Sokakları, meydanları, geceleri bırakmayacağız!

09.06.2016 - 17:04
Haberi paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan, en çok sevdiği konuya döndü ve yine kadınların doğurganlığı konusundaki kanaatlerini gün aşırı kamuoyuyla paylaşmaya başladı.

Sürekli olarak doğum kontrolünün ‘soyu kurutmak’ üzere planlanmış hain bir komplo olduğunu anlatan Erdoğan, geçen hafta önce ‘Müslüman aile doğum kontrol anlayışı içinde olamaz’ dedi. Ertesi gün de ‘doğurmayan kadın yarım kalmıştır’ diye buyurdu.

Geçen hafta açıklanan meclis boşanma komisyonu raporunun üzerine gelen bu açıklamalar kadınların öfkesini katmerlendiriyor.

Sosyalist İşçi gazetesi, kazanılmış birçok hakka saldıran komisyon raporu ne öneriyor, uygulamaya geçmesi mümkün mü gibi soruları Avukat Diren Cevahir Şen’e sorduk. Şen ayrıca rapora karşı başlayan kadın eylemliliğinin parçası olan, Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu ve İstanbul Feminist Kolektif aktivisti.

Boşanma komisyonu raporunda neler öneriliyor?

Çocukların cinsel istismarının ‘rızaya’ dayalı olabileceğini ama yine de suç olarak kalması gerektiğini söyledikten sonra çocuk istismarcısının tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca ‘sorunsuz’ ve ‘başarılı’ bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanmasını öneriyor. Eğer istismarı gerçekleştiren de 15 yaşın altında olursa istismar suç olmaktan çıkarılıyor. Bu, ailelerin 15 yaş altı çocuklarını (şimdilik resmi nikahla olmasa bile) fiilen ‘evlendirmelerinin’ yolunu da açıyor. Ayrıca raporda cinsel saldırı, cinsel istismar ve reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarında hadım uygulanması öneriliyor. Öneriye göre zaten var olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’daki ‘mahpusun tıbbi tedaviye tabi tutulması ve tedavi amaçlı programlara katılması’ maddesi için bir yönetmelik çıkarılarak uygulamaya geçirilecek.

6284 Sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası’nın ‘erkekleri mağdur ettiği’ savunusunu uzun süredir yapan hükümet, bu raporda, yasada kesin olarak yasak olmasına rağmen, boşanma davalarında ve şiddet durumunda uzlaşma ve arabuluculuk yöntemi kullanılmasını öneriyor. 6284 Sayılı Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası’nda ‘gecikmesinde sakınca bulunan haller’de kolluk güçlerinin koruma tedbiri alabileceği yazıyor. Rapor ise ‘gecikmesinde sakınca bulunan hal’ tanımını daraltıyor. ‘En azından mesai saatleri içinde mülki amir ve hakimin görevli olması, mesai saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde kolluk amirinin görevli olması’ önkoşulu getiriliyor. Yani, karakolların kapıları mesai saatleri içerisinde şiddete maruz kalan kadınlara kapatılıyor.

Şiddet durumunda kadına verilecek tedbir sürelerinin ‘kadınlar tarafından kötü kullanıldığı’ ve ‘erkeklerin mağdur edildiği’ iddiasına dayanarak, en fazla 15 gün olarak kısaltılmasını öneriyor. Üstelik, bu karar, kadının ‘belge ve delil sunması’ koşuluna bağlanıyor.

‘Aile mahremiyetinin korunması’ bahanesiyle, aile hukukuna ilişkin tüm davalarda duruşmaların gizli yapılmasını öneren rapor, esas olarak kadın örgütlerini sürecin dışında bırakmak, kadınları yalnızlaştırmak ve zorunlu arabuluculuğa giden yolu açmak için bu öneriyi yapıyor.

Rapor, kadınların nafaka hakkını evlilik süresi ile bağlantılandırarak kısıtlıyor. ‘Boşanırsam nasıl yaşayacağım’ diye düşünecek kadınları boşanmadan caydırmaya çalışıyor. Nafaka kısıtlamasıyla yetinmeyen Komisyon, kadınların 1-2 yıl içerisinde mal paylaşımı davası açmazsa haklarını tümüyle kaybedecekleri yeni bir düzenleme öneriyor. Eğer evlilik eşlerden birinin ölümüyle sonlanırsa, sağ kalan eşin sadece kendi miras payını almasını öneriyor. Evlilik süresince edinilen mallar geleneksel olarak erkekler üzerine kayıtlandığı için, bu öneri, eşi ölen kadınların mal rejiminden kaynaklı paylarını alamayacakları anlamına geliyor.

Aile terapisi ve rehberlik hizmetleri verenlerin eğitim alanlarının, psikoloji, psikolojik danışmanlık, rehberlik, sosyal hizmet, çocuk gelişimi ve eğitimi, sosyoloji, hemşirelik, tıp, öğretmenlik alanları ile sınırlı kalmaması, ilahiyat fakültesi mezunlarının da aile danışmanı olarak görevlendirilmesi öneriliyor.

Milyonlarca kadının esas sorunu olan, kadına yönelik şiddeti önlemek için komisyonun bir önerisi var mı?

Komisyon kadına yönelik şiddeti önlemekten uzak olduğu gibi resmen erkek şiddetini teşvik ediyor. Dolayısıyla önleme önerisine sahip olduğunu söyleyemeyiz elbette.

Kadınlar aleyhine yeni önerilerin yanı sıra son yıllarda kazanılmış haklara da saldırı var. Bunlardan bahsedebilir misin?

Örneğin feministlerin ve kadınların ortak mücadelesinin kazanımı olan 2001 medeni kanun değişikliği ile yasal mal rejimi olarak ‘edinilmiş mallara katılma rejimi’ getirilmiştir. Buna göre, evlilik birliğinin içerisinde edinilen tüm mallar ortaktır. Bu kadını maddi olarak da güvenceye alan, kadın açısından görece daha eşit bir durum yaratan bir uygulama idi. Ancak rapora göre, kadınların 1-2 yıl içerisinde mal paylaşımı davası açmazsa haklarını tümüyle kaybedecekleri yeni bir düzenleme öneriliyor.  Ayrıca eşlerden birinin ölmesi durumunda, sağ kalan eşin sadece kendi miras payını almasının önerilmesi de medeni kanunda daha önce kazanılmış haklardan geri adım atılması anlamına geliyor.

Bu önerilerin uygulanmaya başlaması olasılığı nedir? Mecliste oylanması mı gerekiyor?

Bu rapor genel kurulda oylamaya açılıp AKP ve MHP oyları ile yüksek olasılıkla kanunlaşacaktır. Çünkü AKP aklı (ve şubesi MHP) tam olarak kadını eve hapsetmeyi ve erkeklere bağımlı hale getirmeyi arzuluyor. Kadın mücadelesinin yükselmesi işlerine gelmediği gibi son günlerde yine hedeflerinde en çok da kadınların olması gibi bir durum da ortada. Dolayısıyla kendi cephelerinden kadınlara güzel bir yanıt vermek isteyeceklerdir de. Bu bağlamda kendilerine yakın kadın kuruluşlarını ve kadınları karşımıza çıkaracaklarını tahmin etmek güç değil. Bu haliyle rapor yasalaşırsa, kadınları bir kuluçka makinesi ve seks objesi olarak görerek bir tür köleleştirmeye çalışan zihniyet için büyük bir kazanım olacaktır.

Bu rapordaki önerileri nasıl püskürtebiliriz? Kadın örgütlerinin nasıl bir takvimi var?

Tabi ki bu aşamada feministlere ve kadın örgütlerine önemli bir rol düşüyor. Muhalefeti, mücadeleyi ve sokağı bırakmamak zorundayız.  Zira tüm kazanımlarımızı feminist mücadeleyle, kadınların isyanıyla elde ettik. Feministler hem bu rapora hem de iktidarın kadın düşmanı diğer politikalarına karşı sokakları, meydanları ve geceleri bırakmamakta kararlılar. Geçen hafta Kadıköy’de ve Beyoğlu’nda iki eylem yaptık. Önümüzdeki günlerin hem yerel hem de ortak ve eş zamanlı eylemlilikler bakımından hareketli olacağını ifade edebilirim.

Bültene kayıt ol