Cumhurbaşkanı adaylarından Selahattin Demirtaş, hem Cumhur İttifakı'nın hem de Millet İttifakı'nın HDP'yi barajın altında bırakmak için hamleler yaptığını belirtti.
HDP'nin başkan adayı Demirtaş, Gazete Duvar'dan İrfan Aktan'a gündemi değerlendirdi.
Sizce tamam mı?
Elbetteki T A M A M.
İlk kez bir seçime cezaevinde hazırlanıyorsunuz. Seçim çalışmalarınız nasıl gidiyor?
Benimkine seçime hazırlanmak denemez. Seçim hazırlığı dışarıda devam ediyor. Ben sadece kısa mesajlarımı, görüş ve önerilerimi dışarıya aktarabiliyorum. Burada, Abdullah Zeydan arkadaşımla fikir alışverişi yaparak öneriler geliştirip avukatımızla bunları HDP Genel Merkezi’ne aktarıyoruz. Yoksa benim sanki koşullarım normalmiş gibi bir kampanya hazırlığımız falan yok, olamaz da. Kampanyayı milyonlarca gönüllü genç ve kadın omuzlayacak.
Cezaevinde imkânlar kısıtlıyken, bazı temel gereklilikleri nasıl yerine getiriyorsunuz? Mesela oy pusulasında yer alacak fotoğrafınızı nasıl çektirdiniz?
Evet, imkânlar kısıtlı; oy pusulasında kullanılacak vesikalık fotoğrafı da cezaevinde çektirmek zorunda kaldım. Fotoğraf hücremin havalandırmasında, duvarın dibinde bir infaz koruma memuru tarafından çekildi. YSK’nın standartlarına uygun hale gelebilmesi için dışarıda fotomontaj ile arkaya beyaz fon eklendi. Yani seçmenlerin oy pusulasında görecekleri fotoğraf, benim bu hafta havalandırmada çektiğim fotoğraftır. Dışarıda, stüdyoda vs. çekim yapılmasına izin çıkmadığı için bu şekilde yapmak zorunda kaldık. Yani gün ışığında çekilmiş organik bir fotodur 🙂
Gündemi nasıl takip ediyorsunuz? Hangi kanalları izleyebiliyorsunuz?
Avukatlar kısa gündem raporları getiriyor. Belli başlı televizyon kanallarını izleyebiliyoruz. 10 kadar günlük gazeteyi de takip ediyoruz. Başka da imkân yok.
2014’teki adaylığınız ve kampanyanız medyada yoğun ilgi görmüştü. Şu anda açıklamalarınız veya partinizin faaliyetlerinin TV kanallarında gösterilmemesi size ne hissettiriyor?
Çok büyük bir haksızlık ve ayrımcılıktır. Bazıları bu ayrımcılığa korkudan tâbi olurken, bazıları da isteyerek dâhil oluyor. Zaten pek fazla muhalif medya mecrası kalmadı. Basının yüzde 80’den fazlası iktidarın kontrolünde artık. Biz iktidara gelip medya özgürlüğünü sağlayana kadar da böyle devam edecektir. Bu ayrımcı, hatta bize yönelik saldırgan tutuma rağmen HDP’yi halkın gönlünden silemediler. Bu da onlara dert oldu. Asıl bu pespaye havuz takımı şimdi ne hissediyor, onlara sormak lazım.
Geçen gün Pervin Buldan, “cezaevine gidip Demirtaş’la röportaj yapacak cesaretli bir gazeteci var mı” diye sormuştu. Buldan’ın ana akım medyadakileri değil de bizi kastettiğini varsayarsak, sizinle yüz yüze röportaj yapmamız söz konusu olabilir mi?
Pervin Hanım merkez medyayı kast etmiştir. Yoksa bu ülkede hâlen yüzlerce cesur gazeteci var. Benimle burada röportaja izin vermeleri gerekir tabii. Arzu eden bütün gazeteciler Adalet Bakanlığı’na başvurmalıdır. Ben de bu taleplere sıcak bakarım.
Son on yılda neredeyse her seçim için “bu son fırsat” veya “bundan sonrası tufan” gibi değerlendirmeler yapılıyor. 24 Haziran’ı yakın tarih ve yakın gelecek içinde nereye koyuyorsunuz?
