Marksizm 2018'de Türkiye'de 1968 ve seçimler tartışıldı

05.05.2018 - 10:01
Haberi paylaş

Marksizm 2018 dün ikinci gününde iki toplantıyla devam etti.

Cezayir toplantı salonunda düzenlenen Marksizm 2018'in ikinci gününün ilk toplantısı "1968 Türkiye’de ezilenlerin mücadelesini nasıl etkiledi?" başlığıyla gerçekleşti.

Konuşmalardan önce çıkanlar şöyleydi:

Nuran Yüce: "68'de her yerde işçiler greve gitti, ezilenler isyan etti"

"68’in içeriği sürekli çarpıtılır, boşaltılır. Hatalı olarak, “Toplumun ahlak normlarına isyan eden gençlerin bir hareketi” olarak lanse edilir. 68’de işçi sınıfı pek çok ülkede genel grev yaptı, üretimi durdurdu. Ezilenler isyan etti, hükümetler devrildi. Savaş karşıtı hareketler yükseldi.

Türkiye’de de pek çok eylemler yapıldı. 68’in kökeni, Türkiye’de 60’lara kadar dayanır. 27 Mayıs darbesi sonrası yeni siyasi ortamda sol hareketler çoğalmaya başlar. Yeni fabrikalar açıldıkça işçi sınıfı büyür, sendikalar kurulmaya başlar. 1961’de Saraçhane’de işçi mitingi, 1966’da Paşabahçe cam fabrikasında grev yapılır. Sendikalı işçi sayısı arttıkça mücadele yükselir. Derby fabrikası işgal edilir. Bazı işyerlerinde işçi konseyleri kurulur, üretim konseyler tarafından yapılır. Gelişmeler hükümeti ve patronları rahatsız eder. Yeni bir sendikalar yasa tasarısı hazırlanır, amaç DİSK’i işlevsizleştirmektir. 15-16 Haziran 1970’te ilk gün 80 bin, ikinci gün 150 bin işçi yürüyüş yapar. İşçiler hem panzerlere, hem askerlere karşı yürüyüşler yapar. İstanbul ve Kocaeli’nde sıkıyönetim ilan edilir. 5 bin işçi işten atılır, işçi önderleri gözaltına alınır, ama yasa tasarısı da geri çekilir.

Siyasal alanda TİP, 1960 sonrası kurulur. NATO’dan çıkılmasını, üslerin kapatılmasını savunur. 6. Filo'ya karşı eylemler yapılır. Vedat Demircioğlu bu eylemlerde öldürülür. 6. Filo'ya karşı yine eylemler yapılır, faşist gruplar saldırır, iki işçi öldürülür. Sonuçta 12 Mart'ta darbe olur. Bütün eylemler yasaklanır.

Kürt örgütleri ilk defa kendi talepleri için miting yapar. 68 sırasında ortaya çıkan sol, "işçi sınıfının kurtuluşu kendi eyleminin eseri olacak" diyen bir sol olmadı. Daha çok gençliği öne çıkaran bir sol oldu."

Marksizm 2018 canlı tartışmalarla başladı

Melek Ulagay: "Barış için son nefesimize kadar mücadele"

"67’de Fransa’da öğrenciydim. 68’de dünyanın dört bir yanından okumak için Fransa’ya gelen gençler sokaklara çıktılar. İlk defa devrimci fikirlerle orada tanıştım. Türkiyeli gençler olarak bir dergi çıkarmaya başladık, daha sonra okuldan atıldık, Türkiye’ye döndüm. İstanbul Üni. Edebiyat Fakültesi'ne girdim. O dönem Ankara Üni. Siyasal Bilgiler Fakültesi devrimci fikirlerin, sol siyasetin merkeziydi. Bu fikirler 68’de İstanbul’a da geldi, üniversitelerde yayıldı. Fikir Kulüpleri Federasyonu çatısı altındaydık. Bizden birkaç yıl yaşlı olan kuşak ise TİP içerisinde çalışıyordu.

İlk defa 1968’de İstanbul Üniversitesi işgal edildi. Bu dönemde aktivist olarak pek fazla kadın yoktu.

