Cumhurbaşkanı haftada bir kere muhtarlarla konuşmadan her gün bir kere her hangi bir konu hakkında görüş bildirmeye geçmişti. Şimdi o durumu da aştı, her gün iki üç kere görüş bildiriyor.
Ne kadar çok konuşursa o kadar çok batıyor. Binali Yıldırım başbakan olduğunda Yıldırım Akbulut benzetmesi yapanlar, Yıldırım Akbulut’a her geçen gün daha çok benzeyenin Erdoğan olduğunu görmezden geliyorlar.
Erdoğan’ın, özellikle kadınlar hakkındaki her konuşması Türk usulü maçoluğun birer örneği. Son olarak, Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM)’in açılışında konuşan Erdoğan, kadınları aşağılayan şu sözleri söyledi: “’Çalışıyorum’ diye annelikten imtina eden bir kadın, aslında kadınlığını inkâr ediyor demektir. Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun, eksiktir, yarımdır.”
Bu, devletin zirvelerinden kadını aşağılayan bir yaklaşımdır. Hiç kimse kadınların bedeni, kendi bedenlerini nasıl kullanacakları, çocuk doğurup doğurmayacakları, çocuk doğurmak istemezlerse yanlış tercih yapmış olup olmayacakları hakkında konuşma hakkına sahip değildir. Özellikle, cumhurbaşkanlığı makamındaki şahıslara böyle bir yetkiyi hiç kimse vermiş değildir.
Bu, düzeysiz bir cinsiyetçilik örneğidir. Üstelik baştan sona uydurma iddialarla doludur. Çalışıyorum diye annelikten imtina eden kadın, Erdoğan’ın sandığı gibi kadınlığını inkâr etmez. Sadece çalıştığı ve çalışsa da çocuk bakımının yükü kadına bindirildiği için, çocuk doğurmaktan imtina eden kadındır. Erdoğan’ın aklına kadın denilince, sadece doğum yapan insanlar geliyor. Erdoğan bu bakışını değiştirmeli yol yakınken. Kadın denilince aklına işçi, emekçi, köylü, üreten, mühendis, doktor, bilgisayar uzmanı, yönetici insanlar gelmeli. Bu insanlar ne zaman çocuk yapıp yapmayacaklarına kendileri karar verirler, baştan sonra kendi uydurması olan kavramlarıyla “düşünce” üreten Erdoğan değil.
Neyse ki konuşmasında kadınların insanlığın yarısını oluşturduğunun farkında olduğunu görebiliyoruz. Ama devamında, kadınlar hakkında ne kadar klişe varsa sayıp döküyor: “…kadın, anneliğiyle, evinin ve çocuklarının üzerindeki etkinliğiyle, zerafetiyle, estetiğiyle, iç güdüleriyle, sahip olduğu farklılıklarla kadındır. Bu gerçeği bir kenara bırakıp erkekle kadını birbirlerine hasım olarak rakip olarak gören anlayışı kesinlikle reddediyoruz.”
Erdoğan şefkati, yumuşaklığı, ılımlılığı ve uysallığı eklemeyi unutmuş.
Devletin zirvesinden kadınlara yönelik bu yaklaşım, kadınların zaten cehenneme dönmüş olan yaşamını daha da zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Devlet, kadınların maruz kaldığı baskının hafiflemesi, kadın cinayetlerine son verilmesi, kadına yönelik saldırıların saldırılar gerçekleşmeden önlenmesi, kadınların ekonomik ve sosyal haklarının karşılanması, çocuk bakımının yüklerinin kadınların omuzlarından alınması, kreşi herkes için ücretsiz ve ulaşılabilir kılması gereken adımları atmalıdır. Erdoğan, sermayenin 2023, 2050 hedeflerini biraz Türklük biraz da din sosu katarak, allayıp budaklıyor.
(Sosyalist İşçi)