24 Haziran çok önemli bir seçim. Ama öyle insanlığın kaderini falan da belirlemeyecek bu seçimler. Biz her seçimde demokrasi ve özgürlük mücadelesinin çıtasını, kazanımlarını yükseltmeye bakalım. Sonrası ne tufandır ne de sınırsız özgürlükler. Mücadele her iki durumda da sürmek zorundadır.
Partinizin baraj altında kalma riski olduğunu düşünüyor musunuz? Size gelen araştırma sonuçları partinizin oy oranını kaç olarak gösteriyor?
Yüzde 10 sınırlarında olduğu görünüyor, ama ben halka güveniyorum. Bu kampanya boyunca HDP’ye en üst düzeyde destek ve dayanışma sunarak HDP’yi parlamentoya taşıyacaklardır. Her iki ittifak da bizi barajın altında tutmak için hamleler yaptı. Fakat halkın feraseti bu ucuz ve zararlı oyunları bozacaktır.
CHP, İYİ Parti, Saadet ve DP’nin oluşturduğu “Millet İttifakı” ile “Cumhur İttifakı” arasında bir mukayese yaptığınızda, tabloyu nasıl özetlersiniz? Türkiye siyasetinde toptan sağa kayış mı, yoksa iktidarı alt etmek için iyi bir taktik mi söz konusu?
Her iki ittifakın da temel hedefinin milletvekili sayısını çoğaltmak olduğu ortada. Bu, taktik bir ittifak gibi sunulsa da bu taktik için bir araya gelebilen partilerin siyasi çizgi açısından da birbirinden uzak durmadıklarını görebiliyoruz. Özellikle “Millet” İttifakı, HDP dâhil diğer partilerin de dâhil olduğu büyük bir ittifak olarak oluşsaydı, buna demokrasi ittifakı denilebilir ve gerçekten demokratik ilkeler etrafında buluşulabilirdi. Ama HDP’siz bir ittifak, olsa olsa dar çıkarlar için birbirlerinden yararlanma amacıyla kurulmuş ilkesiz bir ittifak olabilirdi. Ve nitekim öyle de oldu. Buradaki ana unsur HDP’dir. HDP’yi ve ilkelerini kabul etmekten uzak oldukları için sağ ve sığ bir ittifakta karar kıldılar.
Özellikle sosyal medyada yürütülen tartışmalarda, örneğin CHP’lilerin “Demirtaş serbest bırakılmalı” gibi beyanatlarına “şimdiye kadar neredeydiniz” gibi tepkiler gösteren HDP’liler var. Bu tür tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP’liler dâhil, yapılan adaletsizliklere ilişkin açıklamaları önemsemek lazım. HDP’den bazı arkadaşlarımın da bu türden söylemleri cesaretlendirmesi beklenir.
HDP’yi sıfır baraj ittifakına dâhil etmeyen CHP’nin kaderi de HDP’nin barajı aşmasına bağlı. Sizce muhalefetin HDP’yi ittifakın dışında tutmasının telafisi mümkün mü? Bu aşamadan sonra CHP’ye ne önerirsiniz?
HDP baraj altında kalırsa, AKP hiç de hak etmediği en az 70 milletvekilliğinin üstüne konacak. Bu sadece HDP’nin sorunu değildir; bir demokrasi ve temsilde adalet sorunudur. Biz baraj altında kalsak da mücadelemizden bir tek geri adım atmayız, teslim olmayız, zorbalığa da yenilmeyiz. Parlamento dışında demokratik siyasi mücadelemizi aynen sürdürürüz. Ama Parlamento çoğunluğunu bedavadan ele geçirmiş AKP’ye karşı ne yapacaklarını biraz da Millet İttifakı düşünsün.
Muharrem İnce, sizi ziyaret edeceğini açıkladı. Bu ziyaret gerçekleşirse, kendisine ne tür mesajlar vermeyi düşünüyorsunuz?
O konudaki açıklamamı yaptım zaten.
Kürt oylarının yine belirleyici olacağı bir seçim söz konusu. Sizce Kürt kentlerinde yine HDP-AKP rekabetini mi göreceğiz?
Hayır, bu defa AKP hezimetini göreceğiz. HDP ezici bir zafer elde edecek.
Cumhurbaşkanı adayı olarak Türkiye’ye ne vaat ediyorsunuz? İnsanlar neden size oy vermeli?
