İnsan Hakları Derneği (İHD) 17 Temmuz 1986 tarihinde 98 kişinin imzasıyla kurulmuştu.
Dün, İHD'nin 32. yıl dönümü dolayısıyla Genel Merkez binasında bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya İHD'nin eski başkanları ve mevcut Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri katıldı.
ETHA'nın haberine göre, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, "Kurucular arasında mahpus yakınları, aydınlar, yazarlar, gazeteciler, yayıncılar, akademisyenler, avukatlar, hekimler, mimar ve mühendisler, öğretmenler vardı. Kurucularımızdan yaşamını yitirenleri sevgi ve minnetle anıyoruz" dedi.
Resmi devlet ideolojisine vurgu
Türkdoğan, ülkedeki demokrasi ve insan hakları sorununun hâlen sürüyor olmasının en önemli sebebinin resmi devlet ideolojisinin sürdürülmesini sağlayacak siyasette ısrar etmek olduğunu belirterek, "Bu ideoloji Türk etnisitesi ve Sünni Müslümanlığın devletleşmiş haline dayanır. Bunun dışındaki etnik ve inanç gruplarını inkar eder" diye konuştu.
"Çözüm süreci başarılamayınca daha otoriter bir rejime yönelindi"
2013-2015 yıllarında süren çözüm sürecine işaret eden Türkdoğan, "Başarılamadığı, yani gerçek bir çatışma çözümü gerçekleştirilemediği için yeniden silahlı çatışma ve savaş ortamı yaşanmış ve bunun sonucunda resmi ideolojiyi savunanlar ile mevcut siyasi iktidar, kendisini yaşatmak için daha otoriter bir rejime yönelmiştir" dedi.
Türkdoğan, bir ülkenin demokratikleşmesi için gerçek bir çatışma çözümünün gerekli olduğunu vurguladı.
Tüm dünya otoriterleşiyor
Türkiye'deki yeni rejimin daha otoriter bir noktaya kaymasında dünyadaki gelişmelerin de payı olduğunu belirten Türkdoğan, "Kapitalizmin yarattığı kriz, devletleri daha korumacı ekonomi politikaları ve daha otoriter yönelimlere sevk etmiştir. Böyle bir ortamda uluslararası kuruluşlar, Türkiye gibi daha fazla otoriter yönetimlere kayan ülkelere gerekli önleyici tedbirlere başvuramamışlardır" dedi.
Türkdoğan, bu konuda OHAL ilan edilmesi ve temel hakların tamamen askıya alınmasına Avrupa Konseyi'nin seyirci kalması ve 8 ay sonra siyasi denetim kararı alıp, bunun gereğini yerine getirmemesi örneğini verdi.
İHD'nin önerileri: Yeni bir barış süreci ve anayasa
Türkdoğan basın açıklamasında İHD adına şunları önerdi:
- Türkiye'nin demokratikleşebilmesi için gerçek bir çatışma çözümü gerçekleştirmesi ve geçmişi ile yüzleşmesi gerekmektedir. Türkiye'nin Kürt sorununu kabul edip çözecek yeni bir barış sürecine ihtiyacı bulunmaktadır. Bununla birlikte başta Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı talepleri olmak üzere ötekileştirilen tüm kesimlerin insan hakları taleplerini kabul edecek yeni bir siyasi iradeye ihtiyaç vardır.
- Türkiye'nin gerçek bir çatışma çözümü ile birlikte yeni ve demokratik bir anayasaya ihtiyacı bulunmaktadır. Yeni ve demokratik anayasa yapılmadığı sürece, darbeci generaller tarafından yapılmış 82 Anayasası üzerinde yapılacak değişikliklerin çözüm getirmesi mümkün değildir. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli diye isimlendirilen değişikliklerin bariz özelliği, antidemokratik tek kişi yönetimi olmasından ibarettir.
- İfade özgürlüğü demokrasinin temelidir. Demokrasiye giden yolun açılabilmesi için ifade özgürlüğünün mutlaka sağlanması gerekir. Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü sağlanmadan demokrasiye giden yolun açılması olası gözükmemektedir.
- Toplumsal muhalefetin en geniş tabanda demokrasi ve insan hakları ilkesinde birleşik mücadele yürütmesi hâlinde sosyal mücadele ile Türkiye'nin demokratikleşmesi sağlanabilir.
- Türkiye'nin sorunları demokratik sistem içerisinde çözülebilir. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin olmadığı, demokrasinin tabana yayılmadığı ve yerel demokrasinin gelişmediği 81 milyon nüfuslu bir ülkenin oldukça katı ve otoriter bir rejimle sorunlarını çözmesi mümkün değildir.
- Kuvvetler ayrılığı ilkesinin önemi, kendisini bağımsız ve tarafsız yargıda gösterir. Hukukun üstünlüğü ilkesine uygun bir yargı yapılanması olmadan adaletin yerini bulması mümkün değildir.
- Tasfiye edilen yapıların yerine yeni yasa dışı yapılanmaların oluşmaması için demokratik yönetim şarttır. Bununla birlikte cezasızlık politikası ve kültürüne son verilerek, suç işleyen devlet görevlilerinin korunmasından vazgeçilmelidir.
- İşçi ve emekçilerin haklarının verilmemesi için de otoriterleşmede ısrar edilmektedir. Bu dönem ekonomik ve sosyal hak mücadelesi artarak devam etmelidir.
- İnsan hakları savunucuları üzerindeki yargı yolu ile baskı politikasına son verilmelidir.
- OHAL süresince çıkarılan 32 KHK ile yüzlerce yasada yapılan binlerce değişiklik gözden geçirilmeli ve kalıcı OHAL rejiminden vazgeçilmelidir. Unutulmamalıdır ki OHAL zamanında zarar gören sadece ve sadece temel hak ve özgürlükler ile bu özgürlükleri kullanan kişilerdir.