Marksizm 2018 canlı tartışmalarla başladı

04.05.2018 - 10:49
Haberi paylaş

Marksizm 2018, İstanbul'da dün gerçekleşen iki toplantıyla başladı. 6 Mayıs Pazar gününe kadar Cezayir toplantı salonunda devam edecek.

Marksizm 2018'in ilk gününde çok sayıda aktivist, 21. yüzyıl emperyalizmini, Ortadoğu'daki savaşları ve direnişi, 200. doğum günü yaklaşırken Marx'ın düşüncesinin önemini tartıştı.

Marksizm 2018'de bugünün programı

Marksizm 2018'in ilk gününde, tutuklu iş insanı Osman Kavala ve DSİP üyesi Emin Şakir de unutulmadı ve onların özgürlüklerini kazanmak için mücadele kararlılığı vurgulandı.

"21. yüzyıl emperyalizmi,  Ortadoğu'da savaşlar ve direniş" başlıklı ilk oturumda Marksist.org editörlerinden Ozan Tekin ve DSİP üyesi Canan Şahin konuşmacı olarak yer aldı.

Konuşmalardan öne çıkan vurgular şöyleydi:

Ozan Tekin: "Marksist emperyalizm teorisi günceldir"

"ABD’de Trump var, ırkçı, cinsiyetçi, savaş yanlısı. Suriye bombalandıkça “acaba yeni bir dünya savaşı mı çıkacak?” diye endişeleniyoruz. Bütün bu koşullarda emperyalizmi tartışıyoruz. Emperyalizm acaba bir şeytan mı? Emperyalizm kuramı demode bir kavram mı, eskidi mi, bu soruları tartışacağız.

Marksist emperyalizm kavramı günceldir, dünyayı anlamamızı sağlar.

19. yy sonunda Marksistler dünyanın bir savaşa doğru gittiğini gördüler. Özellikle Lenin, Rosa ve Buharin bu yüzden emperyalizm teorisi üzerine kafa yordular. Rekabetin savaşları körüklediğini anlattılar. Alman Marksistlerinden Kautsky ise ultra emperyalizm teorisinde, farklı uluslardan sermaye gruplarının bütünleşmekte olduğunu, dolayısıyla artık bir savaş tehlikesinin kalmadığını söyler.

Yaşanan iki dünya savaşı Lenin, Rosa ve Buharin’i haklı çıkardı, emperyalist rekabetin nasıl bir dünya savaşına yol açabileceğini gösterdi.

Emperyalizmi dönemlerine ayırırsak; 1945’e kadar olan dönemine klasik emperyalist dönem diyebiliriz. Bu dönemde ABD, İngiltere’nin yerine emperyalizmin hegemonik gücü olmuştur. 1945-1990 arasında ise dünya iki kutupludur, ABD ve Sovyetler Birliği. İki emperyalist devletin çatışma ve güç ilişkileri dünyayı belirler. Ama askeri olarak yine ABD öndedir. 1990’da Sovyet blokunun dağılması ile dünya çok kutuplu emperyalizme sahne olmuştur. Artık hegemonik güçler olarak ABD, AB, Rusya, Çin vardır.

Kapitalizmin neoliberal uygulamalarının öne çıktığı emperyalizmin bu üçüncü döneminde, pek çok bölgesel savaş olmaktadır.

Bu savaşların dünyada en fazla dikkat çekeni Ortadoğu’da olanlardır.

Marksist emperyalizm teorisi, temel çelişkinin devletler arasında değil sınıflar arasında olduğunu anlamamız bakımından önemlidir. Bu yüzden "Ne Vaşington ne Moskova" diyerek emperyalist bloklardan birine ya da diğerine eklemlenmiyoruz. Kapitalist güçler arasındaki bir yarış ve rekabet sistemi olan emperyalizme karşı tüm uluslardan işçilerin birleşik mücadelesini savunuyoruz."

Canan Şahin: "Ortadoğu'da mezhepçilik değişmez bir olgu değil"

"Ortadoğu uzun yıllardır savaşla özdeşleşen bir yer olmuştur. ABD’nin en büyük askeri gücü Pasifik'tedir ama gözler hep Ortadoğu’dadır. Emperyalistler arası çelişkiler, çatışmalar sadece Ortadoğu’da olmuyor, emperyalistler arası çatışmalar dünyanın her bölgesinde sürüyor.

Ortadoğu’da 20. yy başında Osmanlı sömürgeciliği dağıldıktan sonra emperyalistler tarafından kendilerine bağlı pek çok yapay devlet kurduruldu. Bu emperyalist müdahaleye karşı yerellerde direnişler sergilendi. 1920’lerdeki bu direnişlere genellikle burjuva unsurlar önderlik etti.

İkinci direniş dalgası Filistin’de İsrail devletinin kurulması sürecinde başladı. Bu süreçte aynı zamanda pek çok sömürge devleti bağımsızlığını kazandı. Bu devletlerde çoğunlukla askeri sivil milliyetçi bürokrasi (Nasır, Baas rejimleri gibi) egemen oldu.

Ortadoğu’da 50-60’lı yıllarda güçlü stalinist sol örgütler, komünist partiler vardı. Bu yapılar genellikle asker-sivil bürokratik yapılarla işbirliği yaptı, onların daha sol programlar hayata geçirmesi için baskı yaptı. 1958 Irak devrimi bu işbirliğinin bir örneğidir. Bu yeni devletlerde ekonomik ve siyasi olarak Rusya’daki devlet kapitalizmine benzer yapılar kuruldu, tek parti diktatörlükleri, devletin egemen olduğu bir iktisadi sistem gibi.

80 sonrası neoliberalist dönemin başlaması sonrası geniş kitleler yoksullaştı, stalinist sol yapılar buna bir direniş göstermedi, aksine iktidardaki asker-sivil bürokrat yapılara daha çok sahip çıktı.

Yoksul kitlelere İslami hareketler önderlik etmeye başladı. Bu dönemde stalinist olmayan daha özgürlükçü bir sol da Arap ülkelerinde gelişmeye başladı. Irak’ın işgaline özgürlükçü sol ve İslami kesim birlikte karşı çıktı. 2011 Arap Baharı bu koşullarda başladı, İslami ve sol kesimler ayaklanmaların önündeydi.

Suriye’deki ayaklanmalar ilk defa kitlesel olarak Mart 2011’de başladı. Mısır ve Tunus’takine benzer şekilde başladı. Ama onlardan farklı olarak devlet güçleri çok sert karşılık verdiler. Kendiliğinden kurulan Yerel Koordinasyon Komiteleri, Sovyet benzeri halk örgütleri olarak devrime sahip çıkmaya çalıştı. Silahlı çatışmalar çok hızlı gelişti, Suriye ordusu bölündü, 200 bin kişilik ordunun yarısı ordudan kaçtı, rejim karşıtı silahlı güçler oluştu.

Dünya kamuoyu, Suriye’deki halkın ayaklanmasına, Mısır’daki gibi destek vermedi. Arap sermayesi, Suudi Arabistan, Katar vb. ülkeler başlangıçta kısa süre Esad’a destek oldular, ama yenilebileceğini düşündüklerinde, devrimin başka yöne gitmemesi için kendilerine yakın silahlı güçler oluşturdular. Rusya ve İran rejimi destekledi. Taraflar mezhepçi bir politik hat izlediler.

Ortadoğu halkları arasında mezhepçiliğin sanki yüzlerce yıldır var olduğu savunulur. Halbuki daha 50-60’lı yıllardaki emperyalizme karşı milliyetçi direnişlerde her türlü mezhep ve etnik grup birlikte mücadele ediyordu. ABD’nin Irak işgali mezhepçiliği asıl olarak başlatan bir gelişme oldu. ABD, Irak’ta Sünni direnişçilere karşı Şiileri destekleyen bir siyaset izledi, özellikle 2006-2007 yıllarında Sünniler üzerinde yoğun katliamlar yaptı."

Salondan katkılar:

- ABD ve Rusya emperyalist devletlerdir. Esad emperyalizmin desteği ile ayakta kalmıştır.

- Emperyalizm, sadece ABD’nin dünyanın geri kalanına kötülükler yapması demek değildir. Bu anlayış, bizi milliyetçi yapar. Emperyalizme karşı mücadele, ayaklanan her türlü kesimi, ayırt etmeksizin diktatörlere karşı desteklemek demektir. Antiemperyalist olmak için, aynı zamanda antikapitalist olmak gerekir.

- Suriye’de ve Ortadoğu’da emperyalist müdahale 150 yıldır var. Suriye devriminde elbette olumsuz unsurlar var, ama zaten hiçbir devrimci ayaklanma salt iyi unsurlardan oluşmaz. Gezi ayaklanmasında da ulusalcı pek çok unsur vardı.

- Bugün Suriye’de hâlâ 112 kent ve kasabada yerel gruplar var, rejime karşı sivil inisiyatifler olarak mücadele ediyorlar.

- Suriye’de Mısır ve Tunus gibi sendikal yapılar yok, rejim bu tür yapıların oluşmasını engellemiş. Bu nedenle güçlü işçi hareketi oluşamıyor, olsaydı devrim daha farklı gelişirdi.

Anlatılan senin hikâyendir

"Anlatılan senin hikayen: Karl Marx 200 yaşında" başlıklı ikinci oturumda ise Ferda Keskin ve Ümit Kıvanç konuşmacı olarak yer aldılar.

Konuşmalardan öne çıkanlar şöyleydi:

Ferda Keskin: "Marksizm pozitif özgürlük talebidir"

"Kapitalizm geçerli olduğu sürece Marksizm geçerli olacaktır. Bazı karşıt argümanlar var: Marx’ın dönemindeki ile bugünkü kapitalizm aynı değil.

Marx’ın kapitalizm eleştirisi çok boyutludur: Ekonomi politiktir, siyasidir, etiktir, tarih felsefesine dayanır.