Demokrasi, adalet, barış, ekonomi ve eşitlik başlıklarının tamamında büyük bir kriz ve çöküş yaşanıyor. Ben seçilirsem Parlamentoyu, yargıyı, medyayı, akademi dünyasını ve sivil toplumu güçlendirip bütün bu sorunları hep birlikte, hızla çözebileceğimiz katılımcı bir demokrasi mekanizması ve yönetim modeli inşa edeceğim. “En akıllınız benim, bu sorunları ben tek başıma çözerim” demiyorum. Diğer adaylardan farkım budur. Ben, sorunları hep birlikte çözebileceğimiz, güçlü bir katılımcı demokrasiyi hemen hayata geçirebileceğimden eminim. Diğerleri bunu ne biliyor ne de buna inanıyor. Sadece işkembeden sallayıp “ben, ben, ben” diyerek oy toplamaya çalışıyorlar. Ben ise “Biz” diyorum.
Sizce ne oldu da AKP ve MHP seçime gitmeye karar verdi? İktidarın bir buçuk yıl daha rahatlıkla iktidarda kalması mümkünken, neden birdenbire bu yarışa girdi? “Sonucu çoktan belirlenmiş bir seçim” türü komplo teorilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seçim AKP-MHP faşist blokunun yenilgisi ve çöküşü ile neticelenecek. AKP, bu sonun kaçınılmaz olduğunu çok net gördü ve baskın bir seçimle son bir hamle yaparak durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Ama bunun da derde derman olmayacağını, AKP’nin büyüsünün artık tamir edilemeyecek düzeyde bozulduğunu kahrolarak izliyorlar. Şimdi AKP çöküyor ve dağılıyor. Yerine neyi getireceğimizin seçimine doğru gidiyoruz. Bu kez HDP iktidarın içinde olacak, bunu başaracağız.
Bu seçimde AKP iktidarının değişmesi neye bağlı? Bu hangi koşullarda mümkün olur?
HDP barajı geçer ve ben de iyi bir oy alırsam AKP’ye güle güle diyebilirsiniz. Bunun dışındaki hiçbir formül AKP’yi iktidarından edemez.
Seher isimli öykü kitabınız hâlâ elden ele dolaşıyor. Yeni öyküler yazıyor musunuz? Henüz yayınlanmamış bir öykünüzden bir parça veya bir şiirinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Küçük şeyler biriktiriyorum. Dur bakalım bunlardan bir şey çıkar mı bilemiyorum. Ben şiir yazamam pek. Ama şarkı-türkü sözü yazıyor ve bunları besteliyorum. Çok sayıda birikti içeride. Belki ileride bir albüm olur. Bunlardan birinin sözlerini sizinle paylaşayım.
-TAHİR ELÇİ’YE-
Pus kaplamış her bir yanı
Yollarda izler karışık
Herkes bugün küs benimle
Sıcak namlular barışık
Dört ayağına kapandım
Yüzün çevirme nolur
Ölüm dört yanda amansız
Ne söylesem ferman olur
Ne kadar da ıssız her yer
Vicdanlar şimdi çok kurak
Elçiye zeval olursa
Gayrısını kimden sorak
Her taşına yüzüm sürem
Belki sesim duyan olur
Sen de sussan Diyarbakır
Tahir’e kim Zöhre olur
(Şubat 2018)
Geçtiğimiz gün yayınlanan yeni fotoğraflarınızda, masanızın üstünde Rosa Luxemburg kitabı duruyordu. Hapishanede en çok yoğunlaştığınız, etkilendiğiniz kitap hangisi oldu? Ağırlıklı olarak ne tür kitaplar okuyorsunuz?
Roman, teorik kitaplar, Kürtçe dil ve gramer, öykü, şiir, siyaset, hukuk dâhil her türden kitap okuyorum burada. Yıllardır aksattığım okuma işini burada doyasıya yapıyorum. Üniversite yıllarımda okuyup unuttuğum birçok yayını da burada tekrar okuyorum. Etkilenmediğim kitap sayısı azdır. Zaten kitapları özenle seçerek aldırıyorum. Şu ana kadar 500’den fazla kitap geçti elimden.
Erdoğan’ın “Milletimiz tamam derse çekiliriz” şeklindeki sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlk defa bu seçimlerde gerçekten yenilebileceğini görüyor ve onurlu bir geri çekilmenin sosyo-psikolojik altyapısını hazırlıyor.