KHK ile işinden ihraç edilen ve HDP'den aday adayı olan Ömer Faruk Gergerlioğlu, Sosyalist İşçi'ye seçimle ilgili fikirlerini anlattı.
HDP milletvekili aday adayı olan Ömer Faruk Gergerlioğlu’na baskın seçimi ve HDP’nin seçimdeki rolünü sorduk:
Baskın seçim, Erdoğan’ın OHAL şartları altında seçime gitmek istemesiyle ilgili. OHAL’i daha fazla uzatamayacağını görüyor. Kendi partisinden bile kapalı kapılar ardında ciddi itirazlar yükseldiğini tahmin ediyorum. Avrupa’dan gelen baskılar da önemli ve OHAL’in yarattığı mağduriyetler de gerçekten çok büyük. Kendisi bunu belli etmese de o da bir baskı altında ve OHAL’i de bir şekilde bitirebilir ama bunun için seçimin geçmesi lazım.
MHP’yle olan koalisyonu çok uzun süreli olmayabilir. Sonuçta ne kadar ortaklaştıklarını söyleseler de iki farklı parti ve önceden birbirlerine çok ağır laflar etmiş iki lider. Belli çıkarlar için bir araya gelmiş durumdalar.
Seçim artık siyasetin tükendiği bir noktada oldu, herkes bunu görüyordu. Erdoğan isteseydi ite kaka bu süreci götürebilirdi ama 2019’a kadar her ay Erdoğan açısından önemli puan kayıpları oluşacaktı. Kısa vadede en azından bunları da önleyerek baskın bir seçimle, kendisi açısından bu zararları gidermeyi düşündü.
Oldukça önemli bir seçim, ya diktatörlüğe gideceğiz ya da demokratik bir seçeneği toplum kendisine oluşturacak. Bu çok kolay değil. Erdoğan’ın önemli avantajları var ama son 40 günlük süreç içinde dezavantajlara da dönebilir. Ancak genel seçim, başkanlık seçiminden farklı ve Erdoğan’ın burada çoğunluğu kaybetme ihtimali çok yüksek diye düşünüyorum. O yüzden telaşlanıyor. Burada kilit noktada duran parti HDP. Önemli bir kitle var. Bir takım travmalar atlatmış bir parti HDP ama toparlanıyor. Çatışmalarla düşen oy oranının yükseldiğini görüyorum. Son 40 gün içinde çok etkili, profesyonelce bir çalışma ile iyi bir yere gelebilir HDP. Çünkü bir potansiyel var, anlatmak gerekiyor. Konuşmak istemeyen, soruları olan önemli bir kararsız kitlesi var. HDP’ye bu noktada bir gayret sarf etmeli.
Tabii ittifakların Kürtleri, HDP’yi dışarıda bırakması Kürt sorununa değmemek anlamına geliyor ve bu konuda pasif bir tutumu gösteriyor ama bu bir çözüm değil. Bu da HDP seçmeni arasında bir kamçılamaya neden oldu, insanlar bu dışlamaya karşı öfkelendiler ve tepki gösterdiler. Bir bütünleşme oldu ama istenilen düzeyde değil. Potansiyellerin hepsi HDP hanesine yazılmıştır, bunun için ciddi bir çaba sarf etmek gerekiyor.
Ak Parti kazansa da kaybedecek. Sayısal çoklukla kazansa da kaybedecek çünkü bir çürüme sürecinde. MHP de yine bir erime sürecinde, Ak Parti’yle beraber devrilip gidecek diye düşünüyorum. İyi Parti’nin söylediği yeni bir şey yok ama yeni bir imajla ortaya çıkmış durumda. Görüşleri Türk milliyetçiliği açısından eskinin tekrarından ibaret. CHP, kendi içindeki çelişkileri çatışmaları aşıp net bir şey ortaya koyma konusunda zorlanıyor. Saadet Partisi’nde önemli bir kıpırdanma var ama bu sonuçları etkileyecek bir orana ulaşır mı onu bilmiyorum. Ulaşmayacak gibi görünüyor ama bir canlılık ve heyecan belirgin olarak göze çarpıyor. Benim Saadet Partisi’nde son dönemde hoşuma giden eski ezberleri tekrarlamıyor oluşu. Yeni söylemler ve siyasetteki daha evrensel değerlere vurgu yapmaları onlar için iyi gelişmeler.
HDP bir Türkiye partisi olma yolunda ilerliyor, bunu topluma anlatması kolay değil. Herkesin partisi, bütün ezilenlerin partisi olduğunu çok yoğun bir şekilde anlatması lazım. Şu anda HDP zamanı çünkü iki ittifaktan da çok farklı şeyler söylüyor. İki ittifak da Kürt meselesinde bir tavır belirlediler ve sınıfta kaldılar. Bu noktada HDP’nin söyleyecekleri Türkiye’nin yarınları için çok önemli olacak diye düşünüyorum.
(Sosyalist İşçi)