Marx bir yandan geçmişi eleştirir, bir yandan geleceği tahayyül eder. Felsefi olarak Antik Yunan’dan bugüne “iyi yaşam”ın ne olması gerektiğini araştırmıştır. Marksizm, pozitif özgürlük talebidir. İnsanın yaratıcı bir faaliyet içinde kendisini kurması gerektiğini, bu koşulların oluşturulması gerektiğini savunur (kendisini gerçekleştirmesi gerektiğini değil).

Dünya, insan etkinliği ile yeniden kurulabilir. Pozitif özgürlük, maddi dünyayı, üretim ilişkilerini dönüştürmeyi gerektirir, ama pratikte bu talep karşılık bulmamıştır. Çünkü ideoloji bunun önüne geçmiştir.

Marksist mücadele, bugün özgürlük mücadelesidir, eşitlik ve adalet kavramları, özgürlükle bağlantılı olarak ele alınmalıdır.

Ümit Kıvanç:

Gençliğimizde Marksizmi, “dünya zaten iyi bir yöne doğru gidiyor, biz onu hızlandırmalıyız” olarak anladık. Bu hatalıydı, Stalinist bir anlayıştı. Dünya kendi haline bırakılınca hiç de iyi bir yere gitmiyor.

Marksizm laboratuarda icat edilen bir bilim değildir. Sosyalizmin bilimsel olduğunu iddia etmek çok saçma. Bilim de her zaman haklı değildir.

Marx işçi sınıfı mücadelesinde yer almış, yanlış giden şeylere karşı çıkmış, işçilerin daha iyi nasıl yaşayacakları konusunda, hem pratikte hem teorik olarak kafa yormuş birisidir. Marksizm bir kurallar bütünü değil, bir yaklaşım önerisidir.

Günümüzde yine bir Marx çıkacaktır, çünkü yanlış giden pek çok şey var. Dünyada egemenler var, ama her şeyi belirleyemezler. Kapitalizm zenginliğin dağılımını giderek daha da uçurum haline getiriyor. Kapitalizme asıl itiraz etik olmalıdır.

Salondan katkılar:

- Marx, Kapital’i işçiler için yazdı, tefrika olarak yayınlanmasını istedi. Marx işçi sınıfında, onların toplumu değiştirme gücünü gördü. Çünkü tüm gün çalışıyorlardı, insani haklardan tamamen yoksunlardı. Bugün Afrika’da da insanlar pek çok haktan yoksun.

- Çin Komünist Partisi'nin puanlama sistemi, tipik bir neoliberal performans uygulamasıdır. Neoliberal sistem, insanın emek gücünü sermaye olarak görür, insan sermayenin verimliliği için de performans, puanlama sistemi getirir.

Marksizm 2018'de bugünün ve hafta sonunun programı:

4 Mayıs Cuma

17:00-18:15

1968 Türkiye’de ezilenlerin mücadelesini nasıl etkiledi?

Konuşmacılar: Melek Ulagay - Nadire Mater -  Nuran Yüce

19:00-20:15

Baskın seçimde sol tutum                                          

Konuşmacılar: Ayşe Erzan - Garo Paylan - Yıldız Önen

5 Mayıs  Cumartesi

11:00-12:15

Otoriterleşen dünyada medya                                                       

Konuşmacılar: Işın Eliçin - Murat Belge  - Murat Çelikkan - Roni Margulies

13:00-14:15

Marksizm ve din                                       -

Konuşmacı: Sinan Özbek

15:00-16:15

Kadın mücadelesinin dip dalgaları ve özgürleştiren dinamikleri   

Konuşmacılar: Aylime Aslı Demir- Filiz Kerestecioğlu - Merve Diltemiz - Rümeysa Çamdereli

17:00-18:15

İşçi sınıfının mücadelesi: Deneyimler, ihtimaller                                     

Konuşmacılar: Arzu Şenel Atmaca - Irmak Özinanır - İshak Kocabıyık

19:00-20:15

1968: Dünyayı değiştiren yıl                

Konuşmacılar: Argyi Erotokritou - John Molyneux

6 Mayıs Pazar

13:00-14:15

Göçmen düşmanlığı, ayrımcılık ve nefret söylemi: Irkçılığı durdurabiliriz                          

Konuşmacılar: Alev Erkilet - Deniz Güngören - Mulham Samir

15:00-16:15

Marks'tan sonra Marksizm                                                          

Konuşmacılar: Foti Benlisoy - Şenol Karakaş

17:00-18:15

Kürt sorunu: Çözümün baharı ne kadar yakın?                                   

Konuşmacılar: Meltem Oral - Necmiye Alpay - Özgür Sevgi  Göral - Reha Ruhavioğlu

19:00-20:15

Özgürlükçü bir alternatifi inşa edelim                                                                                       

Konuşmacılar: Argyi Erotkritou - Dila Ak -İshak Kocabıyık -  Meltem Oral - Şenol Karakaş

Bültene kayıt ol