Yeni Şafak gazetesinin yazarlarından Yusuf Kaplan, "Cinsiyet eşitliği gibi sinsi projeleri başlarına çalmamız lazım" dedi.
Bugün yayımlanan "Türkiye’nin “cinsiyet”le imtihanı" başlıklı yazısında, Türkiye'nin "ailenin en güçlü olduğu" toplumlardan biri olduğunu öne süren Yusuf Kapan, "İstanbul Sözleşmesi’yle ve cinsiyet eşitliği projeleriyle aile yapımız, sosyal dokumuz büyük bir saldırıyla karşı karşıya!" diye devam etti.
Batı uygarlığının "çöktüğünü" iddia eden Kaplan, sonunda kadınların eşitliğine saldıran yazısında şu ifadeleri kullandı:
"Batı’dan insan modeli konusunda da, aile ve toplum modelleri konusunda da öğreneceğimiz, dolayısıyla ödünç alacağımız hiç bir şey yok: Bu konuda gölge etmesinler başka “ihsan” istemiyoruz!
Batılıların AB uyum yasaları çerçevesinde bize dayattıkları projelerin başında, aileyi, toplum yapımızı ve dokumuzu çökertecek İstanbul Sözleşmesi ile bu ülkenin bazı illerinde, okullarında pilot olarak uygulanma aymazlığı gösterilen “cinsiyet eşitliği” gibi yıkıcı projeler geliyor!
Başlarına çalmamız lazım, bütün bu tür sinsi, yıkıcı projeleri!
Yine kadın hakları konusunda da, temelde, Batılılardan alacağımız hiç bir şey yok aslında.
Batı’da insan yok ki! Kadın da yok, aslına bakarsanız! Kadın, tüketimin kölesi, kapitalizmin tüketim nesnesi. Klişe değil bu, ürpertici bir gerçek!
Bir yanda güya kadın hakları söylemleri zirve yaparken, öte yanda bütün bir kültür endüstrisi, kadını, insan olarak bile kabul etmiyor; aksine, her alanda, her yerde, her fırsatta kadını cinsel olarak, bedenen aşağılayan, ayartıcı bir tüketim nesnesine dönüştüren cinsellik endüstrisi tavan yapıyor.
Bırakınız kadını koruyabilmeyi insan türünü bile koruyamayacak kadar acıklı durumda Batılı toplumlar!
Bu ülkede kadının aşağılanması, şiddet ve tecavüz olaylarının artması elbette ki bir vakıa ama bunların seküler, hedonist kültürün yaygınlaşmasıyla tavan yaptığını, burada zıvanadan çıkan çarpık kadın-erkek ilişkilerini, cinsellik sömürüsü, kadın bedeni sömürüsü yapan televizyon programlarının ve dizilerinin rolünü neden kimse konuşmuyor, anlamakta zorlanıyorum!
Toplumu, aileyi ve insan türünü yerle bir eden, insan türünün geleceğini bile tehlikeye sokan sefih seküler-hedonist-insanaltı insan tipinin bu ülkeye dayatılması, bu ülkede toplumun çözülmesi ve ailenin çökmesiyle sonuçlanacaktır.
Dünyada en sağlam, en güçlü aile ve toplum yapısına sahip bir ülkeyi çökertmenin, genç nesillerini körleştirmenin, hedonist, nihilist, ruhsuz insanaltı varlıklara dönüştürerek köleleştirmenin, içerden teslim almanın en sinsi yolu bu!
O yüzden Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden derhal çıkmalı ve “cinsiyet eşitliği” gibi sinsi projeleri akit geç olmadan kaldırmalıdır!"