Barış İçin Akademisyenler tarafından 2015’te imzaya açılan “Bu suça ortak olmayacağız” metnine imza atan akademisyenleri “oluk oluk kanlarını akıtmak”la tehdit eden organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in beraatine akademisyenlerden tepki geldi.
Barış akademisyenleri, 2015 yılında “Bu suça ortak olmayacağız” metnini imzalayan akademisyenleri “oluk oluk kanlarını akıtmak ve kanlarıyla duş almak” ile tehdit eden organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in beraat etmesini tepkiyle karşıladı. Akademisyenler yazılı bir açıklama yayımladılar. Açıklama şöyleydi:
Basına ve kamoyuna,
Toplumsal barış talep eden bir bildirinin imzacıları olarak hakkımızda “Oluk oluk kan akıtacağız. Kanlarınızda duş alacağız” sözlerini sarf eden ve sosyal medya aracılığıyla yayan organize suç şebekesi lideri Sedat Peker hakkında şikayetçi olduk. İlgili savcılık bu suçu “tehdit” ve “suç işlemeye tahrik” olarak niteledi ve iddianame düzenledi. İddianameyi eksik bulsak da şikayetimizin peşini bırakmadık. Sedat Peker, iki buçuk yıl sonra 13. 07. 2018 tarihinde "atılı suçların oluşmadığı" gerekçesiyle beraat ettirildi.
Sedat Peker, duruşmaların hiçbirine şahsen katılmadı. Avukatları ise özellikle karar duruşmasında, söz konusu söylemin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, "Oluk oluk kanlarını akıtacağız" sözlerinin teşbih ve "ütopya" olduğunu, "devletin bekası için uyarı niteliğinde olduğunu", Peker'in "kamu barışından yana olduğunu" iddia etti. Sanık vekilleri ayrıca bu davayla fiilen bir ilgisi olmadığı avukatlarımızca defalarca hatırlatılmasına rağmen, Barış İçin Akademisyenler bildirisinin içeriğine dair kanaat ve yargı bildiren pek çok iddia ileri sürdü.
Kendi ifadeleriyle "teşbih" ve "ütopya"dan ibaret tehdit için ayrıca, hukuk dışı yol ve yöntemlerle cezalandırmanın meşruluğundan dem vuruldu. Davaya hukuki ismiyle müdahil olan bizlerin, izleyicilerin ve yargı makamının huzurunda pervasız bir özgüven ve tehditkâr bir tavır sergilendi. Demokratik bir hukuk devletinin yargı makamı karşısında hukuken hak arayan bizler, bir kez daha sanık vekilleri tarafından da çeşitli etiketlerle isimlendirildik. Bir kez daha demokratik hak ve özgürlükler ve barış mücadelesinin, bilimsel çalışmanın olmazsa olmazı eleştirel düşünce üretiminin birikimi ve kazanımları ile anlam kazanmış kavramlarımızın içi boşaltıldı. Kamu barışı, barış içinde birlikte yaşayan bir toplum ütopyası, söz ve eylem ilişkisi, sözcüklerin etki gücü, düşünce ve ifade özgürlüğü ve kapsamı gibi pek çok kavramsal alan; vurmak, kan dökmek, kan gölüne çevirmek, bayrak direğine asmak gibi söz edimlerle işgal edildi ve ters yüz edildi.
Ülkemizde yargının hukuki esas ve usullere uygun, siyasi süreç ve manipülasyonlardan bağımsız karar alabilme yetisini yitirmiş olduğuna bir kez daha tanık olduk.
Soruyoruz; tehdit nedeniyle ceza verilmesi için, tehditlerin gerçekleşmesi, akla tasavvura sığmayacak durumların ortaya çıkması mı gerekir? Ölümle tehdit ve öldürme yöntemleri üzerinden hayal edilmiş vahşi işkence henüz bir tehditken önüne geçilmediğinde, yani tehdit eylemine kavuştuğunda zaten yapacak bir şey kalmayacağı açık değil mi? Bu durum toplum vicdanında, adalet sisteminde nasıl yer bulur?
Bize yönelttikleri tehditlere, yaratmaya çalıştıkları korku iklimine ve meşrulaştırmaya çalıştıkları hak ihlallerine, her tür baskıya rağmen, Sedat Peker ve temsil ettiği var oluş biçimine karşı hukuken hak arama mücadelemize devam edeceğiz. İç hukuk yolları tükenirse AİHM’de hak arayışımızı sürdüreceğiz
Barış talebimizin arkasında durduk ve duracağız. Barış istemenin suç olmadığını, başka bir yaşamın, özgür bir dünyanın, özgür bir ülkenin ve üniversitenin mümkün olduğunu tekrar tekrar dile getirmeye ve bunun için mücadele etmeye, birlikte durmaya ve dayanışmaya devam edeceğiz.
Bir kez daha vurguluyoruz; adalet duygusunun tesisi için bağımsız bir yargının yeniden inşa edilmesi zorunludur.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.