Krizin faturası bize ödetiliyor

02.11.2019 - 10:01
Haberi paylaş

Ekonomik kriz şiddetini arttırarak ilerliyor. Artık sokakta dolaşırken bile zamlardan yakınan insanları duyabiliyoruz.

İnsanlar, “ben hayatımda ilk kez bu kadar yüksek elektrik faturası ödedim” ya da “evde bir buzdolabı bir çamaşır makinesi çalışıyor yine de gelen fatura 100 liradan aşağı değil!” diyor.

AKP hükümeti döviz krizi ile başlayan ekonomik krizin bedelini emekçilere ödetmeyi sürdürüyor. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) bankalara 25 milyon lira ve üzerinde kredi borcu bulunan büyük ölçekli şirketler için ‘finansal yeniden yapılandırma’ (FYY) uygulamasına başlanacağını duyurdu.

TBB bu yıl başında yayınladığı ‘Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması’ kapsamında borç toplamı 100 milyon liradan büyük olan borçluların yeniden yapılandırmasına imkan tanıyordu. Şimdi bunu daha az borcu olan şirketlere uyguluyor. 25 milyon liranın altındaki küçük ölçekli şirketlerde uygulamaya başlanması için de onay beklendiği açıklandı.

Bir kez daha şirketlerin borçları erteleniyor, ödeme kolaylığı sağlanıyor. Benzer bir uygulama ile daha önce konkordato ilanları sırasında yaşanmıştı. Borçlarını ödeyemeyen şirketler konkordato ilan ederek borç ödemelerini askıya almıştı. 

Diğer yandan hükümet işçilerin zam taleplerine dalga geçerek yanıt veriyor. Gıda fiyatlarındaki yükseklik herkesin malumu iken enflasyonun düşmekte olduğu açıklanıyor ve düşük ücret zamları yapılıyor.

İşçilere enflasyon altı ücret artışı

Ağustos ayında 130 bin kamu işçisinin 2019-2020 ücretleri ve sosyal haklarını ilgilendiren toplu iş sözleşmeleri görüşmelerinde Türk-İş hükümetle yılın ilk 6 ayı için %8, ikinci 6 ayı için %4 oranında zam yapılmasında anlaştı. 2020'nin ilk ve ikinci 6 ayı için ise %3'er ve enflasyon farkı oranında artış konusunda el sıkıştı.

Oysa TÜİK’in Eylül ayı açıklamasına göre dahi yıllık enflasyon %18. Hükümetin verdiği %8’lik ücret artışı işçiler yoksullaşırken şirketlerin korunduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

2020 yılı asgari ücreti ise Aralık ayında belli olacak ama görünen o ki geçen yıl yerel seçimlerden önce yapılan yüksek zamlar bu sefer yapılmayacak. Geçen yıl %26’lık bir zam yapılmıştı. 

Yılın en önemli TİS görüşmeleri ise Ekim ayında Metal sektörü sendikaları ile işverenler örgütü MESS arasında başladı. Türk Metal yıllık %26 zam isterken Birleşik Metal %34 zam talep ediyor. 150 bin işçinin ücretlerinin belirleneceği görüşmelerde MESS hükümetin de yanında yer alacağını düşünerek bu zam oranlarını kabul etmeyecektir. O zaman sınıf hareketinin en diri sendikası ve işçi grubunun daha önce olduğu gibi yeni bir metal fırtına başlatması mümkün. 

Doğalgaz ve elektriğe zam

Ağustos ayı başında Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) doğalgaza %14,9 zam yapmıştı. Ardından aynı ayın sonunda bir kez daha %14,97 zam yaptı. Böylece bir ay içerisinde doğalgaz fiyatları %30 zamlanmış oldu.

Ekim ayı başında ise EPDK elektriğe %14,9 zam kararı almıştı. Elektriğe, 1 Temmuz tarihinde de %15 zam yapılmıştı. Bu sonuçla son 2 senede konutlarda kullanılan elektriğe yapılan zam oranı %72,4 oldu.

2018 yılının ağustos ayından bu yana doğalgaza 5 ve elektriğe 6 kez zam geldi. Tüm bu süre zarfında ise doğalgaz ve elektriğe sadece birer kez indirim geldi.

***

Sanayi üretiminde düşüş

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ağustos ayına ilişkin sanayi üretim endeksi sonuçlarını açıkladı. Sanayi üretimi son bir yılda yüzde 3,6,  son bir ayda yüzde 2,8 azaldı. Beklenti, yıllık düşüşün yüzde 0,7'de kalması yönündeydi.

Türkiye ekonomisinin önemli göstergelerinden biri olan sanayi üretimi 12 aydır üst üste daralıyor.

Son bir yılda dövizin pahalılaşması ve fiyatların artması, iç tüketimde belirgin bir düşüş yarattı. Bu da sanayi üretimine daralma olarak yansıdı. Fabrikalar şimdiye kadar iç tüketimdeki daralmayı, ihracat yaparak aşmaya çalışıyorlardı. Ancak Avrupa ve ABD ekonomilerinin yavaşlamaya başlaması, ihracatı da olumsuz etkiledi ve sonuçta sanayi üretimi düşmeye devam etti.

***

İşten çıkarmalarda 2. dalga

Türkiye kapitalizminin kalbi olan sanayideki daralmanın ilk sonucu bir çok fabrikada başlayan işten atmalar. Metal sektöründen başka sektörlere yayılan bu eğilim, işsizliğin ikinci dalgası.

İlk kitlesel işten çıkarma dalgası, Ağustos-Eylül 2018’de başlayan krizin ertesinde gelişmişti. 1 milyondan fazla kişi geçen bir yıl içinde işini kaybetti. İş bulma umudu kalmayanlarla birlikte işsiz sayısı 6 milyona çıktı. 

Krizle geçen bir yıl boyunca ilan edilen ekonomik kararlarda “yeni kitlesel istihdam” vaat ediliyorduysa da bu hayata geçmedi. Şirketlerin borçları “yapılandırıldı” ve fakat yeni yatırımlar için yeni krediler bulunabilmiş değil.

***

Hak arayışlarına baskı ve yasak

Soma katliamının ardından geçen yıllar boyunca haklarını alamayan maden işçileri, Ankara’ya yürüyor. Daha ilk günden beri kolluk kuvvetlerinin müdahaleleri ve yasaklarıyla durdurulmak isteniyorlar.

Ödenmeyen maaşlarını ve kıdem tazminatlarını almak için Eskişehir’den Ankara’ya yürümek isteyen metal işçileri polisin biber gazı ve copuyla karşılaşıyor. Grevleri yasaklayan ve patronların istediğini yapmasına izin veren yönetim, işçilerin hak arama mücadeleleri üzerindeki baskıyı da artırıyor. İşçilerin sendikal haklarını tanımayan patronlara ise göz yumuluyor.

***

Çözüm birleşik mücadele

Kamuda ve birçok işkolunda imzalanan toplu sözleşmelerle birlikte zorlu kış ve zorlu bir yıl emekçileri bekliyor. 

Sendikalar, işçilerin aidatlarından kesilen paralarla lüks içinde yaşayan ve her fırsatta patronların sözcüsü iktidarla anlaşan sendika bürokratlarına, bırakılamaz.

İster Türk-İş ister DİSK ve Hak-İş, KESK ya da Memur-Sen üyesi olsun, işçi, memur ve sözleşmeli statüsünde çalışan tüm işçilerin çıkarı, ortak talepler için birleşmekte ve mücadele etmekte. Bunun için konfederasyonları zorlamakta. İşyerlerinde, fabrikalarda fiilen birliği sağlamakta. 

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol