Etkileyici bir solcu siyaset bilimcinin ölümü üzerine...
Münih’te sosyoloji ve ekonomi okuyan bir öğrenci, 1961 Noel’ini yalnız başına geçirmek zorunda kalmıştı. Almanya’nın Ruhr bölgesindeki Kamen kasabasında yaşayan ailesinin yanına gidecek parası yoktu, ısınmak için de parası yoktu. Kuşetli vagonlarda kondüktör ya da inşaatlerde işçi olarak çalışmak, maddi sıçramalar yapmasına imkân vermiyordu. Yine de bu Noel, 23 yaşındaki Elmar Altvater’in hayatına yön verir nitelikte olacaktı.
Münih’te solcu bir kitapçı, Altvater’i Marx’ın üç ciltlik Kapital’ini okuması için ikna etmişti. Eser, kahverengi kapaklı bir DDR baskısıydı, fiyatı gayet uygundu. Noel günlerinde yaptığı bu okuma, Altvater’in olağanüstü entelektüel kariyerinin ilk kıvılcımını çakmıştı. Aldığı ilk ders şu olmuştu: “Ne yazık ki, Bertolt Brecht’in Marx’ı anlamak pahalıdır dediğinde haklı olduğunu anladım. Çünkü iyi bir Marksist olmak için, bol bol kitap almak gerekiyor”. Altvater bunları ‘ZEIT Geschichte’ için Deutsche Bank’ın 2012 yılında hayatını kaybetmiş olan başekonomisti Norbert Walter’le yaptığı bir röportajda söylemişti.
Sol liberal bir haftalık gazetenin, kendisini Marksist olarak tanımlayan birinden büyük sermayenin bir temsilcisiyle görüşmesini istemiş olması, siyaset bilimci Altvater’in ulaştığı konuma dair çok şey söyler. Altvater yalnızca sol ve Marksist çevrelerde –kelimenin en iyi anlamıyla- otorite olarak kabul edilmekle kalmıyor, farklı sınıfsal çıkarları olan başka çevrelerde de görüşleri ciddiye alınıyordu.
Münih’teki öğrenimini tamamladıktan sonra, Altvater 1968-1970 yılları arasında Erlangen-Nürnberg Üniversite’sinde araştırma görevlisi olarak çalıştı. Hareketli zamanlardı. ‘Erlangen’li Rudi Dutschke’ olarak kazandığı şöhretin, her yere ondan önce ulaştığı söylenir. 68’liler güçlerinin zirvesine ulaştıklarında, Altvater [hareketin] merkezlerinden biri olan Berlin’e taşındı. ‘Sosyalist Asistanlar Hücresi’ne katıldı, ‘Sınıf Savaşının Sorunları’ –bugünkü Prokla- dergisini kurdu, merkezi Offenbach’ta bulunan ve yeni solu bir araya getiren önemli örgütlerden biri olan Sosyalist Büro’da faaliyet yürütmeye başladı.
Altvater ilk Marx okumasından 10 yıl sonra, 1971 yılında Berlin Özgür Üniversitesi Otto Suhr Siyaset Bilimi Enstitüsü’nde Ekonomi Politik profesörü oldu ve 2004 yılında emekli olana kadar bu görevde kaldı. Alter Altvater, gazeteci Mathias Greffraht’ın bir yazısında belirttiği gibi, Marx’ın çalışmalarını kendileri için keşfeden ve “Tarihsel materyalizmi Stalinist çarpıtmalardan kurtaran ve onun özü olan Ekonomi Politiğin Eleştirisi’ni –tabiri caizse bir Alman titizliğiyle- yeniden inşa eden” 68’in ‘asistanlar kuşağı’nın bir üyesiydi.
Bu yeniden inşa faaliyeti, Altvater’de kesintisiz bir şekilde kitap yayınlama olarak ortaya çıkmıştı. Küreselleşme eleştirisinin temel eserlerinden biri olan ve hayat arkadaşı Birgit Mahnkopf ile birlikte yayınladıkları ‘Küreselleşmenin Sınırları’, yedi baskı yapmıştır.
Altvater’in entelektüel merakı ve Güney Amerika’ya yaptığı düzenli seyahatler, onun devamlı yeni konuları ele almasını sağladı. Konulara yaklaşımda elbette Marx’ın yöntemine bağlı kalıyordu. Böylece kendini kapitalist gelişme, devlet teorisi, kalkınma politikası, ayrıca borç krizi ve finansal kriz sorunlarına adadı, ayrıca ekonomi ve ekoloji arasındaki ilişkiye de kafa yordu. Özellikle son alanda, İngilizce konuşulan dünyada Almanya’ya kıyasla daha yoğun bir şekilde yürütülen eko-Marksizm ve eko-sosyalizm tartışmalarında kriter kabul edilen yeni görüşler ortaya koydu. 1992’de ‘Der Preis des Wohlstands / Refahın Bedeli’ adlı eserinde şöyle yazıyordu: “Ekolojik sorun toplumsal bir sorundur ve toplumsal sorun bugün layıkıyla yalnızca ekolojik bir sorun olarak ele alınabilir.”.
Geleneksel sosyalist sol, bu yargıyı/fikri kabul etmiş görünse bile, hiçbir zaman içselleştiremedi. Bugün bile toplumsal ve ekolojik konuları birbirinden ayrı alanlar olarak görmektedirler. Üretici güçlerin gelişimi hakkında konuşan Marksistler ve teşvik paketlerini unutmamaları için hükümete çağrı yapan Keynesçi sendikacılar, üretici güçlerin yıkıcı güçlere dönüşebileceğini ve daha fazla büyümenin daha fazla doğal tüketim ve çevre kirliliği anlamına geldiğini unutuyorlar. Altvater'in kelimeleriyle: "Ekonomik süreçler, geri dönüşü olmayan ve ekonomik teoride olduğu gibi dairesel olarak çalışmayan, materyallerin ve enerjilerin dönüşümleridir.
Altvater politikaya da angajeydi. Başlangıçta SPD üyesi oldu, 1980’lerin başında Yeşiller’in kuruluş sürecine dâhil oldu. Yeşiller’in burjuvalaştırılması onun partiden ayrılması için yeterli bir neden değildi. Bir röportajında dediği gibi, bu durumu kabul ediyor ve bununla kendi içinde mücadele ediyordu. Partiden ancak Yeşiller’in Afganistan’daki savaşı desteklemesi üzerine istifa etti: “Delegeler [bir zamanlar Almanya’nın dışişleri bakanı ve Yeşiller’in önde gelen isimlerinden olan] Fischer’in kendilerini burunlarına taktığı bir halkadan çekip sürüklemesine izin verdiler. Bu esnada hiçbiri en küçük bir acı hissetmedi”. 2007’de program komisyonunda aktif olarak çalıştığı Die Linke/Sol Parti’ye –son alternatif olarak- üye oldu. Partiye üye olmanın yanı sıra küreselleşmeyi eleştiren bir hareket olan ATTAC’ın içinde de aktifti. Bu konuda insanın iki ipte birden –yani hem siyasette hem de sivil toplumda- oynaması gerekir diyordu.
“Bildiğimiz kapitalizmin sonu”nu 2005 yılında yayınladığı aynı isimli kitabında öngörmüştü. Bu kehanetvari/ileriyi gören bir yorumdu. Üç yıl sonra Lehman Brothers’ın iflasıyla birlikte küresel finansal kriz patlak verdi. Bu kriz bir dünya ekonomik krizine dönüştü. Bu, Altvater için şaşırtıcı bir şey değildi. Finansallaşmış kapitalizm ve onun krize karşı savunmasızlığı, her zaman Altvater'in analizlerinin konusu olmuştur.
Raul Zelik’le birlikte yayınladığı ve Altvater’in düşüncesine giriş için mükemmel bir kitapta ‘Ütopyanın Sınanması’ için belirleyici nokta şöyle tanımlanıyordu: “Yakında 9 milyar olacak bizler için, herkesin iyi koşullarda bir hayatı olabilir, ancak bunun için bir şeyler yapmalıyız ve aynı zamanda pek çok şeyi yapmaktan vazgeçmeliyiz. Dünyayı yeniden şekillendirmeli, tabiri caizse ekolojik olarak düzenlemeliyiz. Bununla ne demek mi istiyordum? İlk olarak fosil yakıtlara veda etmek ve 21.yüzyılın sosyalizmine geçmek gerekiyordu. Ve bu sosyalizm ‘güneş enerjisine dayanmalı, demokratik ve dayanışmacı olmalıydı.
Elmar Altvater 79 yaşında, Karl Marx Yılı’nın 1 Mayıs gününde, Berlin’de hayatını kaybetti. İster Marksist olsun, ister daha az Marksist olsun, sol, dünya genelindeki en parlak düşünürlerinden birini kaybetti.
Guido Speckmann
Almanca'dan çeviren: Ziya Dinçsoy