İşçi sınıfı DİSK çatısı altında örgütleniyordu. Öğrenciler olarak işçilerle iletişim hâlindeydik, grev ziyaretleri yapıyorduk. Gençlik içinde Milli Demokratik Devrim, Sosyalist Devrim tartışması başladı, biz kadın öğrenciler olarak bu tartışmayı işçilere yansıtmadık.

Fransa’da işçiler ekonomiyi felç ettiler, De Gaulle’ü devirdiler.

15-16 Haziran olayları sonrası fabrikalardaki DİSK üyesi öncü işçiler işten atıldı. 16 Haziran’da işçilerin nasıl tankların üzerine korkusuzca çıktıklarını gördüm, yaşadım. İşçilerin eylemleri burjuvaziyi ve devleti çok korkuttu, 12 Mart muhtırasının asıl nedeni 15-16 Haziran işçi eylemleridir. Devlet üç üniversitedeki eylemleri kolayca bastıracağını biliyordu, ama binlerce işyerindeki yüzbinlerce işçiyle başa çıkamamaktan çok korktu ve darbe yaptı.

68’in ruhu şudur: Barış için son nefesimize kadar mücadele edeceğiz."

Nadire Mater: "İşçi sınıfı ayaktaydı"

"İzmir’de liseyi bitirdim. Üniversiteye Ankara’da gittim. Biz 68’de dünyada gelişen olaylar olarak Vietnam’ı, Afrika’daki ulusal kurtuluş hareketlerini, Paris’te öğrenci ayaklanmasını ve Çekoslovakya’nın tanklarla işgalini biliyorduk. Ama yakından bakınca eylemlerin tüm dünyaya yayıldığını, her yerde sokaklara çıkıldığını görüyoruz. Türkiye’de 68’de kadınlar pek fazla görülmez, genellikle erkekler 68 hakkında konuşur. Burada 68 üzerine üç kadının konuşuyor olması çok önemli. 68’de genel görünüm şöyleydi: Kalkınma odaklı ekonomiler vardı, taşradan pek çok insan merkezlere doğru geliyordu. Üniversitelerde hem taşradan gelenler, hem de merkezdeki asker sivil bürokrat çocukları bir aradaydık. İşçi sınıfı ayaktaydı. Pek çok ülkede bağımsızlık mücadeleleri yükseliyordu. Ayrıca feminist ve savaş karşıtı hareketler vardı.

68’in en ünlü sloganı “gerçekçi ol, imkansızı iste” idi. Bugün de 68’in en önemli değerleri isyan etme, sorgulamadır. Bugün 68’in mücadele yöntemlerinden sermaye sınıfı, reklam şirketleri yararlanıyor, sol yeterince ilgi göstermiyor.

68’in anti emperyalist çizgileri süreç içinde milliyetçiliğe kaydı. 68’de mücadelede somut kazanımlar da elde ettik, mesela öğrenci bursları 250 TL’den 350 TL’ye çıkarıldı. İstanbul Üniversitesi işgal komitesinde eşbaşkanlık vardı. Bir Laz ve bir Kürt eşbaşkan oldular. Sonrasında TİP’in Doğu mitinglerinde Kürt meselesi Türkiye’nin gündemine girdi."

Salondan katkılar:

- İşçi sınıfı 68’de ayaktaydı. Bugün nicelik olarak çok daha fazla. 15-16 Haziran işçi eylemleri çok büyük, bugünün 500 binlik işçi eylemi gibi. Ama sol işçi sınıfına yönelmedi, radikal bir gençlik hareketine dönüştü.

- 68, batıda tüm muhafazakâr değerlere bir saldırıdır. Ama üçüncü dünya dediğimiz daha az gelişmiş ülkelerde bağımsızlıkçı bir söylem vardır. Bu söylem devlete karşı çıkmayı değil, onu emperyalizmden bağımsız kılmayı amaçlar. Bu söylem Kürt ve Ermeni meselelerindeki gelişmelerle kırılmış olsa bile günümüzde de devam etmektedir.

- Selahattin Demirtaş için çalışmak tam da “gerçekçi ol, imkansızı iste” sloganına uygun.

- 60 darbesi sonrası yeni yapılan anayasa öncekine göre daha özgürlükçü idi, bu nedenle 68’de asker kesim öğrenci gençlik tarafından daha özgürlükçü görülürdü. Orduya ve Kemalizm’e yönelik eleştiriler ilk defa İ.Kaypakkaya tarafından yapıldı.

