(8 Mart dosyası) Gülsün Güvenli: “Kadın cinayetlerini durdurmak için cinsiyetçilikle her alanda mücadele edilmeli”

06.03.2016 - 13:24
Haberi paylaş

"Kadın cinayetlerinin son bulması için öncelikle kadın-erkek eşitliğinin tartışmaya açılmaksızın filli olarak hayata geçirilmesi, cinsiyetçilikle her alanda topyekûn mücadele edilmesi ve kadınların ekonomik ve toplumsal olarak güçlendirilmesi, kadın dayanışmasının desteklenmesi gerekir."

Marksist.org olarak Filmmor Kadın Kooperatifi tarafından yürütülen namus cinayetlerine ilişkin çalışmada yer alan GSÜ İletişim Fakültesi öğretim üyesi Gülsün Güvenli ile konuştuk.

Kadın cinayetleri üzerine yapılmış bir araştırmada yer aldınız. Çalışmanın amacını ve kapsamını anlatır mısınız?

Araştırma, Filmmor Kadın Kooperatifi tarafından AB fonlarıyla finanse edilerek yürütüldü. Saha çalışmasını ise Prof. Dr. Hülya Tanrıöver’in yönetiminde öğretim üyesi bir grup arkadaşla gerçekleştirdik. Araştırmanın temel amacı Türkiye’de son yıllarda gitgide artan kadın cinayetlerinin engellenmesi yönünde geliştirilecek politikalar ve uygulamaya konulacak eylem planları için gerekli verilerin oluşturulmasıdır. Açıkçası yola çıktığımızda resmi veri eksiklerinin ya da tutarsızlıklarının bu boyutta olduğunu tahmin edememiştik. O nedenle öncelikle 2009-2013 yılları arası işlenmiş kadın cinayetlerinin verilerini medyaya yansıyanlarla tamamlamaya çalıştık.

Çalışmanın ikinci alanını kadın cinayetlerine ilişkin medyanın nasıl bir söylem ürettiğini anlamak için yazılı basın, internet haber siteleri ve televizyon haber bültenlerinin çözümlenmesi oluşturuyor. Üçüncü olarak ta, kadın cinayetleri konusunda farklı bileşenlerin bu olguya ilişkin fikir ve deneyimlerinden hareketle, cinayetlerin nedenleri ve engellenmesi için alınması gereken önlemler konusundaki görüşlerinin derlendiği bir saha çalışması yapıldı. Bu amaçla da 7 farklı ilde (Ankara, Adana, İzmir, Trabzon, Van, Diyarbakır ve İstanbul) mağdur yakınları, dava avukatları, kadın kuruluşları üyeleri ve emniyet görevlileriyle görüşmeler yaptık.

Kadın cinayetleri ekonomik, tarihsel ve kültürel olarak birbirinden çok farklı ülkelerde gerçekleşebiliyor. Bu  cinayetlerinin toplumsal cinsiyet rolleriyle ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sorunuz tam da bunun yanıtını veriyor aslında. Araştırma bulgularımız kadın katillerinin % 75’inin koca-eski koca, sevgili-eski sevgili ve % 20’sinin erkek akraba olduğunu, bahanesinin de büyük oranda ayrılma, reddedilme, kıskançlık, “namus” olduğunu gösteriyor. Ve cinayetler yine büyük oranda çiftin ya da kadının evinde işleniyor. Tüm kültürel farklılıklara karşın ortak olan şey kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin temelinde kadın-erkek eşitliğini reddeden, erkeklerin kadınlar üzerinde mutlak tasarruf sahibi olduğunu varsayan ataerkil zihniyettir. Yaptığımız çalışma bir kez daha gösterdi ki yaşı, eğitimi, mesleği, etnik kökeni, yaşam tarzı ne olursa olsun her kadın öldürülebilir ve kadın cinayetleri birden bire olmamaktadır. Öldürülen kadınların yakınlarıyla yaptığımız görüşmelerin tamamında, katilin veya azmettiricinin bu fiil öncesinde, kadına sistematik bir biçimde şiddet uyguladığının altı çizilmiştir. Bu şiddet, pek çok durumda, kurumlar veya öldürülen kadınların aileleri ve yakın çevreleri tarafından da bilinmekte ama aileyi koruma adına şiddet görmezden gelinmektedir. Kısacası kadın cinayetleri her seferinde geliyorum diyor. Öte yandan resmi kurumlar ve medya tarafından özgün, toplumsal bir olgu olarak değil de bireysel, fevri, anlık bir fiil olarak görülmektedir. Tüm bu nedenlerle kadın cinayetleri sadece ideolojik değil aynı zamanda sistematik, birçok kurum ve kesimin açık veya örtük onayıyla işlenen örgütlü bir suçtur.

Özgecan geçen yıl şubat ayında öldürülmüştü. Özgecan’nın ölümünden sonra sadece o yıl içinde basına yansıyan rakamlara göre 371 kadın daha öldürülmüş. Kadın cinayetlerine ilişkin toplumsal tepkinin göreceli olarak artmasına rağmen bu cinayetlerinin tırmanmasını nasıl açıklıyorsunuz? 

Önceki yıllara yönelik ayrıntılı veri olmaması nedeniyle buna kesin bir yanıt vermek zordur. Belki ana ilki olguyla açıklayabiliriz. Öncelikle kadınların son yıllarda erkeklerin mutlak sahiplik iddiasına daha fazla hayır demeye başlamalarından söz edebiliriz. Örneğin şiddeti, dayatılan yaşam biçimini kabul etmemeleri, boşanmak istemeleri eskiye oranla artmış durumda. Öte yandan siyaset başta olmak üzere her alanda cinsiyetçi ayrımcı bir söylemin ve uygulamaların artmış olmasının bunda mutlaka etkisi vardır. Sonuçta kadın cinayetleri, temelinde yatan cinsiyetçi ideolojiyi benimsemiş̧ tüm kişi ve kurumların politik tercihleri, açık veya örtük onaylarıyla gerçekleşir. Örneğin yargı bu ideolojiden hareketle kadın cinayetlerine “haklı” veya hafifletici nedenler arar; emniyet ve jandarma şiddetle mücadelede, özellikle de “aile içi şiddet” konusunda çoğunlukla uzlaştırma, barıştırma yoluna gider. Yasal boşluklar ve uygulama yetersizlikleri bu durumu pekiştirir. Medya kadın cinayetlerini hâlâ “3. Sayfa” haberi olarak polisiyeleştirerek, magazinleştirerek sunar ve yer yer şiddetin pornografisini yapar, katillerin hoş görülmesine yol açacak bahaneler üretir.

Özgecan cinayetinin kamuoyunda farkındalık yaratmış olması sevindirici elbette. Biz medya analizimize daha önce başlamıştık ve fark ettik ki önceki dönemde kadın cinayetleri medyada çok az haberleştirilirken sonrasında en azından sayısal bir artış oldu. Gelen tepkilerin birçoğunda da cinsiyetçi bir yan vardı. Örneğin “temiz” olduğu vurgulandı. Yani olmasaydı hak etmiş olabilirdi. Ya da hayatta kalmış olsaydı tecavüzcüsü yerine o sorgulanacaktı. Geçtiğimiz günlerde tecavüze uğrayan genç kız için “o saatte sokakta ne işi varmış ki?” denmesi gibi.

Kadına yönelik şiddet genelinde ve cinayetler özelinde tartışılan çözüm-önlem önerileri arasında yer alan hadım yasası, elektronik kelepçe, ya da şikayetçi kadınların polise zimmetlenmesi gibi önerileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hadım yasasının teklif edilmesi sorunu hasta birinin bireysel eylemi olarak ele almak demektir. Oysa biz bunun toplumsal, ideolojik, siyasi bir sorun olduğunu söylüyoruz. Erkek bunu kendinde hak olarak gördüğü için yapıyor. Elektronik kelepçe belki uzaklaştırma almış olan erkeği denetleme işlevi görebilir. Ancak panik butonu denemesi gösterdi ki cinayetlerin çoğu kararlı ve önceden planlanmış olduğundan polis gelene kadar cinayet çoktan işlenmiş oluyor. Polise zimmetlenme konusunda ise görüşmelerimizden bir örnek vermek istiyorum. Bir kadına verilen koruma polisinin karısına da koruma verilmişti. İdam cezası önerenler de çıkıyor ama aslında indirim uygulanmadığı takdirde var olan yasalarla ağır cezalar vermek mümkün. Biz bu yüzden öncelikle kadın cinayeti davalarının herhangi bir cinayet davasından farklı görülmesini ve indirim uygulanmasını engelleyici maddeler konmasını öneriyoruz. Çünkü hakimlerin “sosyal medyada fazla yazışıyordu”, “birileriyle görüldü” vb. gerekçelerle yaptığı tahrik indirimi ya da iyi hal indirimi her seferinde cinayetleri meşrulaştırmakta, erkeklere onay vermektedir. Ama her şeyden önce cinayete giden yolları kapamak gerekir. Kadın cinayetlerinin son bulması için öncelikle kadın-erkek eşitliğinin tartışmaya açılmaksızın filli olarak hayata geçirilmesi, cinsiyetçilikle her alanda topyekûn mücadele edilmesi ve kadınların ekonomik ve toplumsal olarak güçlendirilmesi, kadın dayanışmasının desteklenmesi gerekir.


Filmmor tarfından yürütülen "Kadın cinayetleri önlenebilir" kampanyası - Kadın Cinayetlerini Haberleştirme Kılavuzu

Kadın Cinayetleri Eylem Araştırması medya analizi sonuçlarına göre:

• Medyada kadın cinayetlerinin %60’ı ‘3. sayfa’da, ‘3. sayfa haberi” olarak yer alıyor, ‘adli olay’ olarak haberleştiriliyor.

• Kadın cinayetleri medyada sayısı ve konumu itibariyle yeterince görünür değil.

• Haberler genellikle cinayet / olay odaklı, adliye tutanakları ve faillerin / katillerin ifadelerine dayandırılıyor.

• Haberler kadın cinayetlerini sıradanlaştıran hatta meşrulaştıran ifadeler içeriyor.

• Kadın cinayetlerine en az yer veren, en olumsuz söylemi üreten mecra TV, ardından gazeteler ve internet geliyor.

Medyanın kadın cinayetlerini haberleştirirken yaptığı ihalleri önlemek ve medyanın cinayetlerini önlemekte üstüne düşeni yapması dileğiyle Kadın Cinayetleri Haberleştirme Kılavuzu hazırlandı.

Bültene kayıt ol