Kadınlar gündelik hayatın her alanında cinsiyetçilikle yüz yüze. Kadın cinayetleri ve şiddet bir türlü son bulmuyor.
Sosyalist İşçi gazetesi, tüm dünyada kadınların neden kadın oldukları için baskıya maruz kaldıklarını, cinsiyetçiliğin kökenini ve mücadeleyi DSİP MK üyesi Yıldız Önen’le konuştu.
Neoliberal politikalar çocuk bakımı ve ev işlerini kadınlara yüklüyor. Hükümetin yeni çıkardığı yasalarla kadının esas rolünün annelik olduğu söylemi pratikte dayatılıyor. Zaten bir de AKP’nin ‘ailenin güçlendirilmesi’ propagandası var. Bu politikaların kökeninde yatan şey nedir?
Yıldız Önen: Kadınları ailenin temeli gören, ‘yuvayı dişi kuş yapar’ sözünün altında yatan şey kapitalizmin düzenli bir şekilde devam edebilmesi için ailenin gerekli olmasıdır. Yeniden üretim süreci denilen çocuk doğurma, büyütme, ev işleri, hasta, yaşlı bakımı gibi işler aile içinde halledildiği sürece kapitalizm sorun yaşamamakta. Aileyi bir arada tutmak misyonu en çok kapitalistlere ve onların çıkarını savunmakla görevli devlet aygıtına düşüyor. Son yıllarda kadınların hem iş gücünde daha fazla yer almaları, devamında sosyal hayatta daha fazla yer almalarıyla birlikte kadının kendi yerini bir tek aile içinde görme devri en azından kadınların bir bölümü için değişti. Kadınlar artık hem çalışma koşullarında hem sosyal konularda daha fazla söz sahibi olmak istiyorlar. Bu sürece ket vurmak, kadınları yeniden aileye döndürmek için devlet, hükümet ciddi bir ‘aile kutsaldır, bir kadın için en iyi yerdir’ ideolojisini süsleyip püslemeye başladılar. Bu sadece Türkiye’de değil ekonomik kriz yaşayan Avrupa’da ve Amerika’da da yaygınlaşıyor. Ancak kadınlar yüzyılın başında, 1960’larda olduğu gibi bir kez çalışma hayatına, sosyal hayata atıldıktan sonra onları geri göndermek oldukça zor. Kadınlar koşulların kendi lehlerine değişmesi için verdikleri mücadeleye devam ettikleri sürece bu müdahalenin başarılı olma ihtimali düşük.
Türkiye’de şiddet ve cinayetler en can yakıcı sorun. Ancak cinsiyetçilik hayatın her alanında farklı yüzlerle karşımıza çıkıyor. Tüm bunlarla baş etmek nasıl mümkün? Cinsiyetçilikten nasıl kurtulabiliriz?
Yıldız Önen: Türkiye’de kadına şiddet maalesef uzun bir dönem normal göründü. ‘Dayak cennetten çıkmadır’ sözüyle şekillenen bir toplumda bunun yanlışlığını anlatmak çok zor. Ancak 1980’lerden itibaren başta kadınlar olmak üzere muhaliflerin kadına şiddete karşı başlattığı kampanyalar etkili olmaya başladı. Yasalardaki değişiklikler, büyük gösteriler toplumdaki algıyı yavaş da olsa kırıyor. Bunun daha keskin kırılmalarla sürebilmesi için kadına şiddete karşı ses çıkarmaya devam etmek gerekiyor.
Bunun için toplumdaki kadın algısının değişmesi çok önemli. Bir yandan kadına şiddet her yönüyle psikolojik şiddet de dahil cezalandırılmalı, bir yandan kadının bu toplum içindeki yaşamı kolaylaştırılmalı. Tek başına yaşayan kadınlara gerekli sosyal yardım sağlanmalı. Devlet boşanan kadına maddi ve manevi her türlü desteği sağlamalı.
Kendi geçimini sağlayana kadar destekler devam etmeli. Kadının tek başına çocuk büyütebilmesi için her türlü destek sağlanmalı.
Bunların yanı sıra önemli olan toplumda kadına şiddet uygulanamayacak bir kültür oluşturmak. Kadına şiddet her yerde eleştirilen bir durum olmalı. Maalesef bu konuda hâlâ çok geriden geliyoruz. Geçen gün kayınpederini kendisine cinsel tacizde bulunduğu için öldüren gelinin kocası babasının cenazesinde babasını savunuyordu. Bu durumun değişmesi gerekir.
Kürtajı yasaklama girişimlerinde ve en son Özgecan cinayetininin ardından kitlesel eylemler oldu. Özellikle kadınların cinsiyetçiliğe karşı çok öfkeli ve politik olduğunu gördük. Ancak bu öfke cinsiyetçiliğe karşı sürekliliği olan bir harekette birleşmiyor, varolan kampanyalara bu kitlesellik yansımıyor. Neden böyle?
Yıldız Önen: Maalesef bu günlerde sadece kadına şiddete karşı değil pek çok konuda demokrasi mücadelesi vermek çok zor. Savaş ortamında her türlü muhalif hareket baskı altında zayıflatılıyor.
Kadına şiddete karşı mücadelemizde karşımızda birkaç sorun var. Birincisi sokakta bir araya gelen çoğulcu kalabalığı örgütleyebilecek bir kampanya yok. Sokakta tek ses çıkarabiliyorken örgütlenmede yüzden fazla kampanya, örgüt, dernek var. Sokaktaki çeşitliliği örgütlenmede sağlayamadan büyük kampanyalar oluşturmak zor.
Şiddeti ve ölümleri durdurmak için nasıl bir politika izlenmeli?
Yıldız Önen: Öncelikle yasal düzenlemelerin uygulanmasını sağlamak gerekir. Ama daha önemlisi cinsiyetçiliğe karşı mücadeleyi büyütmek gerekiyor. Kadının toplumsal rolü değişmeden şiddeti toptan yok etmek mümkün değil. Bunun için her türlü şiddete karşı mücadele, cinsiyetçiliğe karşı mücadeleyi kapsamalı. Kadına ‘eşit işe eşit ücret’ talebi gibi talepler de kampanyanın sloganları olmalı.