"Kadın üniversitelerine" tepki, Polonya'da kürtaj isyanı, Porto Riko'da kadın aktivistlerin talepleri yürürlükte...
Kadınlar izole edildikleri üniversiteler istemiyor
Türkiye’nin 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı arasında kadın üniversitelerinin de yer alması tepkiye sebep oldu. Kadınlar, şiddetin kaynağının toplumsal hayatta yer almaları değil; erkek şiddeti olduğunu bir kez daha haykırdı.
Twitter’da "KadınÜniversitesiİstemiyoruz" diyerek başlatılan kampanya, Türkiye gündeminde dördüncü sıraya kadar yükseldi. Hükumetin kadınları koruma iddiasıyla başlattığı planlamalara kadınlar güçlü bir şekilde yanıt verdi.
Bu sosyal medya eyleminin ardından İstanbul ve İzmir’de de eylem çağrısı yapıldı. Kadın Üniversiteleri İstemiyoruz Kampanya Yürütücüsü Yaren Tuncer, AKP’nin “makbul kadın” yaratma çabasıyla kendine bir kadın kadrosu oluşturmaya çalıştığını ifade etti.
Tuncer, üniversitelerde kadınları korumanın kadın üniversitelerinden geçmediğini ve asıl çözümün mücadelede yattığını şu şekilde ifade etti: “Okullarımızı ve yaşam alanlarımızı kadın düşmanlarından temizleyene kadar; eşit, özgür, özerk ve demokratik üniversiteleri yaratana kadar mücadele etmekten geri durmuyor; makbul kadın sınırlarınızı tanımıyoruz. Başta üniversiteli kadınlar olmak üzere tüm itaat etmeyen kadınları mücadeleye çağırıyoruz, çünkü biliyoruz, bizim dayanışmamız karşısında baskıların bir hükmü yok. Üniversitelerde AKP’ye, YÖK’e, kayyumlara, sivil polislere, Özel Güvenlik Birimlerine yaşamın hiçbir alanında da erkek egemen zihniyete geçit vermeyeceğiz”
Polonya’da kürtaj isyanı
Polonya’da zaten sınırlı olan kürtaj yasasına yeni sınırlamak getirilmek istenmesi aylardır çok büyük bir öfkeye neden oluyordu. Geçtiğimiz Ekim ayından beri kadınlar sokakları boş bırakmadılar ve otoriter saldırılara karşı eylemlerini sürdürmeye devam ettiler.
Yeni kürtaj yasağı taslağına göre kürtaja yalnızca tecavüz, ensest ilişki ve annenin hayatının tehlikede olduğu durumlarda izin verilecek. Bu da eski kürtaj yasağının daha da sertleşmesi demek. Ağır doğum kusuru taşıyan ceninlerin kürtaj yoluyla alınmasının illegal hale geliyor. Kadınlar bu yasa taslağı gündeme geldiğinden beri tepkilerini çok net bir şekilde ortaya koydular. Polonya’nın son yıllardaki en geniş eylemlerini gerçekleştirdiler.
Ocak ayının son günlerinde Polonya'da Anayasa Mahkemesi'nin kürtajı daha da zorlaştıran kararı, resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bunun ardından Varşova’da binlerce kadın sokağa döküldü, meşaleler ve gökkuşağı rengindeki şemsiyelerle bu kararı protesto etti.
Eylemlerde "Bu, savaş demektir” gibi kadınların geri adım atmayacağını gösteren pankartlar dikkat çekti. Eylem çağrısı yapan kadın aktivist Marta Lempart, mahkemenin verdiği kararı bir suç olarak tanımladı.
Porto Riko’da kadın hakları savunucularının yıllardır talep ettiği tedbirler yürürlükte
Porto Riko'da, kadına yönelik şiddetin artması ve buna karşı verilen mücadelenin sonucunda bir önlem planı hayata geçirildi. Özellikle Angie Noemi Gonzalez isimli bir hemşirenin evli olduğu erkek tarafından öldürülmesi büyük bir öfkeye sebep oldu. Bu olayın ardından olağanüstü hal ilan edildi ve kadın hakları savunucularının yıllardır talep ettiği tedbirlerden bir kısmı sonunda hayata geçirildi.
Şiddet failine yönelik uzaklaştırma kararı aldırmış kadınların korunması ve daha iyi izlenmesi için bir komite kurulacak. Koruma altına alınan kadınlar, cep telefonlarındaki bir uygulamayla bir tehlike anında güvenlik güçlerinden yardım isteyebilecek. Alınacak önlemler kapsamında eşcinseller ve transseksüellerin de korunması sağlanacak.
Geçtiğimiz ayın başında göreve başlayan Vali Pedro Pierluisi’nin yayınladığı bildirgede mağdurların “sistematik erillik, eşitsizlik, ayrımcılık, eğitimsizlik, rehberlik eksikliği ve en önemlisi eylemsizlikten mustarip olduğu” ifade edildi.
Adadaki insan hakları örgütleri ve aktivistler, yeni bildirgeyi 'mükemmel bulmadıklarını' fakat kadınların hayatlarını kurtarmanın ilk adımı olarak gördükleri için bu adımdan memnun olduklarını dile getirdiler.
Porto Riko Aile İçi Şiddet Barınma Ağı başkanı Vilmarie Rivera, "Hükümet, şiddetin öncelikli olarak ele almamız gereken bir sorun olduğunu kabul etti" dedi ve atılacak daha çok adım olduğunu dile getirerek, okul müfredatına toplumsal cinsiyet konularının dahil edilmesi gerektiğini ifade etti. Sığınma evi direktörü Lisdel Flores ise "Bugün, üç yıldır talep ettiğimiz OHAL ilanı için, savaşan kadınlar için harika bir gün" dedi.
Bu gelişme, Flores’in de ifade ettiği üzere yıllardır süren bir mücadelenin ürünü. Hemşire Angie Noemi Gonzalez’in öldürülmesi, artık kadınların öfkenin adeta taştığını gösterdi ve kadın hakları savunucularının taleplerine neden ihtiyaç duyulduğu açıkça görüldü. Fakat aktivistlerin de söylediği gibi bu mükemmel bir bildirge değil, fakat aktivistlerin diğer taleplerinin de hayata geçirildiği yeni bir anlayışın habercisi olabilir.
Hem Porto Riko’da hem Polonya’da hem de adını anamadığımız pek çok yerde kadınlar cinsiyetçiliğe, şiddete, ayrımcılığa, bedenlerine müdahale edilmesine karşı mücadele ediyor. Bu mücadeleler, kadın üniversitelerine karşı çıkan kadınların söylediği gibi kadınların kurtuluşunun mücadelede yattığını açıkça gösteriyor.