Kamuoyunda Özgecan Aslan'ın katledilmesine yönelik tepki büyürken, Beyoğlu’nda bir apartman boşluğunda cesedi bulunan Nazlı Sinem Erköseoğlu’nun ölümüne ilişkin davada katil zanlıları Can ve Emre Paksoy kardeşlerin beraatine karar verildi. Mahkemenin gerekçeli kararında ise ölen kadın suçlandı.
İHA'da yer alan habere göre, Beyoğlu Gümüşsuyu’ndaki bir apartman boşluğunda 2010 yılında cesedi bulunan Nazlı Sinem Erköseoğlu’nun ölümüne ilişkin açılan davada kasten adam öldürmek suçlamasıyla müebbet hapsi istenen Can ve Emre Paksoy kardeşler, delil yetersizliğinden beraat etti. İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi verdiği beraat kararının gerekçesini geçtiğimiz günlerde açıkladı. Köseoğlu’nun öldürüldüğüne dair yeterli delil elde edilemediği anlatılan 20 sayfalık gerekçede, babasının düğünü yerine bir arkadaşının nişanına giden Erköseoğlu’nun burada Can Paksoy ile tanıştığı ve Emre Paksoy’un evine gittikleri anlatıldı.
"Polis yerine babasını araması hayatın olağan akışına uygun"
Eve gidene kadar Erköseoğlu’nun zorlandığına ya da tehdit edildiğine dair herhangi bir delilin tespit edilmediğine dikkat çeken mahkeme, çiftin eve geldikten sonra bir odaya girdiği ve bundan sonraki kısmın tek tanığının sanık Can Paksoy olduğu ve başkaca bir delil olmadığını vurguladı. Otopsi raporunda da ölüm nedeninin düşmeye bağlı olduğunun anlatıldığı gerekçede, sanık Emre Paksoy’un genç kızı apartman boşluğunda görmesi üzerine 112 veya 155 yerine babasını aramasının, 'hayatın olağan akışına uygun olduğu' belirtildi. 8 kat aşağıda yerde yatan Erköseoğlu’nu gören Emre Paksoy’un genç kızın yaşadığına ihtimal vermediğinin anlatıldığı gerekçeli kararda, “Bunun için acil yardım çağırmak yerine önce babasını araması kasıtla ilgili değerlendirilmemiştir. Böyle bir olay ile karşılaşan sanığın kendisi ve kardeşi üzerinde oluşacak şüphe konusunda ne yapacağını düşünmesi hayatın olağan akışına uygundur” denildi.
Ölmeyi hak etmiş: "Babasının düğününe gitmeyen, selamlaştığı erkek ile beraber alkol alıp, cinsellik yaşayan..."
Gerekçeli kararda Erköseoğlu’nun intihar etmiş olabileceğini değerlendiren mahkeme heyetinin olaya ilişkin yorumu ise şöyle; “Bir erkeğe duygusal yakınlık kuran, onunla ilişkisini ilerletmek isteyen, ancak isteği tarafça kabul edilmeyen, annesi ve babası çok önce boşanmış, yurtdışında eğitim görmüş ancak eğitimine uygun bir iş bulamamış, 26 yaşına gelmesine rağmen ailesinin desteğine muhtaç olarak yaşayan, olay gecesi evlenen babası tarafından çağırıldığı halde kardeşi gibi babasının düğününe gitmeyen, daha önceden sadece selamlaştığı bir erkek ile beraber alkol alıp, o gece duygusal yakınlık kurup gece 03.00’te evine giden, cinsellik yaşayan, erkek ev sahibinin sızmasına veya uyuya kalmasına rağmen uyumayan mağdurenin ne yaptığını, ne düşündüğünü tespit etmek mümkün değildir. Maktülenin Can ile birlikte olmak için çıkardığı çamaşırını kendisinin giymesi ve hayatta yaşadığı olumsuzlukları etkisi ile atlamış olma ihtimalinin de varlığını bu davada düşünmek gerekmektedir.”