Kıvanç Eliaçık, Siyaset gazetesine Türkiye'deki Suriyeli işçileri yazdı.
Savaştan önce Suriye’de 22 milyon kişi yaşıyordu. Nüfusun yarısı evini, 5.5 milyon kişi ise ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Savaş sürdüğü için ülkeden kaçışlar devam ediyor… 2011 öncesinde Türkiye’deki mülteci sayısı sadece 100 bindi. O günlerde mülteci politikası inkardan ibaret olan Türkiye’nin bugünkü nüfusunun % 4.2’si Suriyelilerden oluşuyor.
Suriyelilerin yaklaşık 500 bini Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçti ve 3.5 milyondan fazla Suriyeli Türkiye’de kaldı. Onların yanı sıra Afganistan, Irak, İran ve Pakistan gibi ülkelerden kaçan 300 bin göçmen ile birlikte yaşıyoruz.
Birlikte yaşıyor, birlikte çalışıyoruz. Çalışma çağında 1.6 milyon Suriyeli var. İnşaat, tekstil ve tarım başta olmak üzere bütün işkollarında, Kilis, Antep, Antakya ve İstanbul başta olmak üzere bütün kentlerde on binlerce Suriyeli çalışma izni olmaksızın güvencesiz koşullarda çalışıyor.
Suriyeliler herkesten çok çalışıyor, herkesten az kazanıyor. Ücretleri geç ödeniyor, bazen hiç ödenmiyor. Ne sigortaları ne de iş güvenceleri var. Çocuk ve kadın işçiler ekmeklerinin peşindeyken tacize ve ayrımcılığa uğruyorlar.
Küresel ayrımcılık
Dünya genelinde göçmen işçiler, yerli işçilerin yapmak istemediği işleri yaparak emek piyasasına dâhil oluyorlar. Ama Türkiye’de Suriyeli işçiler “pis işleri” daha düşük ücretlerle yapmayı kabul ederek işgücüne katıldılar. Beterin beteri onlardan soruluyor.
Dünya Bankası’nın “Suriyeli Mültecilerin Türk İşgücü Piyasasına Etkileri” araştırmasına göre Suriyeli işçiler ‘kayıt dışı çalışanların’ ve ‘kadın işçilerin’ yerlerini alıyor. Bu durum işsizliğin artmasına ve ücretlerin düşmesine neden oluyor. Mültecilerin yoğunlukta olduğu kentlerde işsizlik ortalamanın üstündeyken ücretler asgari ücretin bile altında. Bu olguyu günlük hayata yanlış tercüme etmemek gerekiyor: işimizi çalan mülteciler değil, patronlar.
ILO’nun Küresel İstihdam Eğilimleri raporu, Türkiye’deki durumun küresel boyutunu ortaya koyuyor. Rapora göre dünya genelinde Suriyeli sığınmacıların % 56’sı kısa süreli ve düzensiz işlerde çalışıyor.
3 kuruşa 13 saat
Patronlar yıllardır yüksek sesle söylüyordu: “Senin yerine çalışacak binlerce işsiz var!” Şimdi nakarat değişti: “Daha az ücretle çalışacak binlerce Suriyeli var!”
Gelenekselleşmiş yol, yemek, bayram ikramiyesi gibi sosyal haklar ve yıllık zamlar Suriyelilere verilmiyor. Çoğu işyerinde mesai saati diye bir mevhum yokken iş arkadaşlarına ödenen fazla mesai ücretleri onlara ödenmiyor. Suriyeliler günde ortalama 12.4 saat çalışıyor.
Tarım işkolunda barınma ve alışveriş gibi ihtiyaçların karşılanması için aracılara %25’e varan komisyonlar ödeniyor. Tarlalarda ve inşaatlarda yeni bir taşeron sistemi ortaya çıkmış. Türkiyeli işçi kendi işini Suriyeliye yaptırıp maaşın bir kısmını devrediyor. Çalışma izni olan Suriyeli sayısı sadece 20 bin ama dernek veya internet sitesi görünümündeki işçi simsarları (özel istihdam büroları) ucuz Suriyeli işgücü bulmakla övünüyor.
“Tekstil iş kolunda yerli işçi yok” diye duyarsanız abartı sanmayın. Sadece merdiven altı dikimevlerinde değil perakende satışta bile Arapça konuşanları göreceksiniz. Çağrı merkezleri, turizm şirketleri hatta hastanelerde Suriyeli müşteri temsilcisine ihtiyaç duyuyor.
Suriyelilerin çalışma hayatında yaşadıkları en büyük sorunlarından biri şüphesiz; dil. Ülkesindeyken ekmeğini diliyle kazanan şairler, yazarlar ve gazeteciler Türkiye’de tuvalet temizliyor, derdini anlatamadığı için dışlanıyor. Eğitimli ve meslek sahibi Suriyeliler mesleklerini icra edemiyor. Eczacılar ve avukatlar, garsonluk veya inşaat işçiliği yapıyor. Astronot Muhammed Ahmed Faris Türkiye’nin uzay üssü kurmasını bekliyor.
Mülteciyim hemşerim
Suriyelilerin çalıştığı işyerlerinde sağlık ve güvenlik önlemleri alınmıyor, denetimler yapılmıyor. İSİG Meclisi raporlarına göre 2016 yılında 63, 2017’de ise 49 Suriyeli iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş. Yaralanma ve sakatlanmaları tespit etmek neredeyse imkânsız.
Suriyelilere yönelik sosyal hizmetlerin önemli bir bölümü STK’lar ve uluslararası fonlar aracılığıyla yürütülüyor. İşçi hakları gibi konular görmezden geliniyor. Kunduracıların ve inşaat işçilerinin eylemlerini saymazsak Suriyeli işçilerin çalışma koşullarının sendikaların gündemine girdiğini söyleyemeyiz. Oysa işçi sınıfının farklı diller konuşan ve en çok ezilen kesiminin sendikal harekete katabileceği çok şey var. Yarım milyona yakın işçi için eşit işe eşit ücret talebiyle yükseltilmeli.
Türkiye dünyada en fazla çocuk mülteci barındıran ülke, 1.3 milyon Suriyeli çocuk hastalıklar, yoksulluk ve cinsel istismarla iç içe büyüyorlar. Nitelikli eğitimden yoksun bırakıldıkları için gelecekte de vasıfsız işçi olacaklar. Tamirciler ve seyyar satıcılar dışında çocuklar tekstil, inşaat veya mevsimlik tarım başta olmak üzere bütün sektörlerde aileleriyle birlikte çalışıyorlar.
Kadınlar da çocuklar gibi taciz, istismar ve yoksullukla karşı karşıyalar. Meslek sahibi kadınlar işini yapamazken kadınlar arasındaki işsizlik rakamları ortalamanın üstünde.
Ekmek ve barış
Suriyeli ailelerden 500 bin çocuk Türkiye’de doğdu, burada büyüyorlar. Şimdiden Türkiye işçi sınıfının bir parçası oldular. Türkiye’deki Suriyeli işçilerin sorunlarını çözmenin temel koşulu Suriye’de barışın sağlanması… Ama o günden önce çözülmesi gereken acil sorunlar var. O günden sonra da çok sayıda Suriyeli Türkiye’de kalacak ve çalışacak.
İş gücünün bu yeni kesimine acilen hukuki bir statü verilmeli. Kayıt dışı çalıştırılmaları ve haklarının gasp edilmesi engellenmeli. Mesleki durumları ve eğitime olan ihtiyaçları tespit edilmeli. Kadın ve çocuk işçilere yönelik ayrımcılıklar, tacizler durdurulmalı. Sendikaların kapıları göçmenlere açılmalı. Doğduğumuz yer farklı olsa da doymaya çalıştığımız yerde eşitliği sağlamak için birlikte mücadele etmeliyiz.
Kıvanç Eliaçık
(Siyaset gazetesi)