- 68’de Türkiye solu hem Çekoslovakya’ya Sovyet tanklarının müdahalesi, hem de MDD-SD tartışmalarından dolayı bölündü.

- 68’de üniversitelerde 140 bin öğrenci vardı, bunun 27 bini kadın, gerisi erkek. Kadınlar olarak eylemlere katılıyorduk, ama forumlarda konuşamıyorduk. Ancak memleketlerimize gittiğimizde kadın öğrenciler olarak devrimci olduğumuz için ailelerimizde çok saygı görüyorduk, rol model olduk.

- 68 tüm dünyada işçilerin, öğrencilerin sokağa çıktığı bir dönemdi. İşçiler mücadele içinde özgürleştiler. 68’in iki temel sloganı var: “Karabasanları, düşlerimizdir”. Ve “gerçekçi ol imkansızı iste”. Biz bu sloganlara bugün de sahip çıkıyor ve diyoruz ki, “koş, arkanda eski dünya var”.

Marksizm 2018'in ikinci gününde, beş ayı aşkın süredir tutuklu bulunan DSİP üyesi Emin Şakir'le dayanışma mesajı da verildi.

Baskın seçimlerde sol tutum

Marksizm 2018'in ikinci gününün ikinci oturumunda ise 24 Haziran'da gerçekleşecek seçimler tartışıldı.

Konuşmalardan önce çıkanlar şöyleydi:

Yıldız Önen: "DSİP olarak Selahattin Demirtaş'ı ve HDP'yi destekleyeceğiz"

"24 Haziran seçimi, baskın seçimdir. Ekonomide sıkışmışlık var, bu nedenle seçim erkene alındı. AKP-MHP ittifakı iki yıldır bu seçime hazırlanıyor, hükümet şimdi seçim ekonomisine de başladı, emeklilere ikramiye, vergi borçlarına af, öğrenci affı vb.

Seçim HDP’ye barajı aştırmama yarışına döndü. CHP, kurduğu Millet ittifakına HDP’yi almadı. Her iki ittifak da dış politikada benzer şeyler söylüyor. Her iki ittifak da sağcıdır. Biz DSİP olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’a, milletvekili seçimlerinde HDP’ye oy vereceğiz. T. Erdoğan seçimi ilk turda almaya çalışıyor, bunu engelleyebilirsek, ikinci turda kaybetmesini sağlayabiliriz. Zaten T. Erdoğan ikinci turda kazansa bile, bu zayıf bir başarı olacak.

Sadece oy vererek görevimizi yapmış olmayız. Kürt halkıyla, ezilenlerle dayanışma içinde olan, işçi sınıfını örgütleyen bir faaliyet yürütmeliyiz. Seçimlere giderken seçmenin üçte biri kararsız, yüzde 45’i ise her hangi bir parti aidiyetine sahip değil. Bunu düşünürsek yapacağımız çalışma ile pek çok insanın bizim gibi oy vermesini sağlayabiliriz.

Seçim kampanyasını, seçimden sonrayı da düşünerek yapmalıyız."

Ayşe Erzan: "Sol savaşa ve şiddete karşıtlığıyla tanımlanmalı"

"Sol, savaşa ve şiddete karşı olmalıdır. Bu mesajımızı kamuya nasıl anlatırız, bunu düşünmeliyiz. Hükümet iktidarını sürdürebilmek için savaştan, şehitlikten, ölümden medet umuyor. Bugün savaş karşıtı olduğu için, barışı savunduğu için yargılanan, ceza alan pek çok kişi var. İşin kötüsü bu durum kamuoyu, hatta sol kamuoyu tarafından bile yadırganmıyor. Çok mu ulusalcı oldukları için, bunu araştırmalıyız.

Baskın seçim, savaş karşıtlığı konusunda düşünce üretilmesini de engelliyor. Son üç yıldır dünya bir dönüşüm içinde, sol bunu pek değerlendiremiyor.

