Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin (MSGSÜ) tahliyesi ertelendi. MSGSÜ’nün taşınması dayatmasını ve erteleme kararını Doç. Dr. Evrim Hikmet Öğüt ile konuştuk.
MSGSÜ İstanbul Devlet Konservatuarı’nın tahliyesine ilişkin TBMM Basın, Yayın ve halkla İlişkiler Başkanlığı bir açıklama yayınladı. Açıklamada MSGSÜ’nün tahliyesinin ertelendiği duyuruldu. Üniversitenin 26 Haziran’da tahliye edilmesi isteniyordu.
Tahliye dayatmasını ve buna gelen tepkileri MSGSÜ İstanbul Devlet Konservatuarı’nda öğretim üyesi olarak çalışan Doç. Dr. Evrim Hikmet Öğüt ile konuştuk. Öğüt şunları söyledi:
“Neoliberal bir dönüşüm”
“Belki son sıraya kaldığı ve yeterli kadroları bulunmadığı için bütünlüklü olarak sunulmamış olsa da uzun zamandır bölük pörçük gündeme gelen bir kültür sanat alanını dönüştürme çabası var. Bu dönüşüm hem neoliberal bir dönüşümü yani özel sektöre devretmeyi, esnek çalıştırmayı, güvencesizliği vs. hem de merkezden idare edilen ve giderek muhafazakarlaşan, yeri ve milli bir kültür sanat alanı ve elbette eğitimi yaratmayı amaçlıyor. Dolayısıyla sanat eğitim kurumlarına yönelik hiçbir müdahaleyi bunu göz ardı ederek okuyamayız. Fakat ben MSGSÜ İstanbul Devlet Konservatuvarı örneğinde, kamuya ait hastane ve okul gibi kurumların merkezden uzaklaştırılarak bu binaların ranta açılmasının veya eski Osmanlı yapıları olarak iktidarın mekânsal temsilleri olarak kullanılmasının da önemli rol oynadığını düşünüyorum. Her iki durumda da sanata ve eğitim hakkına aykırı bir uygulama var.
Bu arada tabii taşınma kararı alırken yer gösterilmesi de yetmezdi. Bizim her yaştan ve İstanbul’un her yerinden gelen öğrencilerimiz var. Sonra özel mekânsal ihtiyaçları olan bir eğitim veriyoruz. Yani ‘sizi x yere taşıyoruz’ da deseler bu ihtiyaçlar gözetilmedikçe konservatuvarı taşımak bu eğitimi fiili olarak bitirmek olur.
“Hesapları ters tepti”
Taşınmaya karşı direniş açısından çalışanlardan, öğrencilere ve mezunlara kadar tüm üniversite bileşenlerinin çok net bir duruşu oldu. Bu güçlü çıkışta MSGSÜ rektörünün son dönemde birçok rektörün yaptığının aksine kurumuna ve genel anlamda üniversiteye, akademiye sahip çıkmış olmasının önemli bir rolü var. Bir de tabii tebligatın seçim öncesinde gelmiş olması taşınmayı alelacele gerçekleştirmek gibi bir kaygı taşıyor mu bilemiyorum ama -zira taşınmaya ilişkin meclis kararı geçen yaz alınmıştı- öyle bir hesap vardıysa da ters tepti diyebiliriz. Böylesi köklü bir sanat kurumunun taşınmasına her halükârda tepki oluşurdu ama seçim atmosferi de bu tepkinin hızla büyümesinde etkili oldu diyebiliriz.
Temsil ettiği değer ve eğitim politikasını beğenin ya da beğenmeyin, devlet konservatuvarları yıllardır kamusal sanat eğitiminin en nitelikli biçimde verildiği kurumlar olarak son derece değerli bir birikim üretmiş durumdalar. Bu kurumları savunmak, bunları daha geniş kitlelerin erişimine açmak hepimizin görevi ve ne mutlu ki bu yönde kısa sürede önemli bir irade ortaya koyulmuş oldu.