Hollywood ünlülerinin sosyal medyada başlattığı ‘#10yearschallenge’ akımı da Türkiye toplumundaki kültürel kutuplaşmaya dair bir politik tartışmayı başlatmaktan kaçamadı.
Akım, sosyal medya kullanıcılarının on yıl önceki fotoğraflarını güncel fotoğraflarıyla birlikte paylaşmasından ibaret. Türkiye’de bazı kadınların eski başörtülü fotoğraflarıyla şimdiki örtüsüz fotoğraflarını paylaşması, hızla akımın içinde yeni bir akım hâline geldi. Yine her kesimden ‘çok bilmişler’, kadınların ne yapıp ettiğini oradan buradan çekiştirebilecekleri ve yorumda bulunabilecekleri bir konuymuş gibi ele alıyor.
Bir yanda kadınları yoldan çıkmakla ‘suçlayanlar’, saldıranlar var. Diğer yanda lafı kadınların gerçek olmadığını ve birilerinin manipülasyonunun maşası olduğunu söylemeye kadar getirenler var. İki taraf da bir elmanın iki yarısı gibi mevzuya provakasyon diye yaklaşıyor. Bir de tuhaf bir şekilde söz konusu kadınların deneyimleri üzerinden aslında kendi indirgemeci politik pozisyonuna methiyeler düzen solcu erkekler var. Kadınların kendi bedenlerine dair tercihleri, örtünmemeyi özgürlüğün ve modernizmin mutlak koşuluymuş gibi ele alan siyasetlerinin onaylanmasıymış gibi davranıyorlar.
Kadınlar isterse başörtüsü takar, istemezse takmaz, gebe kalır veya kalmaz, mini etek giyer veya giymez, makyaj yapar veya yapmaz, erkek veya kadın partneri olur veya hiç olmaz, kısaca nasıl isterse öyle yaşar. Kadınlar yaptıkları veya yapmadıklarıyla herhangi bir siyasi kesime bir şey kanıtlamak zorunda değil. Başörtüsü çıkardığı veya taktığı için ayrımcılığa, saldırganlığa, cinsiyetçiliğe maruz kalan tüm kadınlarla dayanışmaktan başka bu tercihe dair herhangi bir yaklaşım, başka bir dünya mücadelesi verenler için söz konusu değil. Mesele kadınların kendileri için özgürlük neyse, onu her türlü zorluğu göze alıp gerçekleştirme mücadelesinin bir parçası olmaktır.