Suriye savaşı ile ilgili yapılan gazetecilik, savaş muhabirliğine dönmüş durumda, şehit cenazeleri gelmeye, sınırlarımız içinde çatışmalar, ölümler olmaya devam ediyor, buna karşı tepkisizliğimizi anlayamıyorum. Solun savaş karşıtlığını daha kararlı bir şekilde ifade etmesi gerekir.

Savaşın faturası OHAL altında emekçilere ödetiliyor, grevler yasaklanıyor. Zaten savaşta ölenler de emekçiler. Savaş harcamaları çok yüksek, harcamalarda Türkiye dünyada 15. ülke. ABD birinci sırada, açık ara önde. Vietnam savaşı ABD için 15 yıl sürdü, sonunda ABD’liler helikopterlerle kaçtılar.

Portekiz’de faşizm, Afrika’daki işgal ve savaşlardan yorulmuş askerlerin isyanı ile yıkıldı."

HDP Iğdır milletvekili Mehmet Emin Adıyaman: "AKP iktidarı patronlara çalışıyor"

"Erken seçimin pek çok sebebi var, asıl sebebi ekonomik kriz. Krizin sebebi ise, savaş süresince Türkiye’ye kaçan Irak ve Suriyeli sermayedarların artık geri dönmeye başlaması. 2000’li yıllarda Irak ve Suriye’den kaçan burjuvalar, güvenli ve İslamcı bir yönetime sahip olan Türkiye’ye yerleştiler, aynı zamanda yoksul mülteciler ucuz işgücü kaynağı oldular. Ama sermaye akışı artık kesildi, bu nedenle Türkiye ekonomisi kriz sinyalleri veriyor.

AKP iktidarı işçilerin aleyhine, patronların lehine pek çok yasa çıkardı. Ekonomiyi kurtarmaya çalışıyorlar, ama yine de ekonomi alarm veriyor, ekonomiyi yönetmeyi beceremiyorlar.

15 Temmuz Darbe girişimini bahane edip pek çok insanı tutukladılar, işten attılar. Ama bütün bu yaptıklarının artık sonuna geldiler. HDP’nin 7 Haziran’da aldığı yüzde 13,1 oy oranı çok önemlidir, bu oy egemen sınıfı ürkütmüştür. S. Demirtaş’ın hapiste olması da erken seçimin önemli bir sebebidir."

Salondan katkılar:

- Hükümet, bumerang gibi, sürekli kendini vuran adımlar atıyor. Ortadoğu’da askeri güç kullandı, Afrini ele geçirdi, şimdi daha ileri gitmek için ABD’nin iznini bekliyor. Dolar yükseliyor, daha önce dolarlarınızı satın demişti, şimdi diyemiyor, halkta satacak dolar kalmadı. IMF’yi kovmuştu, şimdi tekrar borç almak istiyor. Genel kurmay Başkanı Gül’ü iknaya gitti, Gül adaylıktan çekildi.AKP’nin tepesinde de, tabanında da yarılma var.

- AKP-MHP ittifakı sağcı, diğer Millet ittifakı da sağcıdır.

- HDP iki yıl önce 6 milyon oy almıştı. Adalet Yürüyüşü'ne yüzbinler katıldı, 16 Nisan referandumunu kıl payı kaybettik, belki de kaybetmedik, kaybettiğimiz söylendi. Kadınlar ve Kürtler eylem yapmaya devam ediyorlar. Bu seçimde mutlaka HDP’yi ve S. Demirtaş'ı desteklemeliyiz.

- İşçi sınıfının çoğunluğu AKP’ye oy veriyor, OHAL’in işçi düşmanı olduğunu işçilere iyi anlatmalıyız.

- Seçimlerde ekonominin nasıl krize girdiği, sebepleri, sonuçları halka iyi anlatılmalı, kampanyamız emek eksenli olmalı.

- AKP ile bir kültür savaşına girmemeliyiz, kadınlara özgürlüğü, inançlara özgürlük ile birlikte savunmalıyız. İslamofobik olmayan, barış ağırlıklı bir seçim kampanyası yürütmeliyiz. İkinci turda kime oy vereceksiniz diye soranlara, yine Demirtaş’a oy vereceğim, çünkü ikinci tura Demirtaş kalacak, demeliyiz.

- AKP’yi İslami olduğu için değil, neoliberal politikaları savunduğu ve uyguladığı için eleştirmeliyiz.

