Sağlık hizmetleri giderek daha niteliksiz hale gelmeye başladı. Bunun sebebi sağlık personelinin kişisel yetersizlikleri değil elbette. Uzun yıllar boyunca iktidarlar eliyle, aynı iktidarların övünerek anlattıkları bir sağlıkta dönüşüm yaşandı. Sağlık hak olmaktan çıkarıldı. Vatandaşının sağlığını koruyan devletten, kendi sağlığından sorumlu vatandaşa doğru bir değişim yaşandı. Bu sayede sağlık hizmeti yüksek kârların elde edildiği bir sektöre dönüştürüldü.
Sağlık ocaklarının yerini "aile sağlığı merkezleri" alırken 1. basamak sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi yolunda bir adım atılmış oldu. Koruyucu sağlık hizmetleri aksamaya başladı. Sağlıklı kalmanın maliyeti yükseldi. Tüm bu süreçte nüfus birkaç milyon artarken hastane başvuruları yüz milyonlarca arttı. Kışkırtılmış sağlık talebini devlet karşılayamazken, özel sektör çok ciddi kazançlar elde eder hale geldi.
Sağlıkta şiddet özelleştirmenin sonucudur
Tüm bunlar olurken sağlık sisteminin tüm aksaklıklarından sağlık personeli sorumlu gibi bir hava estirildi. Sağlıkta şiddet neredeyse başka hiçbir iş kolunda olmadığı kadar arttı.
Devlette çalışan sağlık personeline düşük ücretler verilerek özelde çalışmaları teşvik edildi. Zaten yeterli olmayan sağlık personeli sayısı, personelin önemli bir kısmının özelde çalışmasıyla daha da yetersiz hale geldi.
Bu durum bir kısır döngüye sebep oldu. Sıra bulmak zorlaşıyor, hizmetin kalitesi düşüyor, şiddet artıyor, sağlık personeli özele veya yurt dışına kaçıyor. Zaten düşük olan ücretlerin performans ile yani daha fazla çalışmaya teşvik edilerek yükseltilmesi vaad ediliyor, ama daha fazla çalışmak yetmiyor, hizmetin niteliği kötüleşiyor, kuyruklar artıyor, sıra bulunamıyor, şiddet artıyor. Hem hasta hem de çalışan memnuniyeti azalıyor.
Paran kadar sağlık
Sağlık bakanlarının yıllardır özel hastane sahiplerinden seçiliyor olması iktidarın tercihinin bu yönde olduğunun açık bir kanıtı.
Sağlık hizmetinin bu şekilde verilmesi sağlığı para ile alınıp satılan bir meta haline getirdi. Bu durum özel hastanelerin, ilaç şirketlerinin muazzam kârlar elde etmesine yaradı. Son günlerde medyaya yansıyan bebek ölümleriyle gündeme gelen bu durumun sadece bebeklerle ve birkaç hastaneyle sınırlı olmadığını tahmin etmek hiç de zor değil. Gereksiz tahliller, gereksiz ilaç kullanımları, ameliyatlar vs. Daha fazla kâr uğruna feda edilen hayatlar.
İşte bu koşullarda giderek bozulan koruyucu sağlık hizmetlerini, artan hastane kuyruklarını aile sağlığı merkezi personellerini sözde teşvik ederek düzeltecekleri bir yönetmelik yayınladılar. Bu yönetmelik çalışanları daha fazla çalışmaya zorluyor.
Yeni yönetmelik sağlık çalışanlarına bir saldırıdır
Var olan koşullarda bu tarz sözde teşvikler verilen hizmetin kalitesini arttırmak bir yana daha da sıkıntıya sokacak. Ücretler artmak bir yana düşecek. Hasta ve çalışan memnuniyeti azalacak. Hasta memnuniyeti ve yetişmekte zorlanacakları hizmetlerle değerlendirilecek olan aile hekimleri sözleşmelerinin sonlandırılması yani işsiz kalma riskiyle de karşı karşıya kalacaklar.
Yaşasın grev!
Kendilerini daha da zor durumda bırakacak yeni yönetmeliğe karşı aile sağlığı merkezi çalışanları Kasım ayında 3 gün iş bıraktı. Ancak iktidar geri adım atmadı. Bunun üzerine çalışanlar 2-6 Aralık tarihlerinde 5 gün daha iş bırakacaklar.
Aile sağlığı merkezi çalışanlarının talepleri tüm sağlık çalışanlarınca sahiplenilmeli ki sağlıkta dönüşümü durdurmak üzere bir adım atılmış olunsun.
Sağlıkta dönüşümün bir diğer ayağı da Şehir hastaneleri. 2. ve 3. basamak sağlık hizmetlerinin devlet tarafından sınırlı bir şekilde verilmesini, hatta o hizmetin bile yine özel sektör aracılığıyla verilmesini, kent merkezlerindeki devlet hastanelerinin kapatılarak bu bölgelerin özel sektöre bırakılmasını içeriyor. Açılan şehir hastanesinin yatak kapasitesine eşit sayıda yatak kapasiteli hastane kapatmayı içeren bu adım 2. Ve 3. basamak sağlık hizmetlerinin önemli ölçüde özelleştirilmesi ile sonuçlanacak.
İktidar yıllar içinde sağlık hizmetlerinin tüm basamaklarının özelleştirilmesini tamamlamış olacak. Sınırlı bir devlet hizmeti ile yetinecek.
Bu durum hem hizmet alıcıları hem de hizmet vericileri mağdur edecek. Bu sebeple bugün gerçekleştirilen bu saldırıya karşı tüm sağlık çalışanları birlikte direnmeli.
Küçüklü büyüklü çok parçalı bir örgütlülüğe sahip olan sağlık çalışanları birleşik bir cevap vermenin yollarını üretmeli. Sadece bu yetmez 1.2.3. basamak sağlık çalışanları da birleşik davranabilmeli.
---
Geçtiğimiz iş bırakmada çok sayıda sendika ve meslek örgütü birlikte davrandı. Ancak bunu da aşan bir şekilde mücadele birleşmeli ki tüm saldırıyı durdurup sağlık çalışanlarının ve hizmet alanların memnun olduğu bir sitemi inşa edebilelim.
Bu amaçla;
Bekir Ersin
(Sosyalist İşçi)