Ya da polise mi başvururdunuz? Cinsel şiddetle bir toplumsal sessizlik koduyla gizlendiği için bazen hayatta kalanlar kelimenin tam anlamıyla ne yapacaklarını bilmez bir halde olabiliyorlar. Hatta bazıları bir istismara maruz kaldığının bile farkında ol(a)mayabiliyor.
- Bazen hemen bildirmediğiniz takdirde bir daha bildiremeyeceğiniz sanrısına da kapılabilirsiniz.
- Bildirdiğinizde ise resmi bir başvuru olmadığı söylenebilir. Bazı vakalarda mağdurlar faille dayanışma halinde olan insanların kimseye söylememelerini salık vermesinden ötürü zaman geçtikçe sessizliğe hapsolduklarını bildirdiler. Bütün bunlardan sonra kim bu devasa riski göze alıp bildirebilir ki?
- Mağdurlar kendilerine istismarda bulunulduğu dönemde başka bir suç işlemiş veya ihlalde bulunmuş olabilirler. Mesela yasal olarak alkol kullanma ehliyeti olmadığı halde bir partide içki içmiş olan bir genç kadın, başını belaya sokmaktan korkabilir ve partide uğradığı tacizi bildirmekten korkabilir.
- Cinsel tacizi direkt olarak açıklamak olayı daha gerçek bir hale getirir. Sessiz kalarak yüzleşmekten kaçmak akıl sağlığını korumanın bir yoludur.
- Mağdurun tacizciye bir çeşit “şükran” borcu olabilir. Örneğin; eğer kurban başarılı bir atletse ve tacizci de bu atletin koçu ise atlet, koçuna bir çeşit minnet duyduğu için sessiz kalması gerektiğini sanabilir.
- Çocuk yaştaki mağdurlar yetişkin tacizciyle rızaya dayalı bir ilişki içinde olduklarına dair manipüle edilebilirler (Bkz. Hukukta rızanın sakatlanması Ç.N.). Böyle bir durumda içinde bulunulan “ilişkinin” aslında cinsel bir suç olduğunun anlaşılması zaman alabilir.
Bütün bunlara ek olarak medyanın olayları yansıtma şekli bir çocuğun bir yetişkinle cinsel ilişkiye razı olabileceği yönündeki saptırılmış perspektifi güçlendirebilir.
Hayatta kalanların uzun bir sessizlikten sonra hikâyelerini anlatmayı seçmelerinin sebepleri:
- Basitçe faille aralarına coğrafi bir mesafe koyabildikleri zaman kendilerini yüzleşme konusunda daha rahat hissederler.
- Saldırganın ölmüş olması veya halihazırda başka bir suçlamayla da karşı karşıya olması
- Saldırganın ifşa edildiği süreçten zarar görebilecek olan başka aile üyelerinin ölmüş olması. Örneğin eğer fail ebeveynlerden birinin eşiyse; mağdur kendi ebeveyni tarafından reddedilme riskiyle yüzleşmek istemeyebilir veya böyle bir olayın ebeveyni üzeceğini bildiği için sessiz kalabilir.
- Saldırganın tacizine maruz kalmış başka insanların da olduğunu fark etmeleriyle inanılmama, itibarsızlaştırılma gibi korkulardan kurtuldukları için hikâyelerini paylaşmaya karar verebilirler.
- Benzer bir olayı okumuş veya şahit olmuş oldukları için, kendi tecrübeleriyle alakalı olarak duygusal bir acı hissetmiş olabilirler.
- Kendi çocuklarının, onların istismara maruz kaldığı yaşa erişmesiyle birlikte işlenmiş olan bu suçun ne kadar da korkunç ve yanlış olduğunun farkına varabilirler.
- Eğer hayatta kalan kişi olayla alakalı anılarını bastırmışsa, anılarının tekrar geri gelmesiyle suçu bildirmeye karar verebilir. Bu olgu, bazı ülkelerde cinsel suçlarla ilgili kanunlarda bastırılmış anıların kurtarılmasıyla alakalı maddeler bulunduracakları kadar yaygındır.
- İşlenen suçla ilgili herhangi bir zaman aşımının söz konusu olmadığını ve polise durumu bildirebileceklerini fark etmiş olabilirler.
- Nihayet kendilerini güvende hissettikleri bir ilişki içindelerse, bildirmek için gerekli olan duygusal güce ancak sahip olmuş olabilirler veya bunun tam da zıddı bir şekilde kötü bir ilişkiden çıkmışlarsa durumu ele almak için gerekli zihinsel enerjiyi ancak toplamış olabilirler.
- Terapiye gitmeye başlamış olabilirler ve sahip oldukları zihinsel, duygusal sıkıntılarının birçoğunun, geçmişte karşı karşıya kaldıkları ancak yüzleşemedikleri cinsel şiddetten kaynaklandığını fark edebilirler.
- Saldırganla tesadüfen karşılaşmaları sonucunda önceden hissetmiş oldukları endişe ve öfke tekrar gün yüzüne çıkmış olabilir.
- Saldırganın kendilerinde başka insanları da incitebileceğinden korkmaya başlayabilirler.
- “Ben iyiyim” maskesini takarak yaşamaktan bıkmışlardır ve artık yaşadıkları hayatı daha sağlıklı bir biçimde sürdürmek istiyorlardır.
- Kendilerinin yanlış bir şey yapmadıklarını dolayısıyla sessiz kalmak için bir sebepleri olmadığını fark etmiş olabilirler.
Roy Moore mağdurları itibarsızlaştırmak ve suçun bildirilmesini önlemek için tasarlanmış tehlikeli bir mit yayıyor. Bu yazıyı okuyorsanız ve siz de bir hayatta kalan iseniz yaşananlarda sizin hiçbir suçunuz olmadığını bilmelisiniz. Suçluluk ve utanç saldırganın ve sadece onun tecrübe etmesi gereken duygulardır. Hikâyenizi anlatmak için asla çok geç değil. Anlattığınızda artık o sessizliğe mahkûm olmayacaksınız ve yaşadığınız acının içinde yalnız kalmayacaksınız.
Dani Bostick
(Huffington Post'tan çeviren: Rumeysa Özüyağlı)