- Adaylar içinde sadece S. Demirtaş, mültecilere vatandaşlık vereceğini duyurdu. Demirtaş, “15 Temmuz'da sokağa çıkanlar, bizim kazanmak istediklerimizdir” dedi.

- AKP’nin tabanından oy alabilecek bir kampanya yürütmeliyiz. Yerli milli ittifak, daha sağcı bir ittifak ile yenilemez. AKP-MHP ittifakının bir seçim vaadi de OHAL’i kaldırmakmış. Sanki başkası koymuş gibi.

- Faşizm, güçlü iktidar demektir. AKP güçlü değil, kendi kitlesini korku ile yanında tutmaya çalışıyor, “ben gidersem, sizin yaşantınız bozulur” diyor. AKP muhafazakar değildir, neo İslamcıdır, iktidar İslamcısıdır, Abdülhamit’i örnek almaktadır.

- Barış istemek suç hâline geldi. HDP barışı bir değer olarak tanımlamıştı. Barış çok kapsamlıdır, ateş kesmekle barış olmaz, bazen de ateşkes olmaksızın barış gelişir.

- AKP barış isteyenleri teröristlikle suçluyor. Bu söylem Hitler’inkine çok benziyor. Terörist şüphesiyle yargılananlara düşman hukuku uygulanıyor.

- Kazanan bir kampanya için ortaklaştığımız hususları öne çıkarmalıyız. Terörist kavramını Bush da kullanmıştı. Türkiye’nin Afrin zaferi, bir anlamda ABD’nin Irak zaferine benzer. ABD Irakta 15 yıldır bataklığa saplanmış durumda, savaş hala sürüyor.

- Emperyalistler arası hegemonya savaşı Suriye’de devam ediyor. Bugün hem savaşa hem militarizme karşı olmalıyız.

- OHAL’e son, barışa evet demek en önemli işimiz olmalı.

- HDP’nin ittifaka alınmaması, partilerin Kürt sorununa bakışını göstermektedir.  Seçim kampanyamızın ana sloganı barış olmalıdır. Ezilenlerin, dışlananların sorunlarına, işçilerin haklarına, taleplerine sahip çıkmalıyız. 1 Mayıs’ta alanlara çıktık, kadınlar kendi taleplerine sahip çıkıyor.

- Umudu ve kazanacağımızı anlatmalıyız.

Marksizm 2018'de hafta sonunun programı:

5 Mayıs  Cumartesi

11:00-12:15

Otoriterleşen dünyada medya                                                       

Konuşmacılar: Işın Eliçin - Murat Belge  - Murat Çelikkan - Roni Margulies

13:00-14:15

Marksizm ve din                                       -

Konuşmacı: Sinan Özbek

15:00-16:15

Kadın mücadelesinin dip dalgaları ve özgürleştiren dinamikleri   

Konuşmacılar: Aylime Aslı Demir- Filiz Kerestecioğlu - Merve Diltemiz - Rümeysa Çamdereli

17:00-18:15

İşçi sınıfının mücadelesi: Deneyimler, ihtimaller                                     

Konuşmacılar: Arzu Şenel Atmaca - Irmak Özinanır - İshak Kocabıyık

19:00-20:15

1968: Dünyayı değiştiren yıl                

Konuşmacılar: Argyi Erotokritou - John Molyneux

6 Mayıs Pazar

13:00-14:15

Göçmen düşmanlığı, ayrımcılık ve nefret söylemi: Irkçılığı durdurabiliriz                          

Konuşmacılar: Alev Erkilet - Deniz Güngören - Mulham Samir

15:00-16:15

Marks'tan sonra Marksizm                                                          

Konuşmacılar: Foti Benlisoy - Şenol Karakaş

17:00-18:15

Kürt sorunu: Çözümün baharı ne kadar yakın?                                   

Konuşmacılar: Meltem Oral - Necmiye Alpay - Özgür Sevgi  Göral - Reha Ruhavioğlu

19:00-20:15

Özgürlükçü bir alternatifi inşa edelim                                                                                       

Konuşmacılar: Argyi Erotkritou - Dila Ak -İshak Kocabıyık -  Meltem Oral - Şenol Karakaş

Bültene kayıt ol