Türkiye’de kadına yönelik şiddet arttı mı yoksa, şiddet vakalarının basına daha fazla yansıması kadına yönelik şiddeti görünür mü kıldı?
Bu bir tartışma konusu olmakla birlikte, değişmeyen tek gerçek kadınların şiddete uğradığı ve öldürüldüğü. Resmi raporlarda ve araştırmalarda yaşı kaç olursa olsun, her üç kadından birinin şiddet gördüğü bilgisi yer alıyor. 2015 yılında 309’u silahlı, toplam 414 kadın cinayeti basına yansımıştı.
11 Şubat 2015’te Mersin’de Özgecan’ın öldürülmesi tüm Türkiye’de protesto edildi. Günlerce süren eylemlerle, Özgecan’ın kadın cinayetlerinde bir milat olması beklenmişti ama cinayetler artarak devam etti. 2016 yılının ilk günü, Osmaniye’de boşandığı eşinin evini basan eski kocanın 28 yaşındaki kızını öldürmesi, Aydın Didim’de yine eski kocanın çocukların bakımını konuşma bahanesiyle evine gittiği, altı çocuğun annesi Sultan Sarı’yı bıçaklayarak öldürmesiyle başladı. Öldürülen kadınlar anısına oluşturulan Anıt Sayaç’ta 285 yazıyor. Bu sayı 2016 yılında öldürülen kadınların sayısı.
Hayatın her alanında baskı
Erkekler kadınları boşanmak istedikleri, boşandıktan sonra başka birisi ile birlikte olmak istedikleri, yemeğin tuzu fazla ya da az olduğu, telefonda fazla konuştuğu, kapıyı geç açtığı gibi nedenlerden dolayı öldürdüklerini söylüyorlar. Gerçekte ise toplumsal cinsiyet rollerine, bu rollerin çizdiği sınırlara koşulsuz itaat etmeyi reddetmeleri, bu sınırlara ufacık da olsa itiraz etmeleri kadınların şiddete uğramalarına, öldürülmelerine neden oluyor. Reddeden ve itiraz eden kadınlar ise hep tek başına. 2015’te KAMER’in yeni düzenlemelere, yasaların değiştirilmesine rağmen kadına yönelik şiddetin neden giderilemediğini incelediği “ Suçlu Kim” çalışmasında 22.864 kadınla görüşme yapılmış. Görüşmelerin sonuçları çok çarpıcı. Görüşme yapılan kadınların sadece %34’ü anlaşarak %4’ü zorla, %62’si ise görücü usulü ile evlendiğini söylüyor. %64’ü okula gitme imkanı bulmuş ancak bunların yarısı ilkokuldan sonrasına devam edememiş. %19’u hiç Türkçe bilmiyor. %20’si ise erken yaşta evlenmiş. Kadınların %37’si mirastan pay aldığını, %57’si almadığını, %5’i ise bilmediğini söylemiş. Eğitimden yoksun bırakılan, erken yaşta evlendirilen, anadili yasaklanan, ekonomik olarak desteklenmeyen kadınların hayatta kalma mücadelesi tabi ki kolay olmuyor. Hele bir de bu sürece itiraz edip koca, baba, erkek kardeş ya da akraba baskısına, şiddetine karşı direndiyse, adli süreçler ve koruma tedbirleri gereğince yerine getirilmediği gibi çoğu zaman kadınların önünde engel oluşturuyor.
Kadınlar sisteme güvenmiyor
Kadınlar bu süreçte de yalnız bırakılıyor. 61 kadına ait 108 dava doyası aynı çalışma içinde incelenmiş. Adalete erişimde adli yardım hizmetinden yararlanmanın önemine rağmen, 61 kadından sadece altısı boşanma, nafaka gibi hukuk davalarıyla sınırlı olmak üzere, adli yardım talebinde bulunmuş. Baroların adli yardım bürolarına gitmek için evden çıkamayan ya da muhtarlıktan fakirlik belgesi, ikametgah gibi belgelerin istenmesi nedeniyle taleplerinden vazgeçmek zorunda kalan kadınlar var. Kendisinin ya da çocuğunun hayatı hakkında endişe duyan kadınlar, jandarma ya da polise “sen de hak etmişsindir, olmaz öyle şey dön evine” denebileceği için gitmediklerini ve adalet sistemine güven duymadıklarını söylüyorlar. Anadili Türkçe olmayan kadınların barolara başvurusu ise yok denecek düzeyde. Tüm cesaretlerini toplayıp, can havli ile şikayette bulanan kadınların ceza dava dosyalarının neredeyse tamamında erkekler ceza indiriminden (TCK 62. Madde) faydalandırılmış. 27 ceza dava dosyasında, şiddet failleri hakkında birden fazla şikayet olmasına ve her bir şikayetin yargılamaya konu edilmesine rağmen, her biri ayrı bir dosya gibi ele alınmış ve sanıklar hakkında ceza verilirken her birine iyi hal indirimi uygulanmış. Bizzat mahkeme “suç işlemeye meyilli kişilik” tespiti yaptığı erkekler için bile iyi hal indirimi uygulanmış.
Bu uygulamalar çok doğal bir biçimde Türkiye’de kadına yönelik şiddeti azaltmaz, artırır. Kadına yönelik şiddetin daha görünür olması ise, “her hâlde” şiddete, cinayetlere karşı direneceklerini söyleyen kadınların mücadelesinin ve dayanışmasının sonucudur.
Nuran Yüce
(Sosyalist İşçi)