Sosyalist İşçi gazetesi kriz ile ilgili, Marksist.org yazarı Canan Şahin ile konuştu.
Marksist.org yazarı Canan Şahin, ekonomik kriz ile ilgili Sosyalist İşçi'ye konuştu. Şahin şunları söyledi: “TL’nin Dolar karşısındaki muazzam değer kaybıyla birlikte AKP, “faiz lobisi” nidalarının ve Merkez Bankası’na parmak sallamaların doğal sınırına ulaşmış görünüyor. Serbest piyasa ekonomisine uymaya ant içerek 2001 krizi sonrası Kemal Derviş’in temellerini attığı neoliberal ekonomi rejimiyle 16 yıldır büyüme ve istikrar anlatan AKP’nin takkesi düştü kel göründü. Başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası başkanı Murat Çetinkaya, Londra’da portföy yöneticilerine el aman deyip Erdoğan’ı Merkez Bankası’nın faiz arttırımına ikna etmişken, bu krizin emekçiler için anlamı borç krizine ortak edilmek olacak.
Sadece 2018 yılında 238 milyar dolar dış borç ödemesi olan özel sektör borçları çevirmekte zorlandığında IMF kapılarını çalmaktan başka çare kalmayacak. Krizle birlikte gelecek işten çıkarmalar, emekçilerin vergi yükünü arttırma politikaları, zamlar, enflasyon karşısında ücretleri sabit tutma ve kurtarma operasyonları ile KOBİ’lerin ve kamu ihaleleri verilmiş şirketlerin iflaslarını engelleme çabaları işçi sınıfı için zor günlerin kapıda olduğu anlamına geliyor. İktidara geldikten bir yıl sonra çıkardıkları iş yasasıyla esnek ve güvencesiz çalışmayı yasalaştıran, tarihin en büyük özelleştirme hamlelerini yapan, taşeron sistemiyle sigortasız ve sendikasız büyük bir işçi sınıfı yaratmış ve bu sınıfı kredi kartları, ipotekli konut kredileri ile kısa ve uzun vadeli borç sarmalına dahil etmiş olan AKP’nin, bizzat oy aldığı bu kentli kitleye verecek seçim vaadi bile kalmamış görünüyor. DİSK-AR raporuna göre %66’sı 2000 TL’nin altında kazanan ve % 54’ü kirada oturan, haftada ortalama 49,5 saat çalışan, 10 milyonu asgari ücret alan işçi sınıfı krizin faturasına ortak olmamak için mücadele etmek zorunda. OHAL’in sağladığı olanaklarla yasaklanan grevlere, engellenen sendikalaşma çabalarına rağmen işçi sınıfı kıpırdanıyor.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığı üzerine kurulu para, faiz ve kur politikalarına sözde karşı çıkanlar bu krizdeki sorumluluklarını milliyetçi hamasetle başkalarına havale etmeye çalışıyor ve çalışacak. İster Japon yatırımcıların geri çektikleri paralardan ister ABD ve AB’ye dönen sıcak sermayeden kaynaklanmış olsun bu kriz Türkiye’de en sert biçimde olmakla birlikte gelişmekte olan ülkelerde yerel para birimlerinin düşmesine yol açıyor ve borç krizi ile uluslararasılaşacak yeni bir dönemin habercisi. 2001 krizi merkez sağın geleneksel partilerini Türkiye’de bitirmiş AKP’yi iktidar yapmıştı. Derinleşen krizin 24 Haziran’da sandıktan kim çıkarsa çıksın kemer sıkma politikalarıyla çözülmemesinin tek yolu krize soldan muhalefet etmek ve Yunanistan işçi sınıfı başta olmak üzere Arjantin’den Hindistan’a ezinlerin dayanışmasını örmek olacak.“
(Sosyalist İşçi)