AKP’li vekillerin bir gece ansızın geçirdiği yasa infiale neden oldu.
Bu gelişmeden aylar önce, Elçin Poyraz, Sosyalist İşçi'de 1 Haziran’da TBMM Boşanma Komisyonu raporunun içeriğiyle ilgili bir yazı kaleme almıştı. Öncelikle bu tartışmaya giriş yapmak için bu yazıyı hatırlamakta fayda var:
"Yaklaşık iki hafta önce açıklanan TBMM Boşanma Komisyonu raporu, gerek komisyonun işleyiş şekli gerekse raporun içeriği bakımından kadın örgütlerince oldukça tepkiyle karşılandı.
Rapor, tüm rakamlar aksini gösterse de Türkiye’de boşanmaların arttığı ön kabulüyle ailenin korunmasına odaklanıyor. Kadın, aile içine tekrar hapsedilirken, buna karşılık bireysel vakalara indirgenen erkek şiddetinin toplumsal yönü görmezden geliniyor. Böyle bir çerçeveyle hazırlandığı için rapor, cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik şiddet konularına çözüm bulmaktan uzak. Hatta rapor, kadın sorununu “ailenin korunması” gibi sağ muhafazakâr politikalar için araçsallaştırıyor.
479 sayfalık rapor oldukça yoğun, kamuoyuna ilk olarak yansıyan öneri başlıkları ise şöyle:
• Rapordaki muğlak “Evlenmeyle sonuçlanan çocuğun cinsel istismarı suçu” ifadesinden dolayı haklı olarak yanlış anlaşılan çocuk evlilikleri hakkındaki öneride, evlilik yaşının 18’e çekilmesi önerilmediği için çocuk evlilikleri teşvik ediliyor.
• “Aile Danışmanlığı Merkezleri” açılması için kanuni düzenlemeler yapılmasını öneren rapor, burada hizmet edecek görevlililerin “milli kültüre duyarlı” kişiler olmasını salık veriyor. Ayrıca kime ne avantaj sağlayacağı açık olan dini rehberlik geliyor.
• Ömür boyu olan yoksulluk nafakasını süreli hâle getirmeye çalışan komisyon, erkeklerin mağdur olduğundan yakınıyor. Şu anda zaten yoksulluğun bitişi tespit edildiğinde süreli hâle getirebilen nafakanın kaybı, hangi önlemler alınırsa alınsın, kadınları açlığa ve yoksulluğa sürüklemek demek. Ayrıca kadınlar eşin vefatıyla alacağı %50 miras hakkını da kaybediyor. Çoğu evlilikte mal varlığının erkeğin üstüne yapıldığını hatırlayalım.
• Şiddet uygulayan ve evden uzaklaştırma kararı verilen kişinin çocuklarıyla ilişki kurabilmeleri için mevzuatta düzenleme yapılması öneriliyor. Buna ek olarak şiddet uygulayan erkeklere rehabilitasyona gitmesi kaydıyla sığınma evi hakkı tanınıyor! Kadın sığınma evlerinin hâli ortadayken böyle bir öneri yapılmasının saçmalığı bir yana, erkek şiddetini bireysel vakalara indirgeyen bir yaklaşım göze çarpıyor.
• 6284 sayılı kanunda koruyucu tedbir kararı için delil veya belge aranmaması gerektiği yazıyor. Raporda, kanunda değişikliğe gidilerek 15 günden uzun koruma kararları için şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranması gerektiği söyleniyor.
• Rapor, şiddet içermeyen boşanma davalarında arabuluculuk hizmetinin getirilmesini salık vermekte. Üstelik sadece boşanmayı kolaylaştırmaya değil, boşanmayı engellemeye yönelik olacak bu hizmeti hakimin kanaatine bırakıyor. Cinsiyet eşitsizliğine dayanan bir dünyada nasıl bir arabuluculuk olacak sorusu bir yana, rapor “şiddet harici” ifadesinden hemen sonra “mağdurun talep etmesi hâlinde şiddet uygulayanla bir araya getirilerek basit ve tekerrürü olmayan şikâyetler için çözüm bulunması” diyerek nasıl bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor!
• Mahpusun ‘tıbbi tedaviye’ tabi tutulmasına izin veren 108. maddeye atıfla, cinsel suçlardan hüküm giyenlerin cezası sırasında rehabilitasyondan geçirilmesi önerisi kadın örgütlerince haklı olarak hadım cezası olarak yorumlanıyor. Toplumsal linç kültürünün yansıması, kıssasa kısas ve bedensel dokunulmazlığın ihlali demek olan hadım cezası, uzun zamandır AKP’nin hayallerini